T.C. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi Ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Osmanlı Vakıf Kültürü "Evrim TOKSOY"
GİRİŞ
Osmanlı dönemi, bir anlamda ‘‘vakıflar dönemi’’dir. Öyle ki, bu dönemde kamu hizmeti niteliğindeki birçok sosyal, dinî, kültürel ve iktisadî kamu hizmetleri, vakıflar tarafından yapılmıştır. Osmanlı kültür yapısı ve özellikle bu yapıya damgasını vuran İslâm, insanları hayır işlemeye, birbirlerine iyilik etmeye, sırf kendi bencil menfaatlerini değil, başkalarını da düşünmeye özendiriyor, bu suretle varlıklı kimseleri, servetlerinin belirli bir kısmını, fakirlere yardım amacıyla ayırmaya davet ediyordu. Böylece, Osmanlı toplum düzeninde fertler arasında karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma adeta bir kural haline gelmişti1. Şimdi, vakıfları genel anlamıyla tanımlayıp, Osmanlı’da ne gibi bir öneme sahip olduklarını birlikte inceleyelim.
BİRİNCİ BÖLÜM VAKFIN TANIMI
Bir kişi, mülkiyetine sahip olduğu malların bir kısmını veya tamamını, Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle, halkın herhangi bir ihtiyacını gidermek üzere, dinî, hayrî ve sosyal bir gayeye ebediyen tahsis ederse, malını vakfetmiş olur. Böyle bir davranışın arkasında bir mecburiyet veya zorlama değil, dinî ve kültürel değerler yatmaktadır.
İslâm ve Osmanlı hukukunda da vakıf, ‘‘sadece Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla mali imkân sahibi kimseler tarafından kurulan ve geliri ihtiyaç sahiplerine tahsis edilen müesseselerdir2’’. Türk Medeni Kanunu madde 73/1’e göre, ‘‘vakıf, başlı başına mevcudiyeti haiz olmak üzere, bir malın belli bir gayeye tahsisidir’’. Bu maddeden de anlaşıldığı gibi, vakıf, belirli bir amaca tahsis edilmiş tüzel-kişiliğe sahip bir mal topluluğudur. Vakıf kelime olarak, tutmak, duruş, alıkoymak, ayakta bekleme, hapsetmek anlamına gelir. Kavram olarak ise, bir aynın (malın) menfaatlerini hayır yönüne tahsis etmekten ibarettir. Osmanlı hukukunda da medeni hukukta da vakıf, bir malın bir amaca ebedi olarak tahsis edilmesidir.
İKİNCİ BÖLÜM
VAKIFLARIN UNSURLARI, ÖZELLİKLERİ VE NİTELİKLERİ
2.1. Vakfın Unsurları
Vakfı oluşturan üç temel unsur bulunmaktadır:
i. Vâkıf: Vakfı yapan kimse.
ii. Mevkuf: Vakfedilen mal, mülk vb.
iii. Mevkufun Aleyh: Vakfın geliri ve menfaati kendisine tahsis olunanlar.
Vakıf müessesesi yukarıda belirtilen üç unsuru aynı anda taşımak zorundadır. Söz konusu üç unsur birbirinden ayrılamayacak bir yapıdadır. Bu üç unsurdan ikisini insanlar oluşturmaktadır3. Gerek vakfeden gerek vakfın menfaati kendilerine tahsis olunanlar birey veya toplumdan oluşmaktadır. Her iki kesim arasındaki ilişki vakfedilen şeyle sağlanmaktadır. Bu açıdan ilişkinin boyutunu ve özelliğini daha çok vakfedilen şey ortaya koymaktadır. Eğer vakfedilen şey daha çok kamu hizmetine yönelik, toplumsal ihtiyaçları karşılar mahiyette ise vakıf müessesesi o derecede sosyal nitelik kazanmakta, bumahiyetten uzaklaşıldığı oranda da sosyal niteliğini kaybetmektedir.
Vakfedilen şey her ne kadar vakıf müessesesinin toplumsal boyutunu ortaya koymakta ise de vakfeden ve vakfın geliri ve menfaati kendisine tahsis olunanlar da sosyal tabakalaşmaya etki etmektedir. Vakfedenler daha yüksek gelir seviyesine, vakfın geliri ve menfaati kendisine tahsis olunanlar daha düşük gelir seviyesine sahip olduklarından vakıf müessesesi alt gelir sınıfının küçülmesine, orta gelir sınıfının ise genişlemesine etki edecektir. Üst gelir sınıfından alt gelir sınıfına doğru bir transfer harcaması4 yapılmış olacaktır. Böylelikle üst tabakanın servetinin, onların mülkiyetinden çıkarak toplumsallaşması ve elde edilen gelirlerin alt tabakalara gelir ve hizmet şeklinde yayılması söz konusudur.
2.2. Tarihimizde Osmanlıda Vakıf Kültürü nedir? Vakfın Özellikleri
Vakıf, bir amaç kuruluşudur. Özel amaçlı bir mal topluluğu olarak vakıf, belirli bir amaca ulaşmak için kurulur. Bu amaç, hayrî veya dinî bir amaç olabileceği gibi, sosyal, bilimsel, sportif veya artistik bir amaç da olabilir. Vakıf, bir tüzel kişidir; ancak, dernekler gibi, bir kişi topluluğu olmayıp, bir mal topluluğudur. Vakıf sayesinde bir mal topluluğu, bir amaç etrafında kurumlaşmakta, tüzel kişilik kazanmaktadır.
Vakıf, bir yatırım kuruluşudur. Zira vakıf kurucusu, belirli bir amacı gerçekleştirmek, belirli bir hizmeti yapmak için belirli bir alana yatırım yapmaktadır. Vakıfların yapacağı hizmetlerin birçoğu, aslında kamu hizmeti niteliğini taşır. Özellikle hayır vakıflarıyla bilimsel, sosyal ve dinî vakıflarda durum böyledir. Mesela hastane, okul, üniversite, araştırma enstitüsü, kütüphane, aşhane, huzur evi, öğrenci yurdu veya cami yapmaya yönelik vakıfların görecekleri hizmet, kamu hizmetinden başka bir şey değildir.
2.3. Vakfın Nitelikleri
Bir vakfın hukuki manada kişilik kazanabilmesi için irade beyanına ihtiyaç vardır. Vakıf kurmak bir hukuki tasarruf olduğundan irade beyanının şekli de önem kazanmaktadır.
Belli bir süreye bağlanarak vakıf kurulamaz. Vakıf kurmada süreklilik esastır. Bazı İslâm hukukçuları belli bir süreye istinaden vakıf kurulabileceğini ileri sürmüş olsalar da vakıf kurmada esas olan sürekli olmasıdır.
Vakfedilen mal temlik ve temellük edilemez, alınıp satılamaz, herhangi bir kişi veya kuruluşun mülkiyeti altına giremez. Vakıf mallarının satılamayacağı esası Osmanlı’da da günümüzde de geçerlidir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OSMANLI DÖNEMİNDE VAKIFLAR
Kuruluşundan itibaren bağlı olduğu İslâm’ın gereklerine ve tarihi kökenlerinden gelen geleneklerine göre bir hukuk sistemi ve toplum yaşantısını esas alan Osmanlı devletinde vakıf müesseseleri diğer İslâm devletlerinde olduğu gibi büyük öneme sahiptir5. Osmanlı devletinde vakıflar, özellikle sosyal ve ekonomik yaşam üzerinde büyük etkisi olan dinî ve toplumsal gereksinimlerini yerine getirmek ve yaşam kalitesini artırmada vakıflar en önemli yapılardan bir tanesidir. Sosyal yaşama yönelik faaliyetler içeriğine sahip vakıflar, hukuki dayanaklarla kurumsallaşmış ve devamlılık arz eden bir yapı haline gelmiştir. Nitekim Osmanlı, tarihten devraldığı vakıf kurumlarının gelişmesine ve bu kurumların çeşitlenerek toplumsal hayatın her alanına yayılmasına katkı sağlamıştır6.
Bir araştırmaya göre7, Osmanlı döneminde kurulan vakıf sayısı, 26.300 küsurdur. Vakıfların, Osmanlı döneminde bu kadar çok tutunmasının başlıca üç sebebi vardır. Birinci sebep, tamamen dinî nitelikte olup, vakfı kuranın Allah'ın rızasını kazanma fikrine dayanır. İslâm, herkese iyilik yapmayı, fakirlere zekât ve sadaka vermeyi, bu arada özellikle kalıcı eserler bırakarak ahiret hayatına hazırlanmayı emreder. Bu kültürde, insanların en çok ihtiyaç duyduğu şeyi vakfetmek, vakıfların en hayırlısıdır. Vakıf, hayır eserleri arasında en kalıcı olduğu için, birçok kişi, başkalarına hayır ve iyilik etmeyi, malvarlığının bir kısmını vakfetmek suretiyle bulmuştur.
Osmanlı döneminde yaptırılan okul, cami, yol, köprü, çeşme, hastane, kütüphane, imaret gibi hayır kurumlarının birçoğu, böyle bir görüşten kaynaklanmıştır8. İkinci sebep, devletin, birçok kamu hizmetinin vakıflar eliyle yapılmasını destekleme ve özendirme politikasıdır. Bu dönemde devlet, kamu hizmetlerinin süreklilik ve güvenliğini, yol emniyetini, Türk kültürünün özellikle yeni fethedilen yerlerde yayılmasını, yerleşmesini, vakıfların kurulmasını kolaylaştırmak, desteklemek ve özendirmek suretiyle sağlamıştır.
Üçüncü sebep, aile vakıflarının kurulmasına izin verilmiş olmasıdır. Vakfı oluşturan mallar, Osmanlı hukukunda Allah'ın mülkü hükmünde olduğundan, bunların idarece müsaderesi caiz değildir. Yüksek mevkideki memurların yönetimden düşmeleri halinde bunlar tarafından daha önce kurulmuş bulunan aile vakıflarına hayatlarında veya ölümlerinden sonra dokunulamıyor, böylece ailenin ekonomik geleceği güvence altına alınıyordu. Ayrıca, aile vakıflarının kurulmasına izin verilmesi, vakfedenden sonra aile servetini idare edecek ehliyetsiz kimselere karşı, aile servetini koruma amacı güdüyordu. Nihayet, vakfedilen malların satılması, başkalarına devredilmesi mümkün olmadığı için vakfedenin ölümünden sonra vakfın mallarından yararlanacak olan yakınlarının fakirlik ve yoksulluğa düşmeleri de bu yolla önlenmiş oluyordu9.
3.1. Osmanlı’da Vakıfların Fonksiyonları
Osmanlı devletinin vakıf bakımından zenginliği nedeni ile bir ‘‘vakıf medeniyeti’’ olarak adlandırıldığı da bilinmektedir. Vakıfların özellikle kimsesiz ve yetimleri gözeten fonksiyonlar yerine getirmesi dini maksatla hayır amaçlı vakıf kurma geleneğini doğurmuştur. Osmanlı toplumunda vakıfların yaygınlığının bir nedeni de gerek kontrol edilen toprakların genişliği gerekse de devrin teknolojik imkânlarının sınırlı olmasından dolayı devletin merkezi otoritesinin her yerde güçlü ve sürekli kılınmasındaki güçlüktür. O zamanki devletlerin şimdiki devletler gibi tüm toprakları üzerindeki merkezi hâkimiyetlerini sağlamaları o denli kolay bir hadise olmamıştır. Mesela belediye veya belediyecilik biçimindeki yerel yönetim ve demokrasi geniş anlamda bütün kurumlar üzerinde hâkim merkezi bir devlet otoritesi doğduktan sonra ortaya çıkmıştır10.
Vakıflar, dinî amaçlarla yakından ilişkili olmakla birlikte, Osmanlı toplumunda da günümüzde olduğu gibi yalnızca dinî bir kuruluş olmaktan çok belediyecilik hizmetlerini yerine getiren sosyal kuruluşlar olarak algılanmaktadır. Vakıf bu yüzden yalnızca dinî bir görevi yerine getirme amacı dışında, sosyo-ekonomik sorunların çözümü amacını da yerine getirme bakımından Osmanlı dünyasının en önemli kurumlarından biridir11.
a. Temizlik, Zabıta, Yangın Söndürme Gibi Belediyecilik Hizmetleri ve Vakıflar:
Osmanlı’da şehir ve kazalarda pek çok sosyal hizmetin vakıflar eliyle yürütüldüğü görülmektedir. Vakıflar yerine getirmese bu hizmetlerin devlet eliyle sunulması icap edecektir. İmparatorluk zamanlarında mahalli idari birimlerin güvenliği veya şehirlerdeki mahallelerde bile, yangın söndürme, temizlik, güvenlik işleri komşularca hep birlikte yerine getirilmekteydi.
b. Sağlık ve Eğitim Hizmetleri ve Vakıflar:
Devletin sosyal yardım alanındaki fonksiyonlarının vakıflarca yerine getirilmesi Osmanlı klasik devrinde tamamen vakıfların elindeydi denilebilir. Tanzimat sonrası belediyecilik ve belediyeler gelişmeye başlamışsa da eski devirde yerine getirilmesinde alışılagelen vakıfların hizmetleri kadar başarılı olunamıyordu. 1845’de İstanbul’daki çiçek salgınından sonra modern bir sivil hastane olan Gureba Hastanesi kurulması için teşebbüse geçilmişti. 1865 yılındaki kolera salgınında İzmir’deki fakir ve pis ortamda yaşayan Museviler için dışardan tıbbi yardım geldiği gibi terk edilen geleneğe uygun şekilde şehir yöneticileri tarafından bunlar için bir aşhane de kuruldu. Gayr-ı müslim tebaadan bazı muhtaçlara yabancı misyonların yardımcı olduğu görülmekteydi12.
Osmanlı dönemi eğitim kurumlarından olan sıbyan okullarının kurulması ve yönetiminin kurucularının tesis ettikleri vakıflarla mümkün olduğu görülmektedir. Bu tür okullar vakfiyelerinden anlaşıldığı kadarı ile “Mekteb-i Sıbyan”, “Muallimhâne”, “Mektephâne” gibi adları ile anılmaktaydılar. Muallimlerin çoğu az çok medrese eğitimi alanlar ile imam ve müezzinlerden oluşmaktaydı. Vakfiye gelirine göre değişmekle beraber çoğunun bir muallimi, bir kalfası, bir de hademesi bulunmaktaydı. Bunların ücretleri vakıf gelirlerinden ödenmekteydi. Varlıklı kimselerin ve özellikle devletin yüksek dereceli memurları tarafından kurulan vakıfların gelirleriyle varlığını sürdüren medreselerin şehir halkına ekstra bir yük getirmediği görülmektedir. Okul kurumlarının dışında kütüphanelerin de vakıflara bağlı olarak faaliyet gösterdikleri bilinmektedir13.
c. Para Fonksiyonu Olarak Avarız Para Vakıfları:
Bir diğer vakıf türü de avarız vakfıdır. Bu vakıfların özellikle kimsesiz ve yetimleri gözeten fonksiyonlar yerine getirdiği görülmektedir. Şehir ve kasabaların bazı ihtiyaçlarını temin, kimsesiz ve yetimleri barındırmak için vakfedilen paralara da vakıf avarız akçası denilirdi14.
d.Vakıfların Diğer Fonksiyonları ve Kadınların Vakıfları:
Özellikle esnaf teşkilatı açısından vakıfların önemi yadsınamaz. Zira esnafın iş gördüğü dükkânların önemli bir kısmı değişik vakıflara aittir. İcareteyn sözleşmelerinde esnaf bir vakıftan dükkân kiraladığında başlangıçta hayli büyük miktarda bir götürü bir ödeme yapıyordu ama daha sonra ödediği kira daha düşük bir miktarda oluyordu15. Vakıf uygulamalarında dikkat çeken bir diğer olgu kadınların kendi adlarına vakıf kurabilmeleri; vakıf mütevellisi olabilmeleri ve vâkıfa ilişkin haklarının miras yoluyla kendi oğul ve kızlarına geçebilmesidir. Bu olgu vakıf açısından, kadın ve erkek arasında bir ayrımcılık güdülmemiş olması hasebiyle günümüz ölçülerinde bile bir hayli önemli bir olgudur.
3.2. Osmanlı Vakıflarının Çeşitleri
Sahih Vakıflar:
Bir malın mülkiyeti vakfedilir. Sahih vakfın kurulabilmesi için, vakfedilecek malın özel mülkiyet konusu olması gerekmekteydi. Burada, vakıf, kurulmakla belirli bir amaca tahsis edilen malın özel mülkiyeti, vakfın mülkü haline gelmektedir. Sahih vakfa konu olan taşınmaz malın ya aynından, yani malın kendisinden ya da gelirinden yararlanılır. Sahih Olmayan Vakıflar: Taşınmazın (gayrimenkulün) mülkiyet hakkı değil, tasarruf (yararlanma) hakkı vakfedilir. Gerçekten miri arazinin, yararlanma (tasarruf) hakkının, padişah veya başka bir kişi tarafından belirli bir amaca tahsisi, sahih olmayan vakıfları oluşturur. Miri arazinin kuru mülkiyeti, devlete ait olduğundan, mülkiyet hakkı vakfa geçmez, devlette kalır. Vakıf, sadece miri arazinin yararlanma hakkına sahip olur. Padişahtan başka bir kişi, tasarruf hakkını vakfedebilmek için, padişahtan izin almak zorundadır.
Hayrî Vakıflar:
Vakfeden malını hayır işine vakfeder.
Aile Vakıfları:
Mal, aile mensuplarının geleceğini korumak için vakfedilir. Burada sosyal bir amaç söz konusu değildir.
İdareleri Yönünden Vakıflar: Vakıflar, idareleri yönünden de "Mazbut Vakıflar", "Gayrı Mazbut Vakıflar" olarak ikiye ayrılır. Gayrı mazbut vakıfları da "Mülhak Vakıflar ve "Müstesna Vakıflar" olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Osmanlı döneminde Vakıflar Nezareti tarafından yönetilen mazbut vakıflar, bugün de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından idare edilmektedir. Gayrı mazbut vakıflardan mülhak vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün denetimi altında mütevellileri tarafından yönetilmektedirler. Müstesna vakıflar ise, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün denetimine tabi değildir.
3.3. Osmanlı’daki İlginç Vakıflar
• Leylek Vakfı
• Sakal- Şerifi Mübarek Günlerde Ziyaret Ettiren Vakıf
• Sıcakta Sebillere Kar Suyu Koyan Vakıf
• Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Eden Vakıf
• Duvar Yazılarını Silen Vakıf
• Hastalara İlaç Yapan Vakıf
• Fakirlere Gıda Yardımı Dağıtan Vakıf
• Kadın Sığınma Evi Vakfı
• Yaz Günlerinde Soğuk Su Dağıtan Vakıf
• Deniz Kazazedelerine Yardım Eden Vakıf
• Müslüman Esirleri Kurtaran Vakıf
• Savaşa Giden Gazilere At Veren Vakıf
• Herkese Meyve Vakfı
• Pabuç Parası Veren Vakıf
• Kayıkçı Dostu Vakıf
• Yetim Öğrencileri Giydiren Vakıf
• Misafirleri Ağırlayan Vakıf
• Helva Dağıtan Vakfıf
SONUÇ
İnsanlık tarihinin en eski devirlerinden bu yana toplumların, kendi yapıları içinde, o topluma mensup kişilerin sosyal yardım, sosyal dayanışma, sosyal güvenlik ihtiyacını giderecek müesseseler oluşturdukları bir gerçektir. Çünkü birey sosyal dayanışmaya, sosyal yardımlaşma ve güvenliğe ihtiyaç duyar. Sosyal yardım ve sosyal güvenlik sistemlerinin günümüz modern toplumlarında tüm toplumu korumaya yönelik uygulamaları, geçmişte vakıf müessesesi tarafından yerine getirilmiştir.
Vakıf kurumu, geçmişte İslâm toplumlarında, o toplumun sürekliliğini sağlayabilecek ve belirgin dönemlerini sembolize edebilecek ölçüde öneme sahiptir. Bu açıdan bakıldığında vakıf müessesesinin sosyal yönünün çok ağırlıklı olduğu yadsınamaz. Vakıf müessesesi hukuki, siyasi, iktisadi ve kültürel açıdan ele alındığı takdirde yine sosyal boyutunun etkisinde olduğu görülecektir.
Türk tarihinde önemli bir yere sahip olan ve daima sosyal dayanışmayı sağlayan vakıflar, Osmanlı klasik dönemde yapmış olduğu hizmetlerle sosyal dengenin sağlanmasına önemli katkı yapmışlardır. Kuşkusuz bu vakıfların güçlü olmasında yönetim kademesinin desteği kadar toplumda gücü yeten herkesin desteği de büyük öneme sahiptir17.
1 Eren, F. (1987). Osmanlı Dönemi Vakıfları
2 Kazıcı, Osmanlı’da Vakıf Medeniyeti, 2019, Kayıhan Yayınları, s. 34.
3 Ertem, A. (2011). Osmanlıdan günümüze vakıflar.
4 Transfer Harcaması: Kişilere, ailelere ve bazı gruplara kâr amacı bulunmadan yapılan karşılıksız harcamalardır.
5 TAŞKESEN, Ö. G. M. Ö. OSMANLI DÖNEMİNDE SOSYAL REFAH SİSTEMİ OLARAK VAKIFLAR.
6 Öztürk, Nazif, Menşei ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, 1983, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Ankara, s. 137-138.
7 Eren, F. (1987). Osmanlı Dönemi Vakıfları.
8 Eren, F. (1987). Osmanlı Dönemi Vakıfları.
9 Ertem, A. (2011). Osmanlıdan günümüze vakıflar.
10 Ortaylı, İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), 2000, Türk Tarih Kurumu, Ankara, s. 1.
11 Buluş, A. (2009). Sivil toplum kuruluşlarına tarihsel bir örnek: Osmanlı vakıfları.
12 Ortaylı, İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), 2000, Türk Tarih Kurumu,Ankara, s. 214-217.
13 Çadırcı, Musa, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapıları, 1991, Türk
Tarih Kurumu, Ankara, s. 96-98.
14 Kepecioğlu, Kamil, Tarih Lûgati, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Temel Terimleri Sözlüğü, 2002,
21.Yüzyıl Yayınları, Ankara, s. 22.
15 Buluş, A. (2009). Sivil toplum kuruluşlarına tarihsel bir örnek: Osmanlı vakıfları.
16 https://www.fikriyat.com/galeri/tarih/osmanlidaki-ilginc-vakiflar/20.
17 TAŞKESEN, Ö. G. M. Ö. OSMANLI DÖNEMİNDE SOSYAL REFAH SİSTEMİ OLARAK VAKIFLAR.
KAYNAKÇA
Buluş, A. (2009). Sivil toplum kuruluşlarına tarihsel bir örnek: Osmanlı vakıfları. Çadırcı, Musa, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik
Yapıları, 1991, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Eren, F. (1987). Osmanlı Dönemi Vakıfları.
Ertem, A. (2011). Osmanlıdan günümüze vakıflar. https://www.fikriyat.com/galeri/tarih/osmanlidaki-ilginc-vakiflar/20.
Kazıcı, Osmanlı’da Vakıf Medeniyeti, 2019, Kayıhan Yayınları.
Kepecioğlu, Kamil, Tarih Lûgati, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Temel Terimleri Sözlüğü, 2002, 21.Yüzyıl Yayınları, Ankara.
Ortaylı, İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), 2000, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Öztürk, Nazif, Menşei ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, 1983, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Ankara.
TAŞKESEN, Ö. G. M. Ö. OSMANLI DÖNEMİNDE SOSYAL REFAH SİSTEMİ OLARAK VAKIFLAR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder