9 Ocak 2022 Pazar

Gastronomi Turizminde Sokak Lezzetlerinin Önemi

Gastronomi Turizminde Sokak Lezzetlerinin Önemi

Gastronomi Turizminde Sokak Lezzetlerinin Önemi Nedir?
Barış DEMİRCİ* Merve KARACAOĞLU**

Giriş
Yemek kültürünün önemli bileşenlerinden biri olan sokak lezzetleri, dünyanın birçok yerinde bir trend haline gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sokak lezzetlerini, sokaklar ve benzer kamusal alanlarda önceden ya da satış yerinde hazırlanan gıdaların tüketicilere sunulmasıyla satış anında veya sonrasında tüketilen yiyecek ve içecekler olarak ele almaktadır (WHO, 1996). Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ise sokak lezzetlerini “sokaklar ve benzeri kamusal alanlarda bir noktada sabit olan ya da seyyar satıcılar tarafından hazırlanarak satılan tüketime hazır yiyecek ve içecekler” olarak tanımlamıştır (FAO, 2009). 

Tanımlarda görüldüğü üzere daha çok sokaklarda satılan lezzetler olarak görülse de bazı yiyecek içecek işletmeleri menülerine bu lezzetleri dâhil ederek farklılık yaratmaktadır. Hatta sadece sokak lezzetlerinin sunulduğu yiyecek içecek işletmeleri bile sektörde yer almaya başlamıştır. Bunun dışında sokak lezzetlerine yönelik çeşitli festivaller düzenlenmekte ve özellikle gastro turistler için bir çekicilik unsuru haline getirilmektedir. Bu bölümde sokak lezzetleri, sokak lezzetlerinin tarihçesi, dünyadan ve Türkiye’den sokak lezzetleri ile ilgili örnekler verilerek gastronomi turizmi kapsamında değerlendirilmiştir.

Sokak Lezzetleri

Sokak lezzetleri çarşılarda, pazarlarda, caddelerde satılan yemeye hazır gıdaları kapsamaktadır. Pek çok ülkenin yemek kültüründe yer edinen sokak lezzetleri, zengin seçenekleri ve çeşitliliğiyle, tüketicileri bu lezzetleri deneyimlemeleri için cezbetmektedir (Kyung ve Jee, 2021). Steyn ve Labadarios (2011) çalışmalarında sokak yemeklerini; atıştırmalıklar, yemekler, meyveler ve içecekler olarak dört temel kategoriye ayırmıştır. Dünya Sağlık Örgütü ise sokak lezzetlerinin hazırlandığı yeri dikkate alarak; küçük ölçekli işletme ya da geleneksel atölyelerde, evde, pazar yerinde ve sokaklarda hazırlanan yiyecekler olarak sınıflandırma yapmıştır. 

Yapılan tanımlamalar ve sınıflandırmalar doğrultusunda sokak lezzetlerinin marketler ve restoran işletmeleri dışındaki yiyecek ve içecek sağlayıcılarını kapsadığı görülmektedir. Bu sınıflandırmalar göz önüne alındığında pişirilmiş ve işlem görmüş gıdaların yanı sıra meyveler, içecekler, atıştırmalıklar gibi satıcıların tezgâhlarından alınabilecek tüm yiyecek ve içecekler sokak lezzetlerine dâhil edilmektedir (Karsavuran, 2018).

El arabası, sabit tezgâh, büfe, tekne ya da motorlu araçlar ile işlek caddelerde satılan sokak lezzetleri; kimi zaman belirli bir saatte ve yerde satılırken kimi zaman da etkinlik ve festival alanları gibi kalabalığın yoğun olduğu bölgelere göre farklı yerlerde ve farklı zamanlarda satılabilmektedir. Aynı zamanda kentsel yerleşim yerlerinde sosyal aktivitelerin geç saatlere kadar devam etmesi nedeniyle sadece bu saatlerde hizmet veren satıcıları da bulunmaktadır (Henderson, 2017). Sokak satıcıları tezgâhlarını sokakta kolayca ulaşılabilecek bir çatı altında ya da açık havada konumlandırmakta ve bu lezzetler genellikle tek kullanımlık çatal, bıçak, bardak gibi basit ekipmanlar ile servis edilmektedir. Bazı satıcılar kullanabildikleri alanın büyüklüğüne göre tüketicilere kolaylık sağlamak amacıyla küçük oturma ekipmanları da bulundurmaktadır (Şeker, 2018).

Küresel olarak yapılan araştırmalara bakıldığında, her gün 2,5 milyar insanın sokak lezzetleri tükettiği bilinmektedir. Yaşanan kentleşme ve nüfus artışı gibi olayların etkisiyle pek çok ülkede sokak lezzetlerinin tüketimi ve sokak gıda satıcılarının sayısı artmaktadır. Sokak lezzetleri satıcıları diğer işletmelere oranla daha az bir maliyetle ve genellikle aile bireyleri ile birlikte bu işe başlamaktadır. Sokak gıda satıcılarının bu işe başlamasını sağlayan en önemli faktör düşük sermaye yatırımı ile yüksek gelir elde etme düşüncesidir (Solunoğlu ve Nazik, 2018; Henderson, 2019).

Sokak lezzetlerinin tüketimi ülkelere veya bölgelere göre farklılık göstermektedir. Pek çok ülke tarafından tüketilen bu lezzetler, özellikle Kuzey Amerika gibi ülkelerde hem bölgeye gelen turistler hem de göçmen gıda satıcılarının beraberinde getirdikleri yeni sokak lezzetleri sayesinde pek çok kişi tarafından ilgiyle tüketilmektedir (Choe ve Kim, 2018). Singapur, Tayland ve Malezya gibi Güneydoğu Asya ülkelerinde ise sokak lezzetlerinin ülke ekonomisinde etkili bir faktör olduğu düşünülmektedir. Bu ülkelerdeki yöneticiler ve yetkililer bölgeye özgü olan sokak lezzetlerini önemli bir turistik kaynak olarak kabul etmekte ve sokak lezzetlerinin bölge turizmindeki olumlu etkisini artırmak için sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan çeşitli çalışmalar yapmaktadır. 

Aynı zamanda bu bölgelerdeki sokak lezzetleri düşük ve orta gelirli yerel halkın günlük yemek ihtiyacının da büyük bir kısmını karşılamaktadır (Chavarria ve Phakdee-auksorn, 2017). Bangkok (Tayland)’da yapılan bir araştırmaya göre; bölge halkının %67’si evinde günde sadece bir kez yemek pişirmekte ve her gün en az bir veya iki öğün sokak yemekleri tüketmektedir (Fellows ve Hilmi, 2011). Tayland’da restoranlar ve sokak lezzetleri satıcıları, turistlerin ve yerel halkın kolaylıkla ulaşabileceği bir şekilde konumlandırılmıştır. Bu durum yoğun iş temposu ve kısıtlı zaman gibi nedenlerle yerel halkın yemek ihtiyaçlarının büyük bir kısmını, bu sokak lezzetleriyle karşılamasından kaynaklanmaktadır. Taylandlı satıcılar, yaptıkları sokak yemeklerini dört veya beş kişilik paketler haline getirerek iş çıkışında gelen aileler için tezgâhlarında hazır bulundurmaktadır (Patcheep, 2011).

Sokak lezzetlerinin; kadınlara ve engelli bireylere istihdam sağlaması, kolay ulaşılabilir ve uygun fiyatlı olması gibi pek çok avantajının yanı sıra kayıt dışı satıcıların takip zorluğu, çevre kirliliği ve gıda zehirlenmesi gibi dezavantajları da bulunmaktadır. Bu dezavantajlardan en önemlisi sokak lezzetlerinin halk sağlığına yönelik taşıdığı tehditlerdir. Sokak gıda satıcılarının hijyen kurallarına uymaması ya da hijyen konusunda yeterli bilgiye sahip olmamaları gıda kaynaklı hastalıkları da beraberinde getirmektedir. Bu noktada hükümetlerin gerçekleştireceği idari ve yasal düzenlemeler ile sokak lezzetleri satıcılarına yönelik eğitim verilmeli, zorunlu denetimlerle gıdaların üretim ve satış süreci kontrol altına alınmalıdır (Privitera ve Nesci, 2015; İrigüler, Öztürk ve Güven, 2016; Henderson, 2017). Malezya veya Singapur gibi ülkelerde hükümet; sokak lezzetleriyle ilgili standartlar belirlemiş ve gıda satıcılarına eğitim vererek sokak lezzetleri endüstrisini kontrol altına almayı başarmıştır (Chavarria ve Phakdee-auksorn, 2017).

Bazı ülkeler sokak yemekleriyle ilgili çeşitli projeler geliştirmiştir. Tayland’daki ulusal ve yerel yetkililer, 1994’te sokak gıdalarının güvenliğini artırmak için bir sokak yemeği projesi geliştirmiş, proje kapsamında sokak satıcılarına kişisel hijyen, kullanılan ekipmanların temizliği, gıdaların muhafaza yöntemleri, çevre temizliği gibi konularda uzmanlar tarafından eğitimler verilmiştir. Eğitimlerin ardından saha görevlileri ise düzenli olarak gıda satıcılarını denetlemiştir. 

Projenin tamamlanmasıyla birlikte elde edilen sonuçlara göre gıda satışlarının temiz bir ortamda yapılması tüketicide memnuniyet yaratmış, bu durum da sokak satıcılarını motive ederek sokak gıdalarının güvenliğini artırmak için hijyen ve sanitasyon kurallarına uymalarını sağlamıştır (FAO, 1994). Türkiye’de ise 2018 yılında Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından halk sağlığını korumak ve çevre kirliliğini azaltmak amacıyla “Lezzet Noktaları Projesi” geliştirmiştir. Proje kapsamında psikologlar ve gıda mühendisleri tarafından sokak gıda satıcılarına iletişim ve hijyen konularında seminerler verilmiştir. Bu eğitim programına katılan gıda satıcılarına sertifika verilirken, aynı zamanda satıcılar kayıt altına alınarak şehirdeki sokak lezzetleri piyasası kontrol altına alınmaya çalışılmıştır (AHM, 2018).

Sokak Lezzetlerinin Tarihçesi

Sokak lezzetlerinin tarihsel sürecine bakıldığında kökeninin Antik Yunan’a kadar dayandığı bilinmektedir. Antik Yunanlılar İskenderiye limanında satılan kızarmış balığı deneyimlemiş ve bu lezzeti sokağa taşıyarak ilk sokak lezzeti olgusunu oluşturmuştur. Antik Yunanistan’da ortaya çıkan sokak lezzetleri kültürü Antik Roma’ya miras kalmış, elde edilen bulgular neticesinde Antik Romalıların sokak lezzetlerini geliştirerek günlük yaşamın bir parçası haline getirdikleri belirlenmiştir (StreetFoody, 2014). Antik Roma döneminde pek çok evde ocak ve fırın olmaması sokak lezzetlerinin yaygın olarak tüketilmesini sağlamıştır (Davinder, 2015).

Bu dönemde düzenlenen gladyatör savaşları sırasında Romalılar, sosyalleşme ve spor alanı olarak kullandıkları alanlarda kimin kazanacağına dair iddia oynarken sosis ya da kızartılmış balık gibi sokak lezzetlerini tüketmişlerdir (Kargiglioğlu, 2019). Pompei antik kentinde yapılan kazılarda M. S. 59’da gladyatör oyunlarına katılan kişilerin tasvir edildiği bir resim keşfedilmiştir. Resimde amfi tiyatro çevresinde bulunan sokak satıcıları ve gıda satış alanları da bulunmaktadır. Fakat zamanla tahribata uğrayan resim, satıcıların sattıkları gıda ürünlerinin anlaşılması için yetersiz kalmıştır. Aynı zamanda amfi tiyatronun çevresinde yapılan kazılar neticesinde gıda satıcılarının tezgâhlarının yerlerini belirlemek için yapmış oldukları işaretler ve yer izlerinin de günümüze kadar ulaştığı tespit edilmiştir (Holleran, 2016).

Pompei’de yapılan kazı çalışmasında günümüzdeki sokak lezzetlerinin sunulduğu tezgâhların ilk örneği olarak nitelendirilen ve çeşitli yemeklerin sıcak olarak servis edilmesini sağlayan pek çok “thermopolia” keşfedilmiştir. Bu yapıların aynı zamanda doğrudan sokağa bakan bir tür mini mutfak konumunda oldukları belirlenmiştir (StreetFoody, 2014). Antik Çin’de ise varlıklı kişilerin evlerinde ocak ve fırının bulunduğu ve yemeklerin hizmetliler tarafından yapıldığı bilinmektedir. Bu dönemde sokak lezzetleri genellikle yoksul kesim tarafından tercih edilmiş, bazı zamanlarda sokak lezzetlerini tüketmek isteyen varlıklı kişiler statülerinin değer kaybedeceği endişesiyle sokaktan yemek almak yerine hizmetlilerine aldırarak evlerinde tüketmiştir (Kargiglioğlu, 2019).

Mısır’dan Lübnan’a kadar uzanan Doğu Akdeniz coğrafyasındaki kıyı kentlerinde balık türlerinden yapılan şiş kebap veya ızgara gibi çeşitli sokak yemeklerinin sıklıkla tüketildiği bilinmektedir. Floransalı gezgin Leonardo di Niccolo Fresco-baldi tarafından 1384’te yazılmış olan “Viaggia” adlı eserde Kahire’yi ziyaret eden turistlerin konaklayabilecekleri han vb. yapıların bulunmadığından bahsedilmiştir. Bu sebeple insanların yanlarında piknik örtüleri taşıdıkları ve sokak satıcılarından aldıkları pilav, kebap ve kızartılmış sebzeleri, bu örtülerin üzerinde yedikleri belirtilmiştir. Aynı zamanda eserde sokak yemeklerinin neden olabileceği hastalıkların önlenmesi amacıyla yapılan denetimlere de değinilmiştir (Snodgrass, 2004).

Orta Çağ’dan günümüze kadar gelen sokak lezzetleri küresel boyutta yaşanan göç olayları, savaşlar ve mübadelelerin etkisiyle geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Göç eden toplumlar kültürlerine ait olan bu lezzetlerin kimi zaman köklerinin korunmasını sağlamış kimi zamanda çeşitli değişikliklere maruz kalmasının önüne geçememiştir. Bu durumun temsilcilerinden biri olan Amerika, 16. yüzyılda göç almaya başlamış ve bu göç hareketliliği 17. ve 18. yüzyılda özellikle Orta ve Güney Avrupa’dan gelen diğer göçlerle artarak devam etmiştir (Aydın, 2020)

Kuzey Amerika’da şehirleşmenin yoğunlaşmasıyla sokaklarda yaşanan gıda satıcıları sayısındaki artış, yöneticilerin bu duruma yönelik çeşitli tedbirler almasına neden olmuştur. 1691 yılında çıkartılan yönetmelikle, New York’ta sokak gıda satıcılarının çalışma saatlerine kısıtlama getirilmiştir. 1707’de ise sokak lezzetleri satıcılarının neden olduğu trafik aksaklıkları gibi olumsuz durumlar, New York sokaklarında gıda satışı yapılmasının tamamen yasaklanmasına neden olmuştur (Solunoğlu, 2018). 

18. yüzyılda ise restoranların yaygınlaşmasıyla birlikte varlıklı kişiler yemek ihtiyaçlarını karşılamak için sokaklar yerine daha rahat ve hizmet kalitesi daha yüksek olan restoranlara yönelmiştir. Bu durum sokak lezzetlerinin tüketiminin azalmasına neden olmuştur. Sanayi devrimiyle birlikte yaşanan endüstrileşme sonrası 19. yüzyılda işçi sayısında büyük bir artış yaşanmıştır. Mavi yaka olarak isimlendirilen işçiler kısıtlı zaman ve maddi imkânlar gibi nedenlerle sokak lezzetlerini tercih etmiş, böylece sokak lezzetlerinin tüketiminde yeniden artış yaşanmıştır (Calloni, 2013).

Türk toplumunda ise sokak lezzetlerinin Osmanlı döneminde yiyecek ve içecek kültüründe yer almaya başladığı bilinmektedir. Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinin birinci cildinde sokak satıcılarının gezici esnaf olarak isimlendirildiğini, bu gezici esnafların renkli dış görünüşleri ve kendilerine özgü bağrışları ile kolayca tanındıklarını belirtmiştir. 

Restoran kültürünün henüz oluşmadığı bu dönemde, insanların dışarıda sosyalleştikleri veya çalıştıkları zamanlarda sokak lezzetleri tercih edilen bir seçenek olmuştur. İstanbul’da insanların sıkça uğradıkları Çırpıcı Çayırı, Kâğıthane, Veliefendi gibi yerlerde düzenlenen şenliklerde, düğünlerde ve ordu sefere çıkmadan önce pek çok gösteri yapılmıştır. Bu gösterilerde ciğerci, şerbetçi ve macuncu gibi dönemin pek çok sokak lezzetleri satıcısı da yer alarak insanların yemek ihtiyacını karşılamıştır (İrigüler ve Öztürk, 2016; İrigüler ve ark., 2016; Aydın, 2020).

Sokak lezzetleri ilk olarak Sultan II. Beyazıt döneminde incelenmiş ve tarihte yer alması sağlanmıştır. Aynı zamanda 1502 yılında Osmanlı devleti sokak yemekleriyle ilgili düzenleme yapan ilk devlet olmuştur. Osmanlı döneminde balık, ciğer, bitkisel şeker macunları, şerbet, pilav, muhallebi, çeşitli ekmekler, boza, simit ve börek bilinen sokak lezzetleri arasındadır. Bu sokak lezzetlerinin her biri, genellikle belirli kökten gelen kişiler tarafından satılmıştır. Ciğer Arnavut satıcılar, börek Safranbolulu satıcılar, seyyar ekmekler ise Ermeniler tarafından satılmıştır. Rönesans döneminde ise kavrulmuş tavuk ve kuzu gibi sıcak etlerin pek çok sokak yemekleri satıcısı tarafından satıldığı bilinmektedir. (İrigüler ve ark., 2016; Aydın, 2020; Bozkurt, 2021).

Dünyada Sokak Lezzetleri

Neredeyse dünyadaki tüm şehirlerde yapılan ve pek çok insan tarafından tüketilen sokak lezzetleri yemeye hazır olarak sunulan yiyecek ve içecekleri kapsamaktadır. Bu lezzetler yapıldıkları ülkeye özgü olduğu gibi bölgenin geleneklerine, dini inanışına ve iklim özelliklerine göre birbirlerinden ayırt edilebilmektedir. Geniş bir coğrafi alana sahip olan Amerika, Hindistan ve Çin gibi ülkelerin kendi bölgeleri arasında bile sokak yemeklerinde belirli farklılıklar bulunmaktadır (İrigüler ve ark., 2016; Güzeler ve Özbek, 2017). Dünyanın farklı kıta ve ülkelerine ait çeşitli sokak lezzetleri Tablo 1’de verilmiştir.

Tablo 1: Dünyanın Farklı Ülkelerinden Sokak Yemekleri

Kıta

Ülke

Sokak lezzeti

Sokak lezzetinin tanımı

Afrika

Etiyopya

İnjera ve wot

Ekşi mayalı ince ekmek ve üzerinde dana, tavuk, keçi eti, mercimek, nohut, berbere (Etiyopya’ya özgü baharat karışımı)

Gana

Fufu, banku, kenkey

Tavuk ile buharda pişirilen manyok / muz lapası

Kenya

Mandazi

Hindistan cevizi sütü ile yerfıstığı ezmesi veya badem içinden yapılan kızartılmış çörek

Fas

Merguez

Kırmızı baharatlı kuzu veya sığır eti sosisi

Nijerya

Chin chin

Buğday unu ya da yumurta ve börülceden yapılan tatlı çörek

Uganda

Matoke

Yer fıstıklı sos ile sunulan muz yapraklarında buğulanmış muz püresi

Asya

Çin

Pekin ördeği

İnce pankek dürümü içerisinde çıtır ördek derisi ve kızarmış ördek

Chuanr

Şişte kızartılmış veya kavrulmuş kuzu, domuz, sığır veya tavuk eti

Hindistan

Chaat

Yoğun baharatlı (limon, tuz, nar çekirdeği, demirhindi) çeşitli sokak yemekleri ve Hint turşusu

Aaloo tikki

Nohut ve köri ile birlikte derin yağda kızartılmış patates püresi ve masala (Hintlere özgü baharat karışımı),

Endonezya

Nasi putih

Hindistan cevizi sütünde pişirilmiş tavuk, domuz ve keçi etinin yanında kızarmış uzun taneli pirinç

Tayland

Pad Thai

Yumurta, balık sosu, demirhindi suyu, kırmızı acı biber, fasulye filizi tavuk veya karides ile tavada pişirilen pirinç eriştesi

Güney Kore

Gimdap

Deniz yosununa sarılmış pirinç ve balık eti

Mandu

Et ile doldurulmuş hamur yemeği

Güney Amerika

Arjantin

Empanadas

Sığır eti, balık, sebzeler veya peynirle içi doldurulmuş, derin yağda kızartılan börek çeşidi

Brezilya

Pão de queijo

Geleneksel Brezilya peynirli ekmeği

Meksika

Taco

İçi pek çok lezzetle doldurulan katlanmış/ sarılmış mısır veya buğday unundan yapılan tortilla ekmeği

Venezuela

Carne mechada

Kırmızıbiber, domates veya ahtapot turşusu ile birlikte rendelenmiş sığır eti

Orta Doğu

Mısır

Falafel

Haşlanmış nohut veya bakladan yapılan hamurun derin yağda top şeklinde kızartılmasıyla yapılan yemek

İsrail

Sadikh

Pide ekmeğinde haşlanmış yumurta, patlıcan, tahin ve mango turşusu

Kaynak: Fellows ve Hilmi, 2011.


Farklı bir turizm arayışında olan ve seyahatlerinde yerel lezzetleri deneyimlemek isteyen pek çok turist seyahatlerinden önce kentlerin sokak lezzetlerini de araştırmaktadır. (Kowalczyk, 2014). Tablo 2’de Dünya’da sokak lezzetlerini en iyi şekilde temsil eden 10 şehir verilmiştir (Travel Weekly, 2019; Griffin, 2018; Fisher, 2016; Heelan, 2014; New York Daily News, 2013).

Tablo 2: Dünyada Sokak Lezzetlerinde En İyi 10 Şehir

Travel Weekly, 2019

Griffin, 2018

Fisher, 2016

Heelan, 2014

New York, Daily News, 2013

Hong Kong

Bangkok

Chicago

Bangkok

Hong Kong

Bangkok

Tokyo

İstanbul

Tel Aviv

Rio de Janeiro

Ho Chi Minh

Honolulu

Mexico City

İstanbul

Paris

Singapur

Durban

Marakeş

Paris

Boston

Mumbai

New Orleans

New York

Mexico City

İstanbul

Roma

İstanbul

Austin

Hong Kong

Mexico City

Tel Aviv

Hong Kong

Bangkok

Kuala Lumpur

Ottawa

Sydney

Paris

Berlin

Mumbai

Marakeş

Mexico City

Mexico City

Los Angeles

Tokyo

Berlin

Portland

Kahire

Ho Chi Minh

Singapur

Fukuoka


Yazarlar tarafından oluşturulmuştur.

Tablo 2 incelendiğinde beş araştırmanın hepsinde yer alan sokak lezzetleri şehri Mexico City’dir. Bununla birlikte dört araştırmada yer alan şehirler ise Hong Kong, Bangkok ve İstanbul iken Roma, Sydney, Portland, Honolulu, Durban, New Orleans, Kahire, Chicago, New York, Austin, Los Angeles, Kuala Lumpur, Rio de Janeiro, Boston ve Fukuoka şehirleri sadece birer araştırmaya göre en iyi sokak lezzetleri şehirleridir.

Türkiye’de Sokak Lezzetleri

Tarih boyunca Hititler’den Osmanlıya kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Anadolu; iklim, coğrafi konum, yaşanan göç ve mübadeleler gibi faktörlerin etkisiyle zengin bir mutfak kültürüne sahip olmuştur. Türkler, Boşnaklar, Rumlar, Levantenler mübadele ile birlikte Batı Trakya’dan gelenler, Arnavutlar ve Araplar birbirlerinden farklı yemek kültürleri ile Türk mutfağını zenginleştirmiştir. Bu durum ülkenin sokak lezzetlerine de yansımış ve farklı mutfak kültürlerine ait çeşitli lezzetlerin sokaklarda satılmasını sağlamıştır (Kraig ve Sen, 2013; İrigüler ve Öztürk, 2016; Yıldız, 2020). Tablo 3’te belirli kategorilere göre Türkiye’ye özgü sokak lezzetleri verilmiştir.

Tablo 3. Türkiye’ye Özgü Sokak Lezzetleri

Kategori

Sokak lezzeti

Sokak lezzeti hakkında bilgi

Yemekler

Balık

ekmek

Özellikle İstanbul iliyle özdeşleşmiş olan bu sokak lezzetinin kökeni Osmanlı dönemine kadar dayanmaktadır. İlk olarak Galata Köprüsü yakınlarında hizmet veren balık ekmek tekneleri, 12 yıl önce Eminönü sahiline taşınmıştır. Balık ekmek genellikle ekmek arasında ızgarada pişirilen uskumru balığının soğan ve marul ile birlikte servis edilmesidir. Bu lezzetin yanında sıklıkla turşu suyu veya şalgam tüketilmektedir. Sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin pek çok bölgesinde özellikle kış aylarında sokaklarda ekmek arasında çeşitli balık türleri satılmaktadır (Aydın, 2020; Bozkurt, 2021).

Tavuklunohutlu pilav

Camekânlı özel seyyar araçlarda satılan nohutlu pilav, genellikle Osmancık pirinci ve sıvı yağ ya da margarin kullanılarak yapılmaktadır. İsteğe bağlı olarak haşlanmış tavukgöğsü ile servis edilebilmektedir. Daha çok akşam vakitlerinde satılan nohutlu pilav Türkiye’nin pek çok yerinde görülmektedir (Şeker, 2018).

Simit

Türkiye’ye özgü geleneksel bir sokak lezzeti olan simit; ekmek mayası, un, su ve tuzla yapılan bir unlu mamuldür. Yoğurulan hamurun üzerine çörekotu, pekmez ve susam gibi maddelerin de eklenmesiyle fırında pişirilerek kendine özgü tadı elde edilmektedir. Türkiye’de pek çok yöreye ait çeşitli simit türleri bulunmaktadır. Bazı yöreler simitlerinin coğrafi işaret alarak tescillenmesini de sağlamışlardır. Bunlar Samsun Simit (2013), Ankara Simit (2017), Manisa Taban Simit (2018), Rize Simit (2019), İzmit Simit (2019) ve Kastamonu Simit’idir (2019). Türkiye’de ekmekten sonra en çok tüketilen unlu mamulün simit olduğu ve her gün 2,5 milyon insanın simit tükettiği bilinmektedir. Genellikle pastanelerde ve seyyar araçlarla sokaklarda satılan simit en çok tercih edilen sokak lezzetleri arasındadır (Şeker, 2018; Özbay, 2020).

Kokoreç

Bumbar (koyunun kalın bağırsağı) ve bağırsağın şişe sarılmasıyla hazırlanan kokoreç, odun kömürü ateşinin üzerinde yatay bir şekilde pişirilmektedir. İri veya ince olarak kıyılan kokoreç, üzerine tuz ve isteğe göre kimyon, kekik ve kırmızıbiber gibi baharatların da eklenmesiyle birlikte ekmek arasında servis edilmektedir (Yıldız, 2020).

Tavuk/ et döner

Yaprak inceliğinde kesilen veya kıyma haline getirilen et; tuz, soğan suyu, yoğurt ve çeşitli baharatların karıştırılmasıyla elde edilen sosla marine edilmektedir. Et bir süre dinlendirildikten sonra şişe dizilerek gaz, odun kömürü veya elektrik ile çalışan ısıtıcı önünde çevrilerek dikey olarak pişirilmektedir. Pişen etler ince bir şekilde kesildikten sonra isteğe göre ekmek arasında veya pilavla birlikte servis edilmektedir. Aynı zamanda bu geleneksel sokak lezzetinin Fastfood anlayışına uygun olması başta Ortadoğu ve Avrupa olmak üzere pek çok ülkede tüketilmesini sağlamaktadır (Bostan ve ark., 2011).

Çiğ köfte

Çiğköfte orijinal tarifinde et kullanılarak yapılmaktadır. Fakat sokak lezzetleri kapsamında incelendiğinde satış süresinin uzunluğu ve çiğ etten dolayı oluşabilecek sağlık problemleri nedeniyle sokakta satılan çiğköfteler etsiz yapılmaktadır. Çiğköfte yapımında öncelikle bakır veya çelik leğende sarımsak, soğan, isot, nar ekşisi, öğütülmüş ceviz içi, biber ve domates salçası macun kıvamına gelinceye kadar karıştırılmaktadır. Daha sonra bu karışımın üzerine ince çiğ köftelik bulgur, baharatlar, domates suyu ve yağ ilave edilerek iyice yoğurulmakta ve maydanozların da eklenmesiyle çiğköfte servise hazır hale gelmektedir. Hızlı servis edilmesi ve uygun fiyatlı olması sayesinde günün her saatinde sıklıkla tüketilmektedir. Aynı zamanda Şanlıurfa çiğ köfte (2008) ve Adıyaman etsiz çiğ köfte (2018) coğrafi işaret alarak tescil edilmişlerdir (Türk Patent ve Marka Kurumu, 2021; Şeker, 2018).

Kumpir

Kumpir kelimesi Bulgarcada patates anlamına gelmektedir. 20. yüzyılda Yugoslavya’da pişmiş patatesin içerisine salata konularak tüketildiği ve buna “krumpir” denildiği bilinmektedir. Bulgarların Türkiye’ye getirmiş olduğu bu lezzet Türk damak tadına göre zenginleştirilmiş ve geliştirilmiştir. Türkiye’de kumpir yapılırken ilk olarak közlenmiş sıcak patatesin içi açılarak tereyağı ve kaşar peyniri patatesin içerisinde eritilmektedir. Daha sonra üzerine tüketicinin isteğine göre çeşitli malzemeler (mısır, salam, kısır, zeytin, sosis, turşu vb.) eklenerek servise hazır hale getirilmektedir. İngiltere’de yapılan “Baked Potato” gibi dünyanın pek çok ülkesinde kumpir benzeri lezzetler görmek mümkündür (Özden, 2015).

Atıştırmalık

Kestane

Daha çok kış aylarında sokaklarda gördüğümüz ve kestane kebap olarak da adlandırılan bu sokak lezzeti kent meydanları başta olmak üzere pek çok yerde karşımıza çıkmaktadır. Kestane yapılırken öncelikle bir süre suda bekletilmekte ve ardından üzerlerine çizik atılarak pişirilmektedir. Özel arabalarıyla her mevsim kestane satan sokak satıcıları pişirdikleri kestaneleri satarken “kestane kebap yemesi sevap” gibi mizah içerikli sözler de kullanabilmektedir (Yıldız, 2020).

Midye dolma

Bizans mutfağında kabuklu deniz ürünleri ile yapılan yemekler Türk mutfak kültürünü etkilemiş ve midye dolma gibi lezzetlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Midye dolma, ilk olarak denize kıyısı olan bölgelerde tüketilirken şu anda Türkiye’nin pek çok kentinde görülen bir sokak lezzetidir. Midye dolma yapılırken ilk olarak midyeler temizlenmektedir. Daha sonra pirinç, soğan, tuz, şeker, baharatlar ve ayçiçek yağı ile hazırlanan içle doldurulan midyeler sıkıca kapatılarak kendi buharında pişirilmekte ve yenmeye hazır hale gelmektedir. Sokak satıcıları tarafından genellikle tepsilere dizilerek limonla birlikte servis edilen midye dolma, restoranlarda da meze olarak servis edilebilmektedir (Güngörür ve Bostan, 2019; Aydın, 2020).

Pamuk şeker

Özellikle çocukların severek tükettiği bir sokak lezzeti olan pamuk şeker, toz şekerin gıda boyası ile karıştırılarak tüp gazla çalışan ve hızla dönen ısıtılmış özel bir alete dökülmesiyle yapılmaktadır. Bu özel alet şekerin pamuk şekline dönüşmesini sağlamakta ve bu yüzden pamuk şeker olarak adlandırılmaktadır. Okul çevrelerinde, lunaparklarda ve işlek caddelerde sıklıkla karşılaşılan bir sokak lezzetidir (Çavuşoğlu ve Çavuşoğlu, 2018).

Buzlu

badem

Genellikle kent merkezlerinde akşam saatlerinde tüketilen buzlu badem sıklıkla tercih edilen bir atıştırmalıktır. Sokak satıcıları camekânlı arabalarının içerisinde büyük bir buz kalıbının üzerine yığdıkları, kıtır hale gelmiş buzlu bademlerini yaz ayları başta olmak üzere dört mevsim satışa sunmaktadır. Aynı zamanda İzmir’de 1930’lu yıllarda açık hava gazinolarının çevresinde Yahudi buzlu badem satıcılarının olduğu da bilinmektedir (Yıldız, 2020).

Tatlılar

Halka

tatlısı

Halka tatlısı; un, tereyağı, irmik, nişasta, tuz, sıvı yağ ve su ile yapılan hamurun halka şekline getirilerek derin yağda kızartılmasıyla yapılmaktadır. Kızartılan hamurlar şerbete atılarak bir süre bekletilmektedir. Şerbetten alınan halka tatlılar üst üste dizilerek seyyar araçlarla sokaklarda veya tatlıcılarda satılmaktadır. Türkiye’nin pek çok bölgesinde yapılan halka tatlısı sarı burma, halkalı, ballı ballı ve müşebbek isimleriyle de bilinmektedir (Tarınç, 2019).

Şam

tatlısı

Şambali veya şammali olarak da adlandırılan Şam tatlısı Türkiye’de özellikle İzmir, Tekirdağ ve Adana’da sıklıkla tüketilen bir sokak lezzetidir. Şam tatlısı yapılırken şeker, irmik ve sütten bir hamur hazırlanmaktadır. Hazırlanan hamur tepsiye dökülmekte ve üzerine yer fıstığı eklenerek fırına verilmektedir. Pişmeye yakın fırından çıkartılan tatlı dikdörtgen şeklinde dilimlenip pişirilmeye devam edilmektedir. Son olarak pişen tatlıya şerbeti dökülerek servise hazır hale gelmektedir (Yıldız, 2020).

Lokma

Lokma kelimesi Arapçada bir ağız, bir parça anlamına gelen “lukma” kelimesinden türemiştir. Osmanlı döneminde de sıklıkla tüketilen şerbetli tatlılardan biri olan lokma hem özel günlerde evlerde yapılmakta hem de sokak satıcıları tarafından satılmaktadır. Lokma tatlısı yapılırken ilk olarak un, su, maya, tuz ve ılık suyun karıştırılmasıyla elde edilen hamur yuvarlak şekle getirilerek kızgın yağda kızartılmaktadır. Daha sonra kızartılan hamurlar soğuk şerbetin içine atılmakta ve şerbeti çekene kadar bekletilmektedir. Yemeye hazır hale gelen lokmalar sıcak ya da soğuk olarak servis edilmektedir (Alyakut, 2020).

Bici bici

Adana iline özgür bir tatlı olan Bici bici yaz aylarında sıklıkla tüketilen bir lezzettir. Bici bici tatlısı nişasta, doğal gıda boyası ile renklendirilmiş su, pudra şekeri ve ince rendelenmiş buzdan yapılmaktadır. Bici bici yapımında ilk olarak nişasta ve su kaynatılarak tepsiye dökülür ve soğumaya bırakılır. Soğuyan bici bici dinlenmesi için bir gün soğuk bir ortamda bekletilmektedir. Dinlendirilen bici bici tepsisi tezgâha alınmakta ve sokak satıcıları tarafından 5 cm’lik kareler halinde kesilmektedir. Kare olarak kesilen bici tekrardan küpler halinde doğranmakta ve üzerine sırasıyla buz, pudra şekeri, bici şerbeti eklenerek servis edilmektedir. Aynı zamanda “Adana bici bici” coğrafi işaret alarak tescillenen lezzetler arasındadır (Türk Patent Kurumu, 2020)

İçecekler

Boza

Tarihi 9000 yıl öncesine dayanan boza, ilk olarak Türkler tarafından üretilmiştir. Boza; darı, mısır, pirinç gibi çeşitli hububatların öğütülüp su katılarak pişirilmesi ve şeker katılarak fermente edilmesiyle yapılmaktadır. Genellikle kışın sokak aralarında satılan boza tarçın ve leblebiyle birlikte de tüketilebilmektedir (Demirkol, 2015; Levent ve Cavuldak, 2017; Demirci ve ark., 2020).

Şerbet

Şerbet, Osmanlı döneminden günümüze miras kalan bir sokak lezzetidir. 16. yüzyılda İstanbul’da 600 seyyar şerbetçinin ve 300 şerbetçi dükkânının olduğu kayıtlarda belirtilmiştir. Şerbet, meyvenin suyunun sıkılarak içerisine şeker eklenmesiyle yapılmaktadır. Diplerinde musluk bulunan fıçılarını sırtlarında taşıyan seyyar şerbetçiler çeşitli maniler söyleyerek şerbet satmakta ve genellikle işlek caddelerde görülmektedir. Şerbetçiler kışın sıcak şerbetler yazın ise soğuk şerbetler satmaktadır. Gaziantep’te yöresel kıyafetleriyle meyan kökü şerbeti satan seyyar şerbetçileri görmek mümkündür (Sezgin ve Durmaz, 2019).

Şalgam suyu

Türkiye’ye özgü bir içecek olan şalgam suyu bulgur unu, siyah havuç, tuz, ekşi hamur, şalgam turpu ve su ile yapılan ekşi, lezzetli ve kırmızı renkli bir fermantasyon ürünüdür. Acılı şalgam yapımında ise süs biberi de kullanılmaktadır. Yazın serinleten kışın enerji veren bu lezzet sokak satıcısı tarafından büyük bardaklara doldurulup tercihe göre içerisine atılan 2-3 parça mor havuçla birlikte servis edilmektedir. Şalgam suyu özellikle Adana, Osmaniye ve Mersin illerinde sıklıkla tüketilmektedir. Aynı zamanda Mersin’e özgü “Tarsus şalgamı” (2007) ve Adana’ya özgü “Adana şalgamı” (2020) coğrafi işaretli lezzetler arasındadır (Demirkol, 2015; Türk Patent ve Marka Kurumu, 2021).

Salep

Orkide bitkisinin yumrularından hazırlanan salep, Osmanlıdan günümüze miras kalan bir içecektir. 1638’de İstanbul’da 200 salepçinin olduğu kayıtlara geçmiştir. Osmanlı döneminde Bursa’dan getirilen salep yumrularının havanda dövüldüğü, şeker ve bal eklenerek pişirildiği ve üzerine zencefil eklenerek tüketildiği bilinmektedir. Günümüzde ise soğuk kış aylarında sokaklarda özel salep güğümleriyle salep satan sokak satıcıları bulunmaktadır. Satıcılar bardağa doldurdukları sıcak salebin üzerine genellikle tarçın ekleyerek servis etmektedir. Aynı zamanda bitkisel bir drog olan salep kireçlenme, sıtma, öksürük ve baş ağrısı gibi pek çok hastalığın tedavisinde de kullanılmaktadır (Erzurumlu ve Doran, 2011; Işın, 2019).

Yazarlar tarafından oluşturulmuştur.


Tablo 3’te belirtilen sokak lezzetlerinin yanı sıra köfte ekmek, tantuni, sabahın erken saatlerinde ciğer şiş ve günün her saatinde tercih edilen diğer kebap türleri (Adana kebabı, Urfa kebabı, soğan kebabı vb.) Türkiye’de yaygın olarak tüketilen sokak yemekleri arasındadır. İşlek sokaklardaki büfelerden alınan Ayvalık tostu ve çeşitli sandviçler, seyyar börekçilerin satmış olduğu börek çeşitleri, açmalar, poğaçalar ve gözlemeler özellikle kahvaltılarda tercih edilmektedir. Osmanlıdan günümüze miras kalan elmalı şeker, Osmanlı şeker macunu ve kâğıt helva çocuklar tarafından çok sevilen sokak lezzetlerindendir. 

Yaz aylarında haşlanmış veya közde mısır, dondurma ve çeşitli yaz meyveleri (can eriği, çilek, kiraz gibi) Türkiye’nin her bölgesinde görülebilen sokak lezzetleridir. Yaz sonunda ise taze kabuklu fındık, soyulmuş taze ceviz, mor ve yeşil taze incir sokaklarda seyyar satıcılar tarafından satılan meyvelerdir. Dört mevsim boyunca taze sıkılmış meyve suları sokaklarda veya büfelerde satılmakta, özellikle kış aylarında taze sıkılmış portakal suyu sıklıkla tüketilmektedir (Fellows ve Hilmi, 2011; Kraig ve Sen, 2013; İrigüler ve ark., 2016; Şeker, 2018). Bununla birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye’yi en iyi şekilde temsil eden 10 sokak lezzetinin “kestane kebap, mısır, balık ekmek ve turşu suyu, dondurma, tavuklu pilav, simit ve börek, kokoreç, midye dolma, döner dürüm & çiğ köfte dürüm ve kumpir” olduğunu belirtmektedir (Goturkiye, 2020).

Gastronomi Turizmi ve Sokak Lezzetleri

Gastronomi Turizminde Sokak Lezzetlerinin Önemi

Son zamanlarda turizm sektöründe yaşanan gelişmeler incelendiğinde, turistlerin kitle turizmi yerine farklı ve özel turizm deneyimleri yaşamak istedikleri, bu kapsamda çeşitli alternatif turizm türlerine yöneldikleri gözlemlenmektedir. Bu alternatif turizm türlerinden biri olan gastronomi turizmi, turistlere farklı lezzet deneyimleri sunarak destinasyona özgü yemek kültürünün tanıtımını sağlamakta ve destinasyon pazarlamasına katkıda bulunmaktadır (Ballı, 2016). Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü, gastronomi turizmini, “yiyecek ve içecek ile ilgili gastronomik destinasyonlarda yapılan deneyimsel aktivitelerin bütünü” şeklinde tanımlamıştır. Bu aktiviteler otantik, geleneksel veya yenilikçi yemek kültürlerini deneyimlemenin yanı sıra yemek festivalleri, yemek kursları ve yerel üreticileri ziyaret etmek gibi ilgili faaliyetleri de içerebilir (UNWTO, 2021).

Günümüzde, pek çok kişi trend haline gelen çeşitli sokak lezzetlerini deneyimlemek amacıyla dünyanın farklı ülkelerine seyahat etmektedir. Bu lezzetler ünlendikleri belirli bir şehir veya belirli bir ülkeyle de anılabilmektedir (Türk kebabı gibi). Aynı zamanda belirli bir bölgeye ait olan birçok sokak lezzeti farklı ülkeler tarafından da yapılmakta ve yapıldığı ülkenin yemek kültürüne uyarlanabilmektedir. Örneğin Polonya’da yapılan Hint yemekleri genellikle orijinal lezzetine göre daha az baharatlı yapılmaktadır. 

Bu durum sokak lezzetlerinin bölgesel olarak ünlendiğini fakat lezzet arzusu sayesinde bu gıdaların üretiminin evrensel bir hale geldiğini göstermektedir. Belirli bir bölgeye özgü olan sokak lezzeti dünyanın pek çok yerinde üretiliyor olsa da yine de turistler orijinal lezzeti tadabilmek, yemeğin etnik kökenini anlayabilmek, yerel halkla etkileşim kurabilmek ve bölgenin yemek kültürünü tanıyabilmek amacıyla yerel lezzetleri ait olduğu bölgede deneyimlemek istemektedir (Kowalczyk, 2014; Chavarria ve Phakdee-auksorn, 2017; Henderson, 2019).

Sokak yemekleri yerel kaynakları kullanarak bölge ekonomisine ve sürdürülebilir turizme katkı sağlamaktadır. Aynı zamanda bölgenin kültürel kimliğinin ve otantikliğinin korumasını da sağlamakta ve bölge halkına sosyal etkileşim fırsatı yaratmaktadır. Özellikle destinasyona ait yerel lezzetleri deneyimlemeye gelen gastro turistler ile yerel halk arasında yaşanan etkileşimler, duygusal bir bağ oluşturmakta ve böylece destinasyon imajına yönelik olumlu etkiler meydana gelmektedir. Ayrıca gastronomi turizmine yönelik faaliyetler esnasında turistlerin yöre yemeklerine olan merakını ve ilgisini fark eden yerel halk, bölgenin mutfak kültürünü korumaya ve devamlılığını sağlamaya çalışmaktadır (Ballı, 2016; Çavuşoğlu ve Çavuşoğlu, 2018).

Özellikle Güneydoğu Asya’da sokak yemekleri yerel halk ve hükümet tarafından turizm endüstrisinin bir bileşeni olarak kabul edilmekte, bu ülkelere giden turistler için ise sokak lezzetleri bölgeye özgü turistik bir cazibe kaynağı olarak görülmektedir (Jeaheng ve Han, 2020). Bu kapsamda yapılan çalışmalar (Karim ve Chi, 2010; Tsai ve Wang, 2016; Choe ve Kim, 2018) seyahat bölgesinde tüketilen yerel lezzetlerin, turistlerin motivasyonunu ve seyahat niyetini etkileyen önemli bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır.

Bölgenin yemek kültürünü ve otantikliğini turistlere doğrudan yansıtan sokak lezzetlerini öne çıkaran bir diğer nokta ise sokak gıda satıcılarıdır. Özellikle Tayland’da ve Singapur’da sokak lezzetleri kadar sokak satıcılarının da ilgi gördüğü ve pek çok turistin bu ülkelerdeki ünlü sokak satıcılarının yapmış olduğu sokak lezzetlerini deneyimlemek için tezgâhların önünde uzun sıralar oluşturduğu bilinmektedir (Netflix, 2019). Tayland’da 2018 yılında Raan Jay Fai, Michelin yıldızına layık görülen ilk kadın sokak gıda satıcısı ve sokak yemeği standı olarak derecelendirilmiştir. 

70 yıldır bu işi yapan Raan Jay Fai, özellikle derin tavada (wok) hazırlamış olduğu deniz ürünleri yemekleri ile pek çok gurme ve turist tarafından sıkça ziyaret edilmektedir (Michelin Guide, 2019). Bu durum turistik imaj bağlamında Tayland için önemli bir övgü kaynağı olarak değerlendirilebilir. Aynı zamanda Tayland’da sokak lezzetleri, çeşitli televizyon programlarında ele alınmakta ve turizm amaçlı pek çok tanıtım faaliyetlerinde yer almaktadır (Karsavuran,2018).

Sonuç

Gastronomi Turizminde Sokak Lezzetlerinin Önemi

Literatürdeki çalışmalar incelendiğinde genellikle gıda sağlığı ve gıda güvenliği konularında sokak lezzetlerinin ele alındığı görülmektedir (Aluko ve ark., 2014; Vieira-Cardoso, Santana ve Dantas-Guimaraes, 2014; Raza ve ark., 2021). Toplumların sokak yemeklerine yönelik tüketiminin artmasıyla birlikte gıda kaynaklı hastalıklarda da artış gözlemlenmiştir. Bu durum toplum ve hükümetler açısından sokak yemekleri için gıda güvenliği uygulamalarının zorunlu hale getirilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Özellikle gıdaların uygunsuz saklama ve işleme koşullarına maruz kalması ve satıcıların gıda hijyenine yönelik bilgi eksikliği sokak lezzetleriyle ilgili hastalıkların artmasında etkili olmuştur (Solunoğlu ve Nazik, 2018).

Gıda güvenliği ile ilgili yapılan çalışmaların yanı sıra sokak lezzetlerinin yeni bir trend olarak değerlendirilmesiyle birlikte sokak lezzetleri ile ilgili araştırmaların arttığı ve sokak lezzetlerinin sokak gıda satıcıları (Privitera ve Nesci, 2015; Samapundo ve ark., 2016; Polat ve Gezen, 2017; Truong, 2017; Altunbağ ve Yılmaz, 2019; Bayraktar ve Zencir, 2019; Gözgeç ve Aydemir, 2019; Fusté-Forné, 2021), sokak yemeği tüketimi (Solunoğlu ve Nazik, 2018; Ballı, Bektarım ve Çakıcı, 2019; Şahin ve Solunoğlu, 2019; Yıldırım ve Albayrak, 2019), gastronomi (Gönülgül ve Durlu Özkaya, 2017; Akdağ ve ark., 2018; Yıldız, 2020) ve gastronomi turizmi (Ballı, 2016; Karsavuran, 2018; Çavuşoğlu ve Çavuşoğlu, 2018; Jeaheng ve Han, 2020) gibi farklı açılardan ele alındığı belirlenmiştir.

Zengin içeriği ve çeşitliliğiyle sevilerek tüketilen sokak lezzetleri bölgeye ait önemli bir gastronomik değer olarak görülmektedir. Gönülgül ve Durlu Özkaya (2017) yapmış oldukları çalışmada sokak lezzetlerini gastronomik bir değer olarak ele almış, Los Angeles ve Toronto’daki sokak yemeklerini gastronomik açıdan incelemiştir. Yıldız (2020) ise sokak lezzetlerini gastronomik bir ürün kapsamında değerlendirmiş ve İzmir sokak lezzetlerinin bölgenin gastronomik değerinin önemli bir parçası olduğunu belirlemiştir.

Sokak lezzetleri destinasyona ait yemek kültürünü tanıtmakta ve aynı zamanda turistlere bölge halkıyla iletişime geçerek yerel lezzetleri deneyimleme fırsatı sunmaktadır. Destinasyondaki gastronomi turizmi hareketliliğine katkıda bulunan sokak lezzetleri, gastronomi turizminde önemli bir çekici unsur olarak görülmektedir. Özellikle Güneydoğu Asya ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülkede sokak lezzetleri destinasyona özgü bir çekim unsuru olarak değerlendirilmektedir. Jeaheng ve Han (2020) Tayland’da yaptıkları çalışmada sokak lezzetlerini bölgeye gelen turistler için çekici bir unsur olarak değerlendirmiş, turistlerin sokak yemeklerinden beklentilerini araştırmıştır. Çavuşoğlu ve Çavuşoğlu (2018) ise gastro turistleri destinasyona çekebilmek amacıyla bölgenin sahip olduğu sokak yiyeceklerinin tanıtıldığı bir web sitesi tasarlamıştır.

Gündelik hayatın bir parçası haline gelen sokak lezzetlerinin tüketimi ülkelere, tüketicilerin profillerine ve isteklerine göre farklılık göstermektedir. Sokak lezzetleri genellikle bekârlar, gençler, düşük gelirliler ve üniversite mezunları tarafından tercih edilirken; gelir seviyesi yüksek, ileri yaşta ve lisansüstü eğitime sahip kişiler tarafından ise tercih edilmemektedir (Ballı ve ark., 2019). Aynı zamanda turistlerin sokak lezzetleri tüketiminin incelenerek bu konuda yapılacak gelişmelere öncülük edilmesi gerekmektedir. 

Yıldırım ve Albayrak (2019) tarafından yapılan çalışmada, turistlerin genellikle İstanbul’da satılan sokak yemeklerinden memnun kaldıklarına ulaşılmış, fakat çalışanların kıyafetleri, satış yapılan mekânların temizliği ve sokak yemeklerinin besin değerinden endişe duydukları belirlenmiştir. Bu bağlamda destinasyonlardaki turizm yetkililerin sokak lezzetlerinin tüketimini dikkate alarak memnuniyetsizlik oluşturabilecek unsurlara çözüm bulması gerekmektedir.

Gastronomi turizminde sokak lezzetlerine yönelik artan ilgi göz önüne alındığında destinasyonlardaki yerel lezzetlerin tanıtımının sağlanması ve bölgeye turist çekilebilmesi için sokak yemekleri festivalleri, sokak yemekleri günleri gibi çeşitli etkinlikler düzenlenerek bölgenin turizm imajına katkı sağlanabilir. 

Türkiye’de 2017 yılından itibaren yapılmakta olan Eskişehir sokak lezzetleri festivalinde katılımcılar yerel lezzetlere yoğun ilgi göstermekte ve bu festival sayesinde bölgeye ekonomik ve sosyal açıdan pek çok fayda sağlanmaktadır (Demirci, Yılmazdoğan ve Düşmezkalender, 2020). Bu durum dikkate alındığında sokak lezzetleriyle ilgili etkinliklerin pek çok destinasyon tarafından yapılması gerektiği düşünülmektedir. Sokak lezzetlerinin uluslararası tanıtımının sağlanması için yurt içinde ve yurtdışında sokak lezzetleri temalı yemek yarışmaları düzenlenebilir. Bunun yanı sıra çeşitli paket turlarla bölgeye gelen turistlere sokak yemeklerinin tanıtılması amacıyla broşürler hazırlanarak turistlerin bölgenin sokak lezzetleri hakkında bilgi sahibi olması sağlanabilir.

Gastronomi Turizminde Sokak Lezzetlerinin Önemi

Kaynakça
Adana Bici Bici, (2020). https://ci.turkpatent.gov.tr/cografi-isaretler/detay/1215. Erişim Tarihi: 25.08.2021.
Adıyaman Etsiz Çiğ Köfte, (2018). https://ci.turkpatent.gov.tr/cografi-isaretler/detay/38154. Erişim Tarihi: 25.08.2021.
AHM, (2018). Büyükşehir Seyyar Satıcıları Legalleştirdi. https://www.adanahabermerkezi.com/guncel/flas-buyuksehir-seyyar-saticilari-legallestirdi-h40389 .html. Erişim Tarihi: 04.09.2021.
Akdağ, G., Demir, Ş., Sormaz, Ü. & Özata, E. (2018). Sokak Lezzetlerinin Gastronomik Değeri: İstanbul Sokak Lezzetleri. Güncel Turizm Araştırmaları Dergisi, 2(1), 589-601.
Altunbağ, E. & Yılmaz, H. (2019). Sokak Satıcılarına Göre Sokak Lezzetleri. 20. Ulusal ve 4. Uluslararası Turizm Kongresi, Eskişehir, Ekim 2019.
Aluko, O. O., Ojeremi, T. T., Olaleke, D. A. & Ajidagba, E. B. (2014). Evaluation of Food Safety and Sanitary Practices Among Food Vendors at Car Parks in Ile Ife, Southwestern Nigeria. Food Control, 40, 165-171.
Alyakut, Ö. (2020). Kitle Kültürünün Geleneksel Türk Tatlı Kültürüne Etkisi: İnternet Medyasında Yeni Nesil Lokma Tatlısı. Journal of Social and Humanities Sciences Research, 7(51), 377-391.
Aydın, B. (2020). Sokak Lezzetlerinin Gıda Güvenliği Açısından Değerlendirilmesi. (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Gedik Üniversitesi, İstanbul.
Ballı, E. (2016). Gastronomi Turizmi Açısından Adana Sokak Lezzetleri. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 4(1), 3-17.
Ballı, E., Bektarım, N. & Çakıcı, C. (2019). Sokak Lezzetleri Tüketim Sıklığı. The Third International Congress on Future of Tourism: Innovation, Entrepreneurship and Sustainability. Mersin, Eylül 2019.
Bayraktar, G. & Zencir, E. (2019). Sokak Satıcılarının Gözünden Sokak Lezzetleri: İzmir Örneği. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 7(2), 1367-1382.
Bostan K., Yılmaz F., Muratoğlu K. & Aydın, A. (2011). Pişmiş Döner Kebaplarda Mikrobiyolojik Kalite ve Mikrobiyel Gelişim Üzerine Bir Araştırma. Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 17(5), 781-786.
Bozkurt, İ. (2021). Gastronomi Turizmine Sokak Lezzetlerinin Etkileri: İstanbul Avrupa Yakası Örneği. (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Ticaret Üniversitesi, İstanbul.
Calloni, M. (2013). Street Food on the Move: A Socio-Philosophical Approach. Journal of the Science of Food and Agriculture, 93, 34063413.
Chavarria, L. C. T. & Phakdee-auksorn, P. (2017). Understanding International Tourists’ Attitudes Towards Street Food in Phuket, Thailand. Tourism Management Perspectives, 21, 66-73.
Choe, J. Y. & Kim, S. (2018). Effects of Tourists’ Local Food Consumption Value on Attitude, Food Destination Image and Behavioral Intention. International Journal of Hospitality Management, 71, 1-10.
Çavuşoğlu, M. & Çavuşoğlu, O. (2018). Gastronomi Turizmi ve Kıbrıs Sokak Lezzetleri Üzerine Bir Araştırma. Güncel Turizm Araştırmaları Dergisi, 2(1), 637-651.
Davinder, K. (2015). History of Street Food, https://www.worldchefs.org/world-news/05dfb5ac392306ffd7bbed67db575d31df63673b. Erişim Tarihi: 04.08.2021.
Demirci, B., Ayvalı, H., Coda, H. & Ünver, A. (2020). Boza as a Gastronomic Value in Anatolia. Yazıcıoğlu, İ., Yayla, Ö., Işın, A & Çetin, T.(Ed.). Tourism and Hospitality Studies. Berlin: Peter Lang.
Demirci, B., Yılmazdoğan, O. C. & Düşmezkalender, E. (2020). Festival Algısı, Festival Memnuniyeti, Festival Değeri ve Aidiyet İlişkisi: Eskişehir sokak lezzetleri festivali örneği, Business & Management Studies, 8(1), 1096-1112.
Demirkol, O. (2015). Fermantasyon Teknolojisi. Durlu Özkaya, F., Coşansu, S. & Ayhan, K. (Ed.). Her Yönüyle Gıda. İzmir: Sidaş.
Erzurumlu, G. S. & Doran, İ. (2011). Türkiye’de Salep Orkideleri ve Salep Kültürü. Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 15(1), 29-34.
FAO, (2009). Good Hygienic Practices in the Preparationand Sale of Street Food in Africa: Tools for Training. http:// www.fao.org/docrep/012/a0740e/a0740e00.HTM, Erişim Tarihi: 03.09.2021.
FAO, (1994). Bangkok’s Street Food Project. http://www.fao.org/3/w3699t/ w3699t07.htm. Erişim Tarihi: 04.09.2021.
Fellows, P. & Hilmi, M. (2011). Selling Street and Snack Foods. Roma: FAO.
Fisher, C. (2016). The World’s Best Cities for Street Food, https://www.foodandwine.com/travel/worlds-best-cities-street-food, Erişim Tarihi: 07.09.2021.
Fusté-Forné, F. (2021). Street Food in New York City: Perspectives from a Holiday Market. International Journal of Gastronomy and Food Science, 24, 1-9.
Gotürkiye, (2020). 10 Iconic Street Foods in Türkiye. https://goturkiye.com/10-iconic-street-foods-in-turkiye, Erişim Tarihi: 04.09.2021.
Gönülgül, S. & Durlu-Özkaya, F. (2017). Los Angeles ve Toronto Sokak Lezzetlerinin Menü İçeriği ve Üretim Bakımından İncelenmesi. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 5(4), 454-465.
Gözgeç, H. & Aydemir, B. (2019). Gastronomide Kadın Sokak Gıda Satıcıları: Bir Örnek Olay Çalışması. Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi, 8(4), 3854-3870.
Griffin, S. (2018). Best 23 Cities for Street Food from Miami to Tokyo, https://edition.cnn.com/travel/article/best-cities-street-food/index.html, Erişim Tarihi: 04.08.2021.
Güngörür, M. N. & Bostan, K. (2019). İstanbul’da Satışa Sunulan Midye Dolmaların Mikrobiyolojik Kalitesi. Aydın Gastronomy, 3(1), 55–63.
Güzeler, N. & Özbek, Ç. (2017). Conceptual Analysis of Street Flavors of Turkey, Journal of Cukurova Unıversity, 47 (2), 147-154.
Heelan, C. A. (2014). The World’s Best Street Food: 12 Top Cities, https://www.frommers.com/slideshows/818551-theworld-s-best-street-food-12-top-cities#slide8370 05, Erişim Tarihi: 07.09.2021.
Henderson, J. C. (2017). Street Food, Hawkers and the Michelin Guide in Singapore. British Food Journal, 119(4), 790-802.
Henderson, J. C. (2019) Street Food and Tourism: A Southeast Asian Perspective. Park E., Kim S. & Yeoman, I. (Ed.) Food Tourism in Asia. Perspectives on Asian Tourism. Singapore: Springer.
Holleran, C. (2016). Representations of Food Hawkers in Ancient Rome. Calaresu, M. & Van den Heuvel D. (Ed.). Food Hawkers: Selling in the Streets from Antiquity to the Present, London: Routledge.
Işın, P. M. (2019). Avcılıktan Gurmeliğe Yemeğin Kültürel Tarihi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
İrigüler, D. & Öztürk, B. (2016). Street Food as a Gastronomic Tool in Turkey. II. Uluslararası Gastronomik Turizm Kongresi, İzmir, Aralık 2016.
İrigüler, F., Öztürk B. & Güven, S. (2016). Sokak Yemekleri. Özdoğan, O. (Ed.). Yiyecek İçecek Endüstrisinde Trendler II. Ankara: Detay Yayıncılık.
Jeaheng, Y. & Han, H. (2020). Thai Street Food in the Fast Growing Global Food Tourism Industry: Preference and
Behaviors of Food Tourists. Journal of Hospitality and Tourism Management, 45, 641–655.
Kargiglioğlu, Ş. (2019). Planlı Davranış Teorisi Bağlamında Sokak Lezzetlerinin Destinasyon Seçimi ve Tekrar Ziyaret Etme
Niyetine Etkisi: İstanbul İli Örneği. (Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi, Ankara.
Karim, S.A. & Chi, C. G.-Q. (2010). Culinary Tourism as a Destination Attraction: An Empirical Examination of
Destinations’ Food Image. Journal of Hospitality Marketing & Management, 19, 531–555.
Karsavuran, Z. (2018). Sokak Yemekleri: Farklı Disiplinlerin Yaklaşımı ve Gastronomi Turizmi Alanında Sokak
Yemeklerinin Değerlendirilmesi. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 6(1), 246-265.
Kowalczyk, A. (2014). From Street Food to Food Districts: Gastronomy Services and Culinary Tourism in an Urban Space. Turystyka Kuturowa, 9, 136–160.
Kraig, B. & Sen, C. T. (2013). Street Food Around the World: An Encyclopedia of Food and Culture. Amerika: Abc-clio.
Kyung, H. S. & Jee H. L. (2021). Understanding Risk Perception Toward Food Safety in Street Food: The Relationships Among Service Quality, Values, and Repurchase Intention. Intention. Int. J. Environ. Res. Public Health 2021, 18, 6826.
Levent, H. & Cavuldak, Ö. A. (2017). Geleneksel Fermente Bir İçecek: Boza. Akademik Gıda, 15(3), 300-307.
Michelin Guide, (2019). The Must-Try Dishes at Jay Fai. https:// guide.michelin.com/th/en/article/people/the-must-try-dis-
hes-at-jay-fai. Erişim Tarihi: 28.08.2021.
Netflix, (2019). Street Food Asia Belgeseli.
New York Daily News, (2013). Top 10 Cities with the Best Street Food. https:/ www. nydailynews.com/life-style/eats/ top-10-cities-best-street-food-article-1.1328571. Erişim Tarihi: 07.09.2021.
Özbay, G. (2020). Ulusal ve Uluslararası Platformda Gastronomik Kimlik Unsuru Olarak Simit. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 8(1), 670-683.
Özden, B. (2015). Kumpir Nedir? https://harbiyiyorum.com/kumpir-nedir/. Erişim Tarihi: 25.08.2021.
Patcheep, K. (2011). Factors Influencing Thai Adolescents’ Eating Behaviour. (Doktora Tezi), University of East Anglia, Norwich.
Polat, D. & Gezen, A. (2017). Gastronomide Sokak Yiyecekleri ve Satıcıları: Teorik Bir Çalışma. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 5(2), 117-124.
Privitera, D. & Nesci, F. S. (2015). Globalization vs. Local. The role of Street Food in the Urban Food System. Procedia
Economics and Finance, 22, 716-722.
Raza, J., Asmat, T., Mustafa, M., Ishtiaq, H., Mumtaz, K., Jalees, M. & Rehman, H. (2021). Contamination of ReadyTo-Eat Street Food in Pakistan with Salmonella spp.: Implications for Consumers and Food Safety. International Journal of Infectious Diseases, 106, 123–127.
Samapundo, S., Thanh, T., Xhaferi, R. & Devlieghere, F. (2016). Food Safety Knowledge, Attitudes and Practices of Street Food Vendors and Consumers in Ho Chi Minh City, Vietnam. Food Control, 70, 79-89.
Sezgin, A. & Durmaz, P. (2019). Osmanlı Mutfak Kültüründe Şerbetlerin Yeri ve Tüketimi. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 7(2), 1499-1518.
Snodgrass, M. E. (2004). The Encyclopedia of Kitchen History. New York: An Imprint of the Taylor & Francis Group. Solunoğlu, A. & Nazik, M. H. (2018). Sokak Lezzetlerine İlişkin Tüketici Tercihleri: Gaziantep Örneği. Journal of
Tourism and Gastronomy Studies, 6(3), 40-59.
Solunoğlu, A. (2018). Sokak Lezzetlerine İlişkin Tüketici Tutumları: Gaziantep ve İstanbul Örnekleri. (Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi, Ankara.
Steyn, N. P. & Labadarios, D. (2011). Street Foods and Fast Foods: How Much Do South Africans of Different Ethnic Groups Consume? Ethnicity & Disease, 21, 462-466.
StreetFoody, (2014). Street Food: The Story. https://www.streetfoody.it/en/street-food-the-story/, Erişim Tarihi: 04.08.2021.
Şahin, E. & Solunoğlu, A. (2019). Planlı Davranış Teorisi Kapsamında Sokak Yemeği Yeme Niyetinin Ölçülmesi: Mersin Örneği. Seyahat ve Otel İşletmeciliği Dergisi, 16(3), 383-397.
Şanlıurfa Çiğ Köfte, (2009). https://ci.turkpatent.gov.tr/cografi-isaretler/detay/37973, Erişim Tarihi: 25.08.2021.
Şeker, İ. (2018). Sokak Yemekleri. Akbaba, A. & Çetinkaya, N. (Ed.), Gastronomi ve Yiyecek Tarihi. Ankara: Detay Yayıncılık.
Tarınç, A. (2019). Avrupa ve Türkiye’deki Sokak Tatlılarının Karşılaştırılması. Akmeşe, A. (Ed.), Turizmin Temelleri Kültürel Değerler, Pazarlama ve İletişim. Ankara: Iksad Publications.
Tarsus Şalgamı, (2007). https://ci.turkpatent.gov.tr/cografi-isaretler/detay/37947, Erişim Tarihi: 25.08.2021.
Travel Weekly, (2019). New Research Has Revealed a Hit List for Street-Food-Savvy Travellers. https://www.travelweekly.com.au/article/revealed-top-10-cities-street-food/. Erişim Tarihi: 05.09.2021.
Truong, V. (2017). Tourism, Poverty Alleviation, and the Informal Economy: The Street Vendors of Hanoi, Vietnam. Tourism Recreation Research, 43(1), 1-16.
Tsai, C. T. S. & Wang, Y. C. (2016). Experiential Value in Branding Food Tourism. Journal of Destination Marketing & Management 6(1), 1-10.
UNWTO, (2021). Gastronomy and Wine Tourism. https://www.unwto.org/gastronomy-wine-tourism, Erişim Tarihi: 04.08.2021.
Vieira-Cardoso, R. C., Santana, G. R. & Dantas-Guimaraes, T. F. (2014). Street Food: Culture, Economy, Health and Governance. Oxon: Routledge.
WHO. (1996). Essential Safety Requirements for Street-Vended Foods. Geneva: World Health Organization.
Yıldırım, Ö. & Albayrak, A. (2019). Yabancı Turistlerin İstanbul Sokak Yemeklerini Değerlendirmeleri Üzerine Bir Çalışma. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 7(2), 1077-1092.
Yıldız, E. (2020). Gastronomik Ürün Olarak Sokak Lezzetleri: İzmir Sokak Lezzetleri Üzerine Bir Araştırma. The Journal of Academic Social Science, 8(104), 353-366.

Has aşçıbaşı Ahmet ÖZDEMİR olarak kaynak gördüğüm:
Sn. Barış DEMİRCİ, Merve KARACAOĞLU' na ilgili "Gastronomi Turizminde Sokak Lezzetlerinin Önemi" isimli akademik çalışmaları için yürekten teşekkür eder mesleki yaşamlarında başarılar dilerim. Profesyonel mutfaklarda, ilgili araştırmalarda ve gastronomi dünyasında ihtiyacı olanlar tarafından mutlaka örnek olarak dikkate alınacaktır.

Gastronomi Turizminde Sokak Lezzetlerinin ÖnemiProfesyonel Mutfaklarda Aşağıdaki Kaynak Olarak Gördüğüm Diğer Yazıları 'Da Okumak İsteyebilirsiniz...

* Genel Mutfak Bilimi Nedir?
* Profesyonel Mutfak Bölümleri Nelerdir?
* İyi Bir Mutfak Yönetiminde Verimlilik Nedir?
* Alakart ve Endüstriyel Mutfak Çeşitleri Nelerdir?
* Yiyecek–İçecek Departmanı Organizasyon Şeması nedir?
* Yeni Restoran Nasıl Açılır?
* Yeni Restoran Açarken En Çok Yapılan Hatalar Nelerdir?
* Yeni Restoran Konsepti Nedir? Nasıl Oluşturulur?
* Yeni Restoran Açarken Nelere Dikkat Etmeliyim?
* Uluslararası Gastronomi Danışmanlığı Nedir?
* Uluslararası Yiyecek Ve İçecek Danışmanlığı Alabilirmiyim?
* Şehrin En İyi Restoranlarına Nasıl Sahip Olabilirim?
* Şehrimde Kalıcı Bir Restoran Sahibi Olabilmek İçin Dikkat !!!
* Kesin Başarı İçin Restoran Danışmanlığı Almalımıyım?
* Dünyaya Örnek Olabilecek Yeni Restoran Projeleri Nelerdir?
* Günümüzde Fine Dining Restoranlarda Türk Mutfağının Yeri
* Yüksek Mutfak, Avangard Mutfak ve Rafine Mutfak Nedir?
* Parofesyonel Mutfaklarda Moleküler Gastronomi Konusundaki Görüşler Nelerdir?
* Profesyonel Otel Mutfağı Organizasyonu Nedir? Nasıl Yapılır?
* Gastronomi ve Mutfak Danışmanlığı & Kitchen Consulting
* Yeni Restoran Danışmanlığı & Restaurant Consulting
* Restoran Menü Danışmanlığı & Menu Consulting
* Yeni Restoran Konsept Tasarımı ve Danışmanlığı
* Yeni Restoran Mutfağı Nasıl Kurulur, Dikkat edilmesi Gerekenler Nelerdir?
* Yeni Restoran Menüsü Nasıl Yapılır?
* Yeni Restoran Konsepti Nedir? Nasıl Oluşturulur?
* Yeni Restoran Nasıl Açılır? How to Open a Restaurant?
* Yurt Dışı Mutfak Personeli Danışmanlık Hizmetlerine Nasıl Ulaşırım?
* International Kitchen Staff Consultancy Services
* En iyi Restoran Projeleri Nelerdir?
* Yeni Restoran Yönetimi Nedir?
* Restoran Mutfak Yönetimi Nedir?
* Yeni Restoran Yönetim Sirküleri Nasıl Yapılır?
* Yestoran yada otel işletmeleri için Organizasyon Anlaşma Metni nasıl hazırlanır?
* Restoran Yönetim Raporları Nasıl Hazırlanır?
* Restoran Yönetiminde Cost-Maliyet Hesapları Nasıl yapılır?
* Restoran Yönetiminde Çizelge ve Tutanaklar nelerdir?
* Restoran İşletmeciliğinde "Anket ve Formlar" nasıl hazırlanır?
* En iyi Ziyafet Menüleri Ve Protokol Hizmetleri Nedir?


*** Yukarıda belirtilmiş olan ve yazı içeriğindeki diğer etiketlenmiş konular ile ilgili alanlarda daha fazla bilgi ve gastronomi danışmanlığı alanında hizmet alanlarım içerisinde destek almak için iletişim bilgilerimden tarafım ile bağlantıya geçebilirsiniz. ***

Dünya Mutfakları Ve Türk Mutfak Kültürü

Dünya Mutfakları Ve Türk Mutfak Kültürü

 Dünya Mutfakları Ve Türk Mutfak Kültürü

Emircan YILMAZ* Zuhal ÇİLİNGİR ÜK**


Kültür, toplumların geçmişten günümüze biriktirdikleri maddi ve manevi değerleri ile gelenek ve göreneklerinin tamamını kapsayan bir bütün olarak tanımlanmaktadır (Durlu Özkaya ve Cömert, 2017). Her toplum maddi, manevi değerleri ve gelenek göreneklerinin yanı sıra mutfak kültürlerini de gelecek nesillere aktarmaktadır. Bir toplumun mirası niteliğinde olan mutfak kültürünün şekillenmesinde ise o toplumun yaşadığı bölgedeki coğrafi koşullar temel faktördür (Özgen, 2019). 


Coğrafi koşullar ve iklim şartlarına bağlı olarak her ülkenin kendine özgü mutfak kültürü ortaya çıkmakta ve bu mutfak kültürü ülke içerisinde yer alan bölgelere göre de farklılık gösterebilmektedir. Gerek yemeklerin hazırlanma aşamasında kullanılan ürünlerin çeşitliliği, gerekse pişirme teknikleri ve pişirme esnasında kullanılan araç gereçler, ülkelerin kendine özgü mutfak kültürlerini ortaya çıkarır (Sabbağ ve Boğan, 2019). 


İlgili literatürde, Çin ve Fransız mutfakları ile birlikte Türk mutfağının dünyanın en önemli ve en zengin ilk üç mutfağı arasında yer aldığı belirtilmektedir (Şanlıer, 2005; Kızıldemir, Öztürk ve Sarıışık, 2014; Çakıcı ve Eser, 2016). Dünyanın en önemli mutfaklarından biri olan Türk mutfağı Orta Asya’dan göç eden Türklerin Anadolu’ya gelip, göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçtikleri dönemlerde şekillenmeye başlamıştır (Özgen, 2019). 


Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarının kesişme noktasında bulunan Anadolu coğrafyası, Orta Asya’dan gelen göçebe Türklerin mutfak kültürlerinin gelişmesine olanak sağlamıştır. Et ve süt ürünleri, Mezopotamya’nın verimli topraklarında yetişen tahıl ürünleri, Akdeniz bölgesinin sebze ve meyve ürünleri ile Hint baharat çeşitleri birleşerek Türk mutfağı kendine özgü ve zengin bir hal almıştır (Düzgün ve Durlu Özkaya, 2015). 


Bu durumda Selçuklu ve Osmanlı saraylarının da etkisi büyüktür. Saray mutfaklarında yapılan “Hünkârbeğendi” gibi birçok besinin (et, tereyağı, un, çeşitli sebzeler) birlikte kullanılmasıyla yapılan yemekler Türk mutfağının zenginleşmesinde etken rol oynamıştır (Özgen, 2019). Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu zamanında birçok yerin fethedilmesi ve fethedilen yerlere Türklerin yerleştirilmesi, Türk mutfağının sınırlarının Anadolu’dan öteye taşınmasını sağlamıştır. Dolayısıyla Türk mutfağı farklı coğrafyalarda tanınmaya başlanmış ve diğer mutfakları hem etkilemiş hem de onlardan etkilenmiştir. Bu bölümde dünyanın önemli mutfaklarına ve tarihsel süreci ile birlikte Türk mutfak kültürüne yer verilmektedir.


Dünyanın Önemli Bazı Mutfakları


Her ülkenin kendine özgü bir mutfak kültürü olsa da Çin, Fransız ve Türk mutfaklarının tanınırlıkları, yemek çeşitlilikleri ve özgünlükleri ülke sınırlarını aşmıştır ve dünyanın sayılı mutfakları arasında yer almışlardır. Ülke mutfaklarının ön plana çıkmasını sağlayan özelliklerden biri olan tanınmışlık, bir ülke mutfağının sahip olduğu yemeklerin, diğer ülkelerde bilinip bilinmediğini ifade etmek için kullanılmaktadır. Çeşitlilik, bir ülkenin mutfak kültürünün ne denli çeşitli olduğunu göstermektedir. 


Özgünlük ise bir ülkenin mutfak kültüründe var olan yemeğin, pişirilmesinden sunumuna kadar geçen bütün süreçlerin bir bütün olarak o mutfağa ait olmasını ifade etmektedir (Aktaş ve Özdemir, 2012). Bu bölümde, dünyanın başlıca mutfakları olarak kabul gören Fransız ve Çin mutfağının yanı sıra, dünyanın önemli mutfakları arasında yer alan İtalyan, Rus, Hint ve İspanyol mutfaklarına yer verilmiştir.


Çin Mutfağı Nedir? Çin Mutfağının Özellikleri Nelerdir?


Çinlilerin mutfak kültüründe yemek yeme; sağlık, şans ve zenginlik gibi olguları sembolize etmektedir. Yemek yemeyi yalnızca karın doyurma aracı görmeyen Çin halkı, yemeklerin hazırlanması ve tüketilmesinde keyif duyulmasını ve güzel zaman geçirilmesi düşüncesini ön planda tutmaktadırlar (Polat, 2019). Birçok buluşun yapılmış olduğu Çin, dünyada en çok bilinen mutfak kültürlerinden birine sahiptir (Aktaş ve Özdemir, 2012). Uzun ve köklü bir tarihi olan Çin mutfağı, geleneksel bir kültür olarak kabul görmektedir. 


Çin mutfağı iklim şartları, tarımsal ürün zenginliği ve bölgelere göre farklılık gösterdiği için çok fazla çeşitte yemeği içinde bulundurur (Polat, 2019). Çin mutfağı, çeşitliliği ile fark yarattığı gibi sağlıklı ürünleri ile de ön plana çıkmaktadır. Ayrıca, farklı pişirme teknikleri ve sunum şekilleri ile de özgün bir mutfak olarak kabul görmektedir. Genellikle Çin mutfak kültüründe, bol ve kızgın yağda kızartma ile buharda pişirme yöntemleri kullanılması tercih edilmektedir (Dilsiz, 2010). 


Çin mutfağında kızartma ve buharda pişirmenin haricinde, sote ve haşlama gibi pişirme yöntemleri de kullanılmaktadır. Çin mutfak kültürünün fark yaratan önemli bir özelliği de yiyeceklerin hızlı pişirilerek içerisinde bulundurdukları besin değerlerinin kaybolmasını önlemektir (Aktaş ve Özdemir, 2012). Diğer dünya mutfaklarından Çin mutfağını ayıran bir başka özellik ise yiyeceklerin pişirilme aşamasından önce küçük ve ince şekilde doğranarak hazırlanmasıdır (Közleme, 2012).


Çin mutfağının öne çıkan özellikleri arasında sebze ağırlıklı olması, yemeklerinin “wok” adı ile anılan derin tavalarda pişiriliyor olması ve yemeklerin özel çubuklar kullanılarak yenmesidir. Çin mutfağının içerisinde kendine özgü ürünler mevcuttur. Örnek olarak; soya fasulyesi ve soya fasulyesinden türetilen ürünler ile pirinç verilebilir (Cengiz, 2010; Çakmak, 2017). Çin mutfak kültürünün özgün bir değeri olan soya fasulyesinden soya sosu, soya sütü, tofu gibi ürünler ortaya çıkmıştır. 


Kuru soya fasulyesinin suyla öğütülmesinden elde edilen soya sütü protein değeri yüksek bir üründür. Tofu, soya sütünün ısıtıldıktan sonra çökeltilmesi sonucu elde edilmekte iken, soya sosu ise, soya fasulyesine su, tuz ve tahılların karıştırılması ile oluşur (Dilsiz, 2010). Çin mutfağında pilavlar önemli bir konumda yer alırken, ekmek pek tüketilmeyen bir yiyecektir (Cengiz, 2010). Ekmek yerine pilav tüketilmesi Çin’de geleneksel bir durum haline gelmiştir (Susever, 2014). Genel olarak sebze ağırlıklı ve soya yağı ile pişirilen yemekler, Çinlilerin sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmesinde önemli bir etkiye sahiptir (Dilsiz, 2010).


Çin mutfağında domuz eti ve ördek en çok tüketilen et ürünüdür. Sazan ve alabalık gibi tatlı su balıklarının tüketimi yaygındır (Aktaş ve Özdemir, 2012). Kıyı bölgelerde balıklar ve deniz ürünleri ile birlikte, köpek, kedi, fare, yılan, kara böcek, akrep, kurbağa gibi canlıların da tüketildiği bilinmektedir. Ancak bu yiyecekler ülkenin belirli bölgelerinde tüketilmektedir (Güripek, 2016). 


Çin mutfağının en önemli içeceği şüphesiz çaydır (Polat, 2019). Seyahat esnasında, yemeklerin hem öncesinde hem de sonrasında ve hemen hemen günün her anında Çinliler çayı severek tüketmektedirler (Güripek, 2016). Alkollü içecekler ise “jiu” ismiyle anılmaktadır ve jiu bir pirinç şarabıdır (Polat, 2019). Tarih boyunca Türk toplumu ile aynı coğrafyada komşuluk etmiş olan Çin’in mutfak kültüründe süt ve ürünlerinin kullanımı ise oldukça azdır (Aktaş ve Özdemir, 2012).


Çin mutfak kültüründe sofralarda bıçak bulunmamaktadır. Bunun yerine sofralarda “chopstick” adıyla anılan özel yemek çubukları, çorba kaşıkları ve kaseler yer almaktadır (Polat, 2019). Çin mutfağının belki de en önemli özelliği birçok mutfağı etkilemesine rağmen, başka mutfaklardan pek etkilenmemiş olmasıdır. 


Komşu ülkesi Hindistan’ın baharatı, Türklerin süt ve süt ürünleri, Çin mutfağında pek görülmemektedir. Çin mutfağına dışarıdan sadece 18. yüzyıldan sonra, nüfusun artması sonucunda Amerika’dan mısır, patates, domates gibi besinler girmeye başlamıştır. 


Bu besinler Çin mutfak kültürüne girmesine rağmen, mutfak kültüründe herhangi bir değişim yaşanmamıştır. Bu besinler Çin mutfağının sağlıklı beslenme sisteminin içerisine dahil edilerek, diğer besinler ile bir bütünlük sağlanarak kullanılmıştır (Közleme, 2012). Çin mutfak kültürüne ait olan dünyaca ünlü yemeklere; Pekin Ördeği, Çin Mantısı, Çin Böreği, General Tso ve Siyah Çin Pilavı örnek olarak verilebilir.


Fransız Mutfağı Nedir? Fransız Mutfağının Özellikleri Nelerdir?


Avrupa’daki diğer ülkelerden farklı olarak Fransızların kendilerine has bir yeme içme alışkanlıkları vardır ve Fransızlar beslenme kültürleri ile ün kazanmışlardır (Mankan, 2012). Dünyanın önde gelen mutfaklardan birisi olan Fransız mutfağı, ülkede bulunan her bölgenin kendine özgü yöresel ürünlere sahip olması ve saray mutfağı sayesinde zenginleşmiştir (Grolier, 2005). Fransız mutfağı için, “dünyanın standart mutfağı” tanımlanması kullanılmaktadır. 


Ayrıca Fransız mutfak kültüründe, yemek yeme işlemi bir eğlence olarak görülüp yemekler zevkle yenilmektedir (Aktaş ve Özdemir, 2012). Fransız mutfağında ekmek türleri, çikolatalar, şaraplar, peynirler ve dünyaca ünlü olan soslar ilk akla gelen ürünlerdir. Bununla birlikte Fransız mutfağı, dünyada kullanılmakta olan birçok mutfak kavramının ve pişirme tekniklerinin oluşmasında katkıya sahiptir (Girgin, Demir ve Çetinkaya, 2017).


Fransız mutfak kültüründe yemekler Ortaçağ dönemlerinde genel itibariyle kızarmış av etlerinden oluşmaktaydı. Bunun en büyük sebebi sebzelerin bilinmemesidir. Tarım alanlarının genişlemesi ve yeni sebzeler ile tanışılmasıyla birlikte yeni lezzetler ortaya çıkmaya başlamıştır. Sebzeler öncelikle garnitür olarak kullanılmış, daha sonraları ana yemeklerde ve çorbaların yapımında da kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca haçlı seferleri ile Anadolu ve Ortadoğu kültürlerinin etkileşimiyle birlikte Fransız mutfağına baharat da girmeye başlamıştır. Ancak, bu dönemde baharat çok pahalı olduğu için sadece saraylarda ve zengin kesimlerin mutfaklarında yer aldığı bilinmektedir (Grolier, 2005). 


Fransız mutfak kültürünün gelişmesinde İtalyan mutfak kültürünün de etkisi vardır. Söz konusu etkiye sebep, dönemin Fransız taht varisi olan II. Henry’nin 1533 yılında Floransalı Catherine ile evlenmesi ve Catherine’nin İtalyan aşçılarını da yanında getirmesi olmuştur. Fransız mutfak kültürünün gelişmesindeki bir diğer etken ise XIV. Louis’in tahta çıkmasıdır. XIV. Louis tahta çıktığı zaman yemeklere ve mutfak kurallarına büyük önem göstererek, Fransız mutfağının gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca o dönemde aşçılık eğitimi veren okulların açılmasına da XIV. Louis öncülük etmiştir (Aktaş ve Özdemir, 2012).


16. yüzyılın son zamanlarında büyük gelişimler gösteren Fransız mutfağı, yöresel mutfak açısından zengin bir konumdadır. Fransız mutfak kültüründe önemli bir yer tutan, sebze, meyve, peynir ve şarapların her yöreye özgü çeşitleri vardır (Grolier, 2005; Korkutata ve Kapucuoğlu, 2019). Ayrıca Fransız mutfağında yörelere göre yağ çeşitleri de değişmektedir. Örneğin domuz yağı, kuyruk yağı, kaz yağı, tereyağı kullanılmaktadır (Grolier, 2005). Fransız mutfağının zengin çeşitlere sahip olmasında; farklı kültürler arasında yaşanan etkileşimler ile ülke genelindeki bölgelerde yetişmekte olan çeşitli ürünlerin etkisi bulunmaktadır (Göller, 2015).


Fransızlar genellikle günde üç öğün yemek yemektedirler. Güne kahvaltı ile başlayıp, öğlen ve akşam yemeği ile devam etmektedirler. Fransa’da ara öğünler pek tercih edilmemektedir. Kahvaltının hafif yiyecekler ile yapılması, Fransız beslenme kültüründe öğle öğününe önem verilmesine sebep olmuştur. 


Akşam yemeğine de önem veren Fransızlar, genellikle akşam yemeğini aileleri ya da arkadaşları ile birlikte yemektedirler (Grolier, 2005). Klasik bir Fransız yemeğinde başlangıç olarak çorba yer almaktadır, daha sonra ana yemek olarak et ya da balık, şaraplar ile birlikte tercih edilirken son olarak tatlılar ile birlikte de şaraplar servis edilmektedir. Fransız mutfak kültüründe nezaket de önemli bir yere sahiptir. Her yemeğin yenmesinde ayrı çatal ve bıçak takımları kullanılmaktadır (Közleme, 2012).


Fransız mutfak kültüründe önemli bir yere sahip olan şaraplar, yaklaşık 11 farklı bölgede üretilmektedir. Alsace, Burgonya, Champagne, Korsika, Jura, Languedoc-Roussilion, Loire, Provence, Rhone ve Savoy bu bölgelerdendir (Mankan, 2012). Ayrıca dünyaca ünlü bir şarap üretim bölgesi ve futbol kulübü olan Bordeaux da bu bölgelerdendir ve bu bölgenin bir de “Bordelaise” adında kendine özgü bir sosu bulunmaktadır (Sonuç, 2016). Şaraplar, Fransız mutfak kültürünün olmazsa olmaz içecekleridir. 


Kırmızı etler ile kırmızı şarap, balık ve beyaz etler ile birlikte beyaz şarap ya da şampanya tüketilmektedir (Grolier, 2005). Fransız mutfağında peynirler de önemli bir yere sahiptir. Fransız mutfağı, 400’den fazla peynir çeşidine sahiptir. Dünyaca ünlü olan camembert ve rokfor peynirleri örnek olarak verilebilir (Korkutata ve Kapucuoğlu, 2019). Fransa, Hollanda’dan sonra dünyada peynir üretiminde ikinci sırada yer almaktadır. Fransa’da özellikle ikindi saatlerinde ve yemeklerden sonra peynir sıklıkla tüketildiği için üretimi yapılan peynirlerin yalnızca %20’si ihraç edilmektedir (Dilsiz, 2010; Göller, 2015).


Fransız mutfak kültüründe çorbalar önemli bir yer tutmaktadır ve Soğan Çorbası, Vişisuaz (Vichyssoise) dünyaca ün yapmış çorba çeşitlerindendir (Aktaş ve Özdemir, 2012). Fransız mutfağının lezzetli olmasını sağlayan bir diğer unsur mutfakta kullanılmakta olan etlerdir. Genellikle; dana, kaz, ördek, tavuk, domuz, kuzu etleri tercih edilmektedir. Ördeğin yağı ve ciğeri de kullanılmaktadır. Deniz ürünleri ve balıklar da Fransız mutfağında kendilerine yer bulmaktadır (Korkutata ve Kapucuoğlu, 2019). 


Fransız mutfağını diğer mutfaklardan ayıran en önemli özelliklerinden birisi çeşitli soslara sahip olmasıdır. Yaygın olarak bilinen ve ana sos olarak kullanılmakta olan beşamel sostur. Beşamel sosa farklı malzemeler eklenerek çeşitli soslar da mutfağa kazandırılmıştır. Fransız mutfağında yemeklere lezzet vermek için baharattan ziyade soslar kullanılmaktadır. Her yörenin de kendine özgü sosları bulunmaktadır (Grolier, 2005). Fransız mutfak kültüründe yemeğin lezzeti kadar sunumu da önem taşımaktadır. 


Ana yemekler genel itibariyle etlerden oluşmakta ve bu yemeklerin sosları ayrı bir tencerede pişirilerek servisten hemen önce ete ilave edilmektedir. Ayrıca tabaklara garnitür olarak çeşitli sebzeler de eklenmektedir (Aktaş ve Özdemir, 2012). Fransız mutfağında sebze çeşitlerinden, patlıcan, yeşil fasulye, lahana, pırasa, patates, domates ve mantar yer almaktadır. 


Meyve çeşitlerinden ise, kiraz, armut, çilek, elma, portakal gibi meyveler tüketilmektedir (Korkutata ve Kapucuoğlu, 2019). Fransız mutfak kültüründe yer alan ve dünyaca ünlü olan yemeklere çorbalardan; Balkabağı Çorbası, Soğan Çorbası, sebze yemeklerinden; Bordo Usulü Mantar, Kereviz Sote, balıklardan; Tereyağlı Dil Balığı, Bezelyeli Ördek, et yemeklerinden; Marengo Usulü Dana, Patlıcanlı Kuzu Pirzolası, Şaraplı Bonfile, soslardan; Bearnez, Beşamel, Ayoli soslar ve son olarak tatlılardan; Profiterol, Krem Karamel örnek olarak verilebilir (Grolier, 2005). Ayrıca Fransız mutfağında, kurbağa bacağı, salyangoz ve kaplumbağa da sevilerek tüketilmektedir (Göller, 2015).


Hint Mutfağı Nedir? Hint Mutfağının Özellikleri Nelerdir?


Hindistan, köklü tarihi ve kültürü ile birlikte en eski medeniyetlerinden biri olma özelliğini taşıyan bir ülke konumundadır (Çakmak, 2017). Hint mutfak kültürü sadece Hindistan ile kalmamış, Pakistan, Bangladeş, Sri Lanka gibi ülkelerde de etkisini göstermektedir. Birçok dini inanışın, etnik ve coğrafi çeşitliliğin bulunması, Hint mutfak kültüründe önemli bir etkiye sahiptir (Közleme, 2012). Hint mutfağı, Moğollar zamanında Orta Asya, İran gibi kültürlerin pişirme tekniklerinden etkilenmiş ve badem, badem sütü, kurutulmuş meyveler, safran gibi ürünler Hint mutfağına dâhil olmuştur (Demir, 2015). Ayrıca Hindistan’ın kuzey bölgesinde Türklerin ve Moğolların etkisi vardır ve kuzeyde et tüketimi ile birlikte pişirme yöntemlerinde de Ortadoğu ve Orta Asya’nın etkisi görülmektedir. Güney bölgelerde ise vejetaryen beslenme şekli daha yaygındır (Közleme, 2012).


Birçok dini inanışı içerisinde bulunduran Hindistan’da, Hindular sebze yemekleri ve pirinci tercih ederken, Müslümanlar daha çok et ya da deniz ürünlerini ekmek ile birlikte tüketmeyi tercih etmektedirler. Hint mutfak kültüründe yemekler, “Katoris” denilen metalden veya muz ağacının yapraklarından yapılmış olan kapların içine koyularak “Thalis” denilen yine metalden veya muz ağacı yapraklarından yapılan düz bir tepside servis edilmektedir (Demir, 2015). 


Hint mutfağında yemekten sonra bazı baharat ve aromaların birleştirilerek ortaya çıkardığı “Paan” denilen bir karışım sunulmaktadır. Bu karışımın tüketilmesinin amacı, yemeklerden sonra nefesin tazelenmesidir (Demir, 2015). Hint mutfak kültüründe genel itibariyle yemeklerde çatal ve bıçak takımları kullanılmamakla birlikte yere oturarak yemek yeme tercih edilmektedir (Susever, 2014).


Genel itibariyle bol baharat kullanılan yemekler ve tavuk yemeklerinden oluşan Hint mutfağında, gerek kullanılan malzemeler gerekse pişirme tekniklerinden ötürü yemekler bölgelerden ziyade mahalleler arasında bile farklılık göstermektedir (İnce, 2016; Çakmak, 2017). Bu bağlamda Hint mutfağının bölgelere göre değerlendirilmesi daha doğrudur. Sulak ve yağışlı olan güney ve Bengal bölgelerinde genellikle pirinç ve balık rağbet görürken, kurak ve çöl iklimine sahip olan kuzey bölgelerde mutfakta buğday ve et kullanılmaktadır (Közleme, 2012; Polat, 2019). Kuzey bölgelerde et ile birlikte ekmek de çok tüketilen besinler arasındadır (Özgen, 2019). 


Hint mutfağında, güney kesimlerde yemeklerde baharat daha çok kullanılırken; kuzey kesimlerde ise daha az tercih edilmektedir (Közleme, 2012). Hint mutfağında yaygın kullanılan bir besin kaynağı olan pirincin ise ülkede birçok çeşidi üretilmektedir. Bunlardan en ünlü ve kaliteli olanı, uzun tanelere sahip, sarımsı bir renk taşıyan ve tatlımsı özelliği ile kendine özgü bir kokuya sahip olan “Basmati” pirincidir (Çildir, 2014; Barut, 2016).


Hint mutfak kültüründe baharat önemli bir üründür. Türkiye’de bilinenin aksine “köri” tek başına bir baharat değildir. Hint mutfağında köri, soslu yemeklerin ifade edilmesinde kullanılmaktadır. Hint mutfak kültüründe baharat karışımının adı “masala” diye geçmektedir ve her bölgeye has birçok masala çeşidi bulunmaktadır (Demir, 2015). Özellikle baharatı ile ünlü olan Hint mutfağı, kendine has lezzetleri ve baharat çeşitleri ile özgün bir mutfak olarak dünyanın önemli mutfakları arasında kendisinden söz ettirmektedir (Közleme, 2012). 


Hint mutfak kültürü içerisinde sütlü tatlılar da önemli bir konumdadır. Sütlü tatlıların yapımında genellikle manda sütü kullanılmaktadır. Manda sütü kaynatılarak içerisine hiçbir madde eklenmeden oluşan tortu kullanılarak sütlü tatlılar yapılmaktadır (İnce, 2016). Hint mutfağında yer alan yemeklere; Murgi Curry (Tavuk Köri), Puri, Sami Kebap, Bakri Curry (Kuzu Köri) ve Gajar ka halwa (Havuç Helva) örnek olarak verilebilir (Polat, 2019).


İspanyol Mutfağı Nedir? İspanyol Mutfağının Özellikleri Nelerdir?


Tarih boyunca İspanya coğrafyası üzerinde birçok dini inanışın yaşamış olması ve farklı krallıkların kurulması, İspanya mutfak kültürünün gelişmesinde önemli bir etkiye sahiptir (Özen, 2016). Tarihi süreç içerisinde Fenikeliler, Yunanlılar, Romalılar ve Arapların İspanya üzerine yaptıkları fetihler bu mutfak kültürünü oldukça etkilemiştir. Bununla birlikte, İspanya krallığının himayesi altında Christopher Columbus’un Amerika’yı keşfetmesi ve İspanyolların Amerika Kıtasını istila etmeye başlamaları ile İspanyol mutfak kültürü ve Amerikan kültürü bir etkileşime girmiştir (Dilsiz, 2010). Günümüzde İspanyol mutfağı, gerek ülkenin coğrafi konumundan gerek köklü tarihinden dolayı dünyanın zengin mutfakları arasındadır (Akyürek, 2018).


Gün içerisinde sık sık yiyecek tüketen İspanyollar güne “desayuno” adıyla anılan, kahve, ekmek, reçel ve yağdan oluşan hafif bir kahvaltı öğünü ile başlamaktadırlar. Öğlen vakti yaklaşırken saat 11 gibi ikinci kahvaltı öğünlerini tüketmektedirler. Saat 13 sularında “tapas” diye adlandırılan küçük mezeler ve kanepeleri yemektedirler. “Comido” adı verilen öğlen yemeklerini saat iki ile üç arasında yiyen İspanyollar, akşamüstü çay ve bisküvi tüketmektedirler. “Cena” adı verilen akşam yemeklerini genellikle geç saatlerde ve uzun sürede yiyerek gün içerisindeki öğünlerini tamamlamaktadırlar (Dilsiz, 2010; Altaş, 2019).


İspanyol mutfak kültürünün önde gelen iki yemeği “paella” ve “gazpacho”dur. Soğuk bir çorba çeşidi olan gazpacho, genel itibariyle Endülüs bölgesinde yaygın olarak tüketilmektedir. Paella ise tavuk, balık, deniz ürünleri, sebze ve pirinç ile tavada pişirilmekte olan safranlı bir yemektir. İspanya’nın Valencia bölgesine ait olan paella, ülkenin her yerinde pişirilmekte ve severek tüketilmektedir (Özgen, 2019). Paella, yoksul halkın ellerindeki bütün malzemeler ve pirinç kullanılarak hazırlanmaktadır ve yemeğin üzerinin yumuşak kıvamda, altının ise gevrek ve karamelize olması gerekmektedir (Altaş, 2019).


İspanyol mutfağında genel itibariyle et ve balık yemekleri tercih edilmekle birlikte sebze yemeklerine de yer verilmektedir. İspanyol mutfak kültüründe yemeklerin pişirilmesinde bol yağ kullanılmaktadır (Susever, 2014). İspanyol mutfağında yaygın olarak zeytinyağı tercih edilmektedir (Özgen, 2019). Yemekler kısık ateşte hızlı bir şekilde pişirilerek tüketilmektedir. Yemeklerde sos kullanımı ise pek rağbet görmemektedir (Dilsiz, 2010). İspanyol mutfak kültüründe yemekler ile birlikte genellikle şarap ve meyvelerden üretimi yapılan “sangria” tüketilmektedir (Susever, 2014). İspanyol mutfağında önemli bir yere sahip olan peynirler, keçi, inek ve beş yaşından büyük olan ya da damızlık dışında bırakılmış olan dişi koyun olarak anılan “marya” sütünden yapılmaktadır (Altaş, 2019). Paella, Churros, Gazpacho, Tortillas de Patatas gibi dünyaca ünlü yemekleri bünyesinde barındıran İspanyol mutfağı, köklü geçmişiyle dünyanın önemli mutfakları arasındadır (Bardi ve ark., 2008; Girgin, Demir ve Çetinkaya, 2017).


İtalyan Mutfağı Nedir? İtalyan Mutfağının Özellikleri Nelerdir?


Roma İmparatorluğu’nun Akdeniz’e hâkim olduğu zamanlara dayanan İtalyan mutfak kültürü, Rönesans ile birlikte bütün Avrupa kıtasına yayılmış ve adından söz ettiren bir mutfak kültürü haline gelmiştir (Mat, 2004). İtalyan mutfağı, yemek yapımında kullanılan bol çeşitli malzemeleri ve bol yemek çeşitleriyle sadece Avrupa’nın değil dünyanın da sayılı mutfaklarından birisi olmuştur (Aktaş ve Özdemir, 2012). Roma İmparatorluğu’nun mutfak kültürünün mirasçısı olarak görülen İtalyan mutfağında bulunan ana yemekler hamur kaynaklıdır. İtalyan mutfağında, Fransa ve Osmanlı gibi gelişmiş bir saray mutfağı bulunmamıştır. 


Buna rağmen halkın mutlu bir hayat sürerek yeme içme keyiflerine önem vermesi özgün bir İtalyan mutfağının ortaya çıkmasında etkili olmuştur (Közleme, 2012).


Her ne kadar İtalyan mutfağı denildiğinde akla gelen ilk yemekler pizza ve makarna olsa da İtalyan mutfağı sadece bu yemeklerden oluşmamaktadır. İtalyan mutfak kültüründe deniz ürünleri, sebze ve et yemekleri de ön plana çıkmaktadır (Aktaş ve Özdemir, 2012; Özgen, 2019). Ayrıca pizza sadece İtalya’da değil tüm dünyada evrensel bir yemek haline dönüşmüştür (Közleme, 2012; Özgen, 2019). İtalyan mutfak kültüründe önemli bir konuma sahip olan makarnalar, İtalya’ya Marco Polo tarafından Çin’den getirilmiştir. Makarna İtalyanların icadı olmasa da, 17. yüzyıldan itibaren makarnayı kendine özgü bir hale getirmişler ve farklı bir boyut kazandırarak çeşitli makarnalar geliştirmişlerdir (Aktaş ve Özdemir, 2012; Közleme, 2012). 


İtalyan mutfak kültüründe yer alan makarnalar, renk ve şekillerinden dolayı birbirlerinden farklı isimlerle anılmaktadır. En çok tüketilen makarnalar arasında spagetti, tagliatelle, vermicelli, lazanya ve ravyoli bulunmaktadır. Makarna çeşitleri tüketilirken ilave soslar kullanılmaktadır. Bunlar; napoliten, bolonez, carbonora gibi soslardır (Aktaş ve Özdemir, 2012). Akdeniz mutfakları içerisinde İtalyan mutfak kültürü en yaygın olarak bilinenlerden biridir. 19. ve 20. yüzyıllarda İtalyan yemekleri, göçler ile birlikte tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır. Son yıllarda ise dünyaca ünlenen İtalyan şeflerin de katkısı ile İtalyan mutfağı gastronomi turizminde de önemli bir yer almaya başlamıştır (Bardi ve ark., 2008).


İtalyan beslenme kültüründe günde üç öğün yemek yenilmektedir. Bu öğünlerin en ağır ve doyurucu olanı akşam öğünüdür (Aktaş ve Özdemir, 2012). Klasik bir İtalyan yemeği genel itibariyle dört bölümden oluşmaktadır. İlk olarak “antipasta” denen başlangıçlar, ikinci bölüm olarak “prim piati” olarak adlandırılan ve makarna veya pilavdan oluşmakta olan ara sıcaklar, üçüncü bölümde “secondo piati” denen ana yemekler ve son bölümde “dolce” adı verilen tatlılar olarak sınıflandırılabilir (Susever, 2014).


Bir Akdeniz ülkesi olan İtalya için zeytin ve zeytinyağları, yemeklerde ve salatalarda kullanılan vazgeçilmez bir besin maddesidir. Yemekler, koyu yeşil renge sahip en kaliteli zeytinyağları kullanılarak pişirilir ve yemeklerin lezzetli olmasını sağlayan unsur bu yağın kullanılmasıdır (Dilsiz, 2010). İtalyanlar baharat yolunu İspanyollar ve Portekizlilere kaptırdıktan sonra doğu baharatından çok kendi baharat türlerine yönelmişlerdir. Fesleğen, tarhun ve sarımsağı yemeklerde tatlandırıcı olarak kullanmışlardır. 


Bu durum İtalyan mutfağının özgünlüğünü yakalamasına da etki etmiştir (Közleme, 2012). İtalyan mutfak kültürü genellikle hamur işleri ile bilinse de salata çeşitliliklerinin, zeytinyağlı yemeklerinin bolluğundan dolayı sağlıklı bir mutfaktır (Dilsiz, 2010). Zeytinyağlı yemekler, pizza ve makarnalar dışında İtalyan mutfağında yer alan yüzlerce çeşit peynir vardır. Bunlara, dünyaca ünlü parmesan, ricotta gibi peynirler örnek olarak verilebilir. Aynı zamanda İtalyan mutfak kültüründe şaraplarda kendilerine yer bulmaktadır. Özellikle Toscano bölgesinde yüksek kaliteli şarapların üretimi yapılmaktadır (Özgen, 


2019). İtalya mutfak kültüründe yer alan yemeklere örnek olarak; çorbalardan dünyaca ünlü Minestrone, Toscano, İtalyan Tavuk Çorbası, sebze yemeği olarak; Parma Kuşkonmazı, Mantarlı Ispanak ve Roma Usulü Ispanak Kavurma, balık yemeklerinden; Sirke Soslu Somon ve Uskumru Dolması, et yemeği olarak; Dana Budu Milanez, Şaraplı Sığır Bifteği ve Sicilya Usulü Biftek Sarma ve son olarak tatlılardan; Gevrek Kek, Napolitan Taneli Kek ve Ekmekli Puding örnek olarak verilebilir (Mat, 2004).


Rus Mutfağı Nedir? Rus Mutfağının Özellikleri Nelerdir?


Rusya’nın, geniş bir coğrafya ve köklü bir tarihe sahip olması, mutfak kültürüne de etki etmiştir. Soğuk ve sert coğrafi koşullara sahip bir ülke olan Rusya’da, genellikle vücuda enerji sağlayan ve sıcak tutan besin maddeleri tercih edilmektedir (Dilsiz, 2010). Rus mutfak kültürünün oluşumunda, iklimin, yeni keşfedilmiş besin maddelerinin mutfağa girmesi, komşu ülkelerinin ve özellikle Fransız mutfağının etkisi olmuştur (Közleme, 2012). Rus mutfağında ayrıca çok kültürlülüğün etkisi de görülmektedir.


Ülke genelinde buğday, darı ve çavdarın sıklıkla ekilmesi ekmek, tatlı çeşitleri ve alkollü içecek olan bira ile votkanın yapılması için bir zemin hazırlamıştır (Vatan, 2019). Ülke genelinde soğuk bir iklim yaşanmasına rağmen, Rus mutfak kültüründe her yörenin çeşitli yemekleri mevcuttur. Rus mutfağında çorbalar sofraların vazgeçilmez besin maddesidir ve sıklıkla tüketilmektedir (Köksal, 2016). Kuzey kesimlerde “shchi” denilen (lahanalı ve balıklı çorba), genellikle lahana ve arpa içeren yemekler tercih edilmektedir. 


Güneyde ise “borsc” çorbası ve Don bölgesinde “ucha” adı verilen balık ve domates ile yapılan balık çorbası yaygındır (Dilsiz, 2010). Bölgelere göre farklılık göstermesine rağmen Rus mutfağının ortak özellikleri de bulunmaktadır. Ülke genelinde deniz ürünleri sıklıkla tüketilen besinlerdendir. Kahvaltıda bile deniz ürünlerinin sevilerek tüketildiği bilinmektedir. Bir diğer ortak özellik ise baharat, otlar ve genel itibariyle yemeklerin tümünde kullanılan kremalardır (Közleme, 2012).


Rus mutfak kültürü anıldığında ilk akla havyar, mersinbalığı ve dünyaca ünlü çorbaları gelmektedir (Özgen, 2019). Rus mutfak kültüründe kahvaltılarda yiyeceklerin yanında, süt, çay, kahve ve meyve suları tercih edilmektedir. Öğle yemeği Rus toplumunda önemli bir öğündür. Ruslar yemeklerde başlangıcı genellikle çorbayla yapıp ana yemek olarak et ile devam ederler. Soğuk bir iklime sahip olunduğu için sıklıkla et tüketilmektedir (Vatan, 2019). Rus mutfak kültürünün temel besin ögeleri tahıllar ve sebzelerdir. 


Ekmek ve lapalar (kaşalar) tahıllardan yapılırken, sebzelerden çeşitli çorbalar ve hamur işlerinde kullanmak üzere iç harçlar hazırlanmaktadır (Köksal, 2016). Rus mutfağında en çok kullanılan sebzeler arasında lahana, pancar, turp, patates ve fasulye yer almaktadır (Özgen, 2019). Mantar ise birçok yemekte kullanılmaktadır (Vatan, 2019). Rus mutfak kültüründe domuz, sığır, kuzu, kümes ve av hayvanlarının etlerinden yararlanılmaktadır (Köksal, 2016). Rus mutfağının tatlılarında ise yaban mersini ve ribes gibi orman meyveleri ile bal kullanılmaktadır. 


Ayrıca, Sibirya’da sert içkilerin yapımında da bal kullanıldığı bilinmektedir (Vatan, 2019). Rus mutfak kültüründe votkadan sonra en çok tüketilen içecek olarak çavdar ekmeğinin mayalanması ile yapılan “kvas” gelmektedir. Mors, sbiten ve ba şarabı da diğer tüketilen içecekler arasındadır. Rus mutfak kültüründe çay da severek tüketilen içecekler arasında bulunmaktadır. 


Rusların çay geleneğinde semaver de önemli bir konumdadır (Köksal, 2016). Rus mutfak kültüründe yer alan başlıca yemeklere çorbalardan; Borş Çorbası, Rassolnik Çorbası, Balık Çorbası, sebze yemeklerinden; lahana kavurması, Fırında Mantarlı Patates, balıklardan; Sudak Pilaki, Biralı Sazan Balığı, Moskova Usulü Fırında Balık, et yemeklerinden; dünyaca ünlü Beef Stroganoff, Rus Köftesi Tefteli, mezelerden; Matriyoşki, Şelyodka Pod Şuboy ve son olarak tatlılardan; Paskalya Kuliç, İrmikli Babka Tatlısı örnek olarak verilebilir (Nevruzova, 2005).


Türk Mutfak Kültürü Nedir? Türk Mutfak Kültürünün Özellikleri Nelerdir?


Türk milletinin köklü ve uzun bir tarihe sahip olması, Türk mutfak kültürünün dünyanın en zengin ve en önemli mutfaklarından birine dönüşmesine katkı sağlamıştır. Türk mutfağının zenginliği, yemek çeşitlerinin çok sayıda olmasından anlaşılmaktadır (Tezcan, 2000). Türk mutfak kültüründe yemek yeme, yalnızca beslenme ihtiyacını karşılama işlemi olarak değil, sosyal bir düzen sağlama yolu olarak da görülmektedir. 


Bu duruma, komşuların veya misafir topluluklarının özel sofralarda ağırlanması örnek olarak verilebilir (Gültekin, 2014). İlk olarak Orta Asya’da ortaya çıkan ve göçebe bir yaşam tarzını benimseyen Türkler, Anadolu coğrafyasına ulaşana kadar geçtikleri güzergâhlardaki mutfak kültürlerinden etkilenmişler ve kendi mutfak kültürlerini şekillendirmeye başlamışlardır. Türklerin yeme içme alışkanlıklarında Anadolu’ya ulaşana kadar değişimler görülse de, sahip oldukları mutfak kültürlerini muhafaza etmişlerdir (Kızıldemir, Öztürk ve Sarıışık, 2014; Demirgül, 2018). Türk mutfak kültürü genel itibariyle; Orta Asya, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi olarak bölümlere ayrılmaktadır (Durlu Özkaya ve Cömert, 2017).


İlk olarak Orta Asya döneminde yaşayan Türklerin ana yemek maddelerinin buğday ve buğday unundan elde ettikleri hamur işleri olduğu bilinmektedir (Kızıldemir, Öztürk ve Sarıışık, 2014). Bununla birlikte Türkler, buğdayı çorba ve yemek yapımlarında da kullanmışlardır (Durlu Özkaya ve Cömert, 2017). Geçimini hayvan yetiştiriciliği ile sağlayan ve göçebe bir hayat yaşamını benimseyen Türk toplumlarında et ve sakatatlar, beslenme alışkanlıklarında önemli bir konumda bulunmuştur (Güldemir, 2014). Ayrıca yetiştirdikleri hayvanların sütlerini ve süt ürünlerini de sıkça tüketmişlerdir. Hem sütü hem de sütten elde ettikleri yoğurt ve ayranı sürekli kullanırken tereyağı, peynir gibi ürünleri de kış aylarına hazırlık amacıyla üretmişlerdir (Gökdemir, 2009; Oğuz, 2016).


Orta Asya’da Türkler göçebe bir hayat sürdükleri ve zorlu kış şartlarına sahip coğrafi bölgelerde yaşadıkları için yiyeceklerini korumak amacıyla; kurutma, konserve ve kavurma gibi muhafaza yöntemlerini kullanmışlardır (Ünver Alçay ve ark., 2015; Durlu Özkaya ve Cömert, 2017; Şengül ve Türkay, 2017; Sabbağ ve Boğan, 2019). Bu yiyeceklere örnek olarak; kurutma yöntemi ile elde edilen ürünlerden olan pastırma ve sucuk verilebilir (Durlu Özkaya ve Cömert, 2017; Şengül ve Türkay, 2017). Orta Asya Türk topluluklarında; kurutma işlemi ile muhafaza ettikleri meyvelere “kak”, etlere “yazok veya kak et”, süt ve yoğurda ise “kurut” adı verildiği bilinmektedir (Sabbağ ve Boğan, 2019).


Uygurlarla birlikte göçebe yaşam biçiminden yerleşik hayata geçiş yapıldıktan sonra, Türklerin yaşamında sebze ve meyvelerin üretimi ve tüketiminde artış olmaya başlamıştır. Patlıcan “bütüge”, fasulye “bosu”, pancar “dönüşge”, biber “burç”, soğan ve kabak tüketilen yaygın sebzelerdendir. Meyvelerden ise karpuz, kavun, üzüm ve elma örnek olarak verilebilir (Kılıç ve Albayrak, 2012; Durlu Özkaya ve Cömert, 2017). Türkler ürettikleri sebze ve meyveleri zorlu kış aylarında tüketmek amacıyla da kurutarak muhafaza etme yöntemini kullanmışlardır. İçeriğinde şeker oranı yüksek olan meyveleri hoşaflık olarak kurutan Türkler, çeşitli sebzeleri ise salamura ve turşu yöntemleri ile muhafaza etmişlerdir (Gökdemir, 2009).


Orta Asya’dan göç ederek Anadolu coğrafyasına gelen Türk topluluklarının mutfak kültürü, Selçuklular döneminde Arap, İran gibi çeşitli kültürlerden etkilenerek daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. Yaşanan bu gelişmeler Selçukluların mutfağında, kendilerine özgü pişirme teknikleri, yemek çeşitleri ve muhafaza yöntemlerinin oluşmasına katkı sağlamıştır (Şanlıer, Cömert ve Durlu Özkaya, 2012; Önçel, 2015; Oğuz, 2016). Selçuklu mutfağında et, un ve yağ en çok kullanılan besin maddeleri olarak öne çıkmaktadır (Güler, 2010; Önçel, 2015; Oğuz, 2016). 


En çok kuzu ve keçi eti tüketen Selçuklularda aynı zamanda sakatat tüketimi de yaygındır (Güler, 2010; Akın, Özkoçak ve Gültekin, 2015). Et yemeklerinden “Biryan” olarak adlandırılan kebapların sıklıkla mutfaklarda tercih edildiği bilinmektedir (Erdoğan Aracı, 2016).


Bütün öğünlerin yanında ekmek tüketen (Közleme, 2012) Selçuklularda, ekmek yapımında buğday unu kullanımı tercih edilmiştir (Özgüdenli ve Uzunağaç, 2014). Günümüz Türk mutfağında da sıklıkla kullanılan erişteyi, ilk kez Selçukluların yaptığı ve “ürge” isminde bir erişte çorbasının yapıldığı bilinmektedir (Özçelik Heper ve Karaca, 2019). Ayrıca bu dönemde Selçuklu mutfak kültüründe tarhana çorbası da tüketilmiştir (Şengül ve Türkay, 2017).


Selçuklu mutfak kültüründe yemeklerde tatlandırıcı ve lezzet verici olarak tuz ve zeytinyağı kullanılmaktaydı (Durlu Özkaya ve Cömert, 2017; Özçelik Heper ve Karaca, 2019). Anadolu coğrafyasının verimli topraklarında yaşamalarından dolayı, birçok sebze ve meyve Selçuklu mutfağında önemli bir yere sahip olmuştur. Patlıcan, turp, şalgam gibi sebzeler sıklıkla tüketilirken, meyvelerden elma, üzüm ve eriğin tüketildiği bilinmektedir. Ayrıca, Selçuklu döneminde de Orta Asya’da olduğu gibi meyveler kış ayları için kurutma yöntemi ile muhafaza edilmiştir (Akın, Özkoçak ve Gültekin, 2015). 


Yine Orta Asya’da olduğu gibi Selçuklu mutfak kültüründe de süt ve türevleri büyük bir öneme sahiptir. Sütten ayran, tereyağı, yoğurt ve çeşitli peynirlerin üretildiği Selçuklu mutfak kültüründe, özellikle tereyağın bolca tüketildiği ve önemli bir besin maddesi olduğu bilinmektedir (Sürücüoğlu ve Özçelik, 2007; Akın, Özkoçak ve Gültekin, 2015; Durlu Özkaya ve Cömert, 2017). Selçuklu mutfağında un, pirinç ve sütle yapılan tatlılar ile birlikte helva ve zerde gibi hafif tatlılar yer almaktaydı. 


Bununla birlikte baklavanın da bu dönemde mutfaklarda bulunduğu bilinmektedir (Akın, Özkoçak ve Gültekin, 2015; Durlu Özkaya ve Cömert, 2017; Özçelik Heper ve Karaca, 2019). Selçuklu mutfak kültüründe yer alan ve günümüzde de tüketilen birçok yiyecek bulunmaktadır. Bu yiyeceklere; etli pide, pastırma ve tutmaç örnek olarak verilebilir (Sürücüoğlu ve Özçelik, 2007; Önçel, 2015; Oğuz, 2016).


Coğrafi olarak kıtaları birleştiren bir noktada bulunan Osmanlı İmparatorluğu’nun içerisinde birçok farklı kültürün bulunması, iklim çeşitliliği ve verimli toprakların olması mutfak kültürünün de gelişmesini sağlamıştır (Arslan, 2010). 


Türk mutfağı Orta Asya ve Selçuklu dönemlerinden sonra Osmanlı döneminde de gelişmeye devam etmiş ve en gösterişli olduğu zamanlara ulaşmıştır (Aktaş ve Özdemir, 2012; Şanlıer, Cömert ve Durlu Özkaya, 2012). Osmanlı döneminde Türk mutfağının zengin bir mutfağa dönüşmesinin en önemli sebepleri olarak; Türklerin Orta Asya’dan beri köklü kültürel geçmişe sahip olmaları ve Osmanlı İmparatorluğu’nun birden çok ulusu bünyesinde barındırması gösterilebilir (Durlu Özkaya ve Cömert, 2017). 


Osmanlı zamanında Türk mutfağının gelişim göstermesindeki bir diğer önemli etken ise Osmanlı devletinin İpek ve Baharat yollarının kontrolünü elinde bulundurmasıdır (Eren, 2011). 15. yüzyıl itibari ile Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türk mutfak kültürü bazı değişimler geçirirken, yemeklerdeki çeşitlilik de artmıştır. Bu değişim ve çeşitlilik artışı, öncelikle Osmanlı saray mutfaklarında gerçekleşmiştir (Bilgin, 2008). 


Mutfak kültüründe çeşitliliğin oluşmasında Osmanlı devletini ziyaret eden ve sarayda ağırlanan misafirlerin önemli bir etkisi bulunmaktadır (Akın, Özkoçak ve Gültekin, 2015). Ayrıca Osmanlı padişahları, elçilere ve ülkeyi ziyaret eden yabancı konuklara ziyafet sofralarında sunulmak üzere, aşçılara yeni yemekler geliştirmeleri için imkân sunmuşlardır (Sürücüoğlu ve Özçelik, 2007). Özellikle Fatih Sultan Mehmet döneminde, saray içerisinde bulunan mutfaklar büyütülmüştür ve padişahın beğenisine sunulacak yemekler aşçılar arasında rekabet oluşturduğu için, mutfak kültüründe yemek çeşitliliği artış göstermiştir (Akın, Özkoçak ve Gültekin, 2015). 


Yine Fatih Sultan Mehmet döneminde 1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı mutfağında deniz ürünlerinin de tüketim seviyesi artış göstermiştir (Güler, 2010; Hatipoğlu, 2014; Önçel, 2015). Bununla birlikte İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet bir kanunname yayınlayarak, yemek yeme kurallarını ve adabını belirlemiş ve bu düzeni uygulamaya geçirmiştir (Sürücüoğlu ve Özçelik, 2007).


Osmanlı mutfak kültüründe yoğurt, sebze, et ve sakatat kullanılarak yapılmakta olan ve önemli bir yer teşkil eden çok sayıda çorba çeşidi bulunmaktadır. Bu çorbalara; düğün çorbası, işkembe çorbası, havuç çorbası ve tarhana çorbası örnek olarak verilebilir (Durlu Özkaya ve Cömert, 2017; Solmaz ve Dülger Altıner, 2018).


Orta Asya ve Selçuklu dönemi Türk mutfağında olduğu gibi, Osmanlı döneminde de et, süt, yoğurt, peynir, yağ vb. gibi hayvansal besinler en önemli besin maddeleri konumundadır (Sürücüoğlu ve Özçelik, 2007). Osmanlı beslenme kültürünün en önemli besin maddesi ettir ve en çok kuzu ve koyun eti tüketimi tercih edilmiştir. Ziyafetlerde et yemeklerinin sunulması bir üstünlük olarak kabul görmüştür. Devlet adamları, saray halkı ve yeniçerilerin her gün et tükettikleri bilinmektedir. Dini inançlardan dolayı yasaklı olan domuz eti hiç tüketilmezken, av etleri de pek fazla tercih edilmemiştir (Durlu Özkaya ve Cömert, 2017). Osmanlı mutfağında yemekleri tatlandırmak amacıyla birçok baharat kullanıldığı bilinmektedir. 


Bu baharat türlerinden en yaygın olanları; kimyon, safran, hardal, kırmızıbiber ve tarçındır. Ayrıca yemeklerin yapımında sarımsak, soğan, fesleğen ve nane de sıklıkla kullanılmıştır (Baysal, Merdol ve Taşçı, 2005; Akın, Özkoçak ve Gültekin, 2015). Osmanlı mutfağında önemli besin maddelerinden biriside şüphesiz sebzelerdir. Sebze yemekleri etli veya etsiz olarak hazırlanmaktaydı. Borani, dolma, sarma gibi yemeklerin sıklıkla yapıldığı bilinmektedir. Günümüz Türk mutfağında sıklıkla kullanılmakta olan domates (dolayısıyla salça), fasulye, patates gibi sebzeler, Osmanlı mutfak kültüründe ancak Amerika kıtası keşfedildikten sonra 20. yüzyılın başlarında kullanılmaya başlanmıştır (Durlu Özkaya ve Cömert, 2017).


Osmanlı mutfağında birçok tatlı çeşidi bulunmaktadır. En çok tüketilen tatlı baklava ve zerdedir. Ayrıca helvaların da sıklıkla sevilerek tüketildiği bilinmektedir (Bilgin, 2008). Osmanlı dönemi Türk mutfak kültüründe içecek olarak ise şerbetler önemli bir konumda bulunmaktaydı. Bu dönemde şerbetlerin ününün Avrupa sınırlarına kadar ulaştığı da bilinmektedir (Sarıoğlan ve Cevizkaya, 2016). Şerbetler ile birlikte kahve, hoşaf ve bozanın da bu dönemde sıklıkla tüketimi olmuştur (Durlu Özkaya ve Cömert, 2017).


Osmanlı İmparatorluğu’nun özellikle Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde sınırlarını genişletmesi ve Avrupa ile temasların daha yakından olmaya başlaması, Osmanlı mutfak kültüründe bulunan; erişte, dolma, yoğurt, baklava ve şerbet gibi ürünlerin Osmanlı sınırları dışına çıkmasına sebep olmuştur. Benzer şekilde İtalya mutfağından makarna, Fransız mutfağından ise pasta, Osmanlı mutfağına dışarıdan giren ürünler arasında bulunmaktadır (Akın, Özkoçak ve Gültekin, 2015). 


Ayrıca 19. yüzyılda yalnızca yemekle kalmayıp sofra adabıyla da Avrupa’dan etkilenmelerin başladığı görülmektedir. Bu duruma örnek olarak; yerde yemek yeme geleneğinin, masa ve sandalyeye dönüşmesi ve ortadan yenen yemekler yerine kişiye özel tabakların kullanılması, çatal ve bıçak gibi servis takımlarının sofralarda yer alması verilebilir (Güler, 2010).


Selçuklu ve Osmanlı mutfak kültürlerinin günümüz Türk mutfak kültürü üzerinde önemli bir etkisi bulunmaktadır (Gültekin, 2014). Geçmişte olduğu gibi günümüz Türk mutfağında da tahıllar, etler ve bitkisel ürünler ana besin maddeleri konumunda yer almaktadır. Bulgur, pirinç, mercimek gibi tahıllar ile et ve süt ürünlerinin kullanımı halen yaygın bir şekilde devam etmektedir. Ayrıca Cumhuriyetin ilanından sonra patates, fasulye ve domates gibi Amerika menşeili ürünlerin üretiminin artması ve bu sebzelerin mutfaklarda sıklıkla yer alması, günümüz Türk mutfağında çeşitlilik oluşmasını sağlamıştır (Sabbağ ve Boğan, 2019). Bu sebzeler ve özellikle domatesten elde edilen salça bugün hala Türk mutfak kültüründe en çok kullanılan besin maddelerindendir.


Orta Asya’dan beri Türk mutfak kültüründe önemli bir yere sahip olan ve her dönemde sıklıkla tüketilen süt ve süt ürünleri günümüz Türk mutfağının da temel yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Yoğurt, ayran ve peynir gibi süt türevleri günümüz Türk mutfağında da severek ve sıklıkla tüketilmektedir. 


Ayrıca Türkiye’de her bölgenin kendine özgü (Civil, Ezine, Tulum vb.) birçok çeşit peyniri bulunmaktadır. Genel olarak ise en çok beyaz peynir tüketimi mevcuttur (Sabbağ ve Boğan, 2019). Günümüz Türk mutfağında geçmişe nazaran et yeme alışkanlıkları farklılık göstermektedir. Geçmişte daha çok kuzu eti tüketen Türkler, günümüzde dana etini daha çok tercih etmektedirler (Közleme, 2012). Ayrıca kırmızı et fiyatlarının son zamanlarda artış göstermesi, kanatlı hayvanların tüketimini artırmıştır (Sabbağ ve Boğan, 2019).


Osmanlı ve Selçuklu zamanlarında olduğu gibi günümüz Türk mutfak kültüründe de çorbalar önemli bir konumda bulunmaktadır. Günün üç öğününde tüketilen birçok çeşit çorba mevcuttur. En sık tüketilen çorbalar arasında bulunan mercimek, ezogelin, tarhana ve işkembe ise hemen hemen Türkiye’nin her bölgesinde sevilerek tüketilmektedir (Kızıldemir, Öztürk ve Sarıışık, 2014). Günümüz Türk mutfak kültüründe sebzelerden yapılan yemekler genelde kıyı kesimlerinde sıklıkla tercih edilmektedir. 


Bu yemeklerin yapımında genellikle zeytinyağı kullanılmaktadır. İç ve doğu kesimlerde yapılan sebze yemeklerinde ise et kullanımı yaygındır. Geçmişte olduğu gibi günümüz Türk mutfağında da elma, üzüm, kavun, karpuz gibi meyvelerin tüketimi yaygın bir şekilde devam etmektedir (Sabbağ ve Boğan, 2019). 


Börek, mantı, erişte gibi hamur işleri günümüz Türk mutfağında da sıklıkla yapılmakta ve sevilerek tüketilmektedir. Tatlı çeşitliliği de Cumhuriyet dönemi ile birlikte artış göstermeye başlamıştır.Özellikle sütlü ve şerbetli tatlılar sıklıkla tercih edilmektedir. Baklava çeşitleri, tulumba, revani, sütlaç, kazandibi gibi tatlılar sofralarda en çok yer alan tatlılar olarak ortaya çıkmaktadır (Aktaş ve Özdemir, 2012). Günümüz Türk mutfağının genel özellikleri ile ilgili bilgiler aşağıdaki gibi sıralanabilir (Önçel, 2015; Durlu Özkaya ve Cömert, 2017):


• Her öğünde ekmek kesinlikle tüketilir.

• Ekmekle birlikte hamur işleri de Türk mutfak kültüründe önemli bir konumdadır.

• Hemen hemen her yemeğin pişirilmesinde soğan kullanılmaktadır.

• Yemeklerde kullanılan soğan, kıyma, et veya salça öncelikle bir süre yağ ile kavrulur ve daha sonra su ilave edilir.

• Türk mutfağında yemeklerde sos servisi bulunmamaktadır.

• Türk mutfağında önemli bir konumda yer alan bir diğer besin maddesi yağlardır. Türkiye’nin hemen hemen bütün bölgelerinde tereyağı tüketimi varken, zeytinyağı genel itibariyle batı bölgelerde tercih edilmektedir.

• Yoğurt en önemli yiyeceklerden biridir. 


Sonuç

İnsanoğlunun en önemli fizyolojik ihtiyacı yaşamlarını devam ettirebilmek adına yemek yeme olduğu için, beslenme ve mutfak kültürü yaşamın önemli bir unsuru konumundadır. Bir toplumun mutfak kültürü, coğrafi ve iklim şartlarına, tarım alanlarının verimliliklerine, diğer toplumlar ile ilişkilerine ve dini inanışlara göre şekillenmektedir. Çin, Fransız ve Türk mutfaklarının dünyanın önde gelen mutfakları olarak gösterilmesinin en önemli sebepleri; mutfak kültüründe birçok yemek çeşidine sahip olmaları ve bu yemeklerin ülke sınırları dışarısında da ünlerinin yayılmış olmasıdır. 


Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya gelene kadar birçok medeniyetle etkileşime geçmesi, Anadolu coğrafyasının hem verimli toprakları hem de geçmişten günümüze birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olması, Türk mutfağında yemek çeşidinin artmasını sağlamıştır. Türkiye’nin her bölgesinin kendisine özgü yöresel ürünleri bulunmaktadır. Dolayısıyla bu ürün çeşitliliği, Türk mutfağının dünyanın en önemli mutfakları arasında yer almasını mümkün kılmıştır. 


Son zamanlarda turistlerin bir ülkeyi ziyaret etme tercihlerinde mutfak kültürünün önemli bir etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Bu sebeple ülkelerin mutfak kültürlerinin, özellikle yöresel ve kendine özgü ürünlerinin gastronomi turizmi kapsamında bir turizm aracı olarak kullanılması, hem ülke hem de turizm endüstrisi içerisinde yer alan işletmeler için önem arz etmektedir. Bu nedenle, pek çok çeşit yemeğe sahip olan Türk mutfağının gastro turistlerin ilgisini çekmesi açısından tanıtımı ve pazarlanması elzemdir. 


Bununla birlikte; farklı iki mutfak kültürünün tek bir tabakta sunulması anlamına gelen füzyon mutfak uygulamalarının, gastronomide yeni trendler arasında yer alan moleküler gastronomi uygulamalarının, siyah yiyeceklerin, yeşil ve farklı tematik restoranların yaygınlaşması, turistlerin gastronomi turizmine yönelik olan ilgi ve taleplerinin artmasını mümkün kılabilir.


Kaynakça


Akın, G., Özkoçak, V. & Gültekin, T. (2015). Geçmişten Günümüze Geleneksel Anadolu Mutfak Kültürünün Gelişimi. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, 30, 33-51.

Aktaş, A. & Özdemir, B. (2012). Otel İşletmelerinde Mutfak Yönetimi. Ankara: Detay Yayıncılık.

Akyürek, S. (2018). Investigation of Similarities and Differences of Turkish and Spanish Cuisine Cultures. Turkish Studies, 13(3), 49-64.

Altaş, A. (2019). Güney Avrupa Mutfağı. M. Sarıışık & G. Özbay (Ed.), Uluslararası Gastronomi. Ankara: Detay Yayıncılık.

Arslan, Ö. (2010). Yabancı Turistlerin Yiyecek İçecek İşletmeleri, Personeli ve Türk Mutfağına İlişkin Görüşlerinin Değerlendirilmesi: Alanya Örneği. (Yüksek Lisans Tezi), Gazi Üniversitesi, Ankara.

Bardi, C., Gioffre, R., Mari, G. & Blasi, C. (2008). Akdeniz Mutfakları, (P. Erdoğan, Çev.). İstanbul: Alfa Basım Yayın Dağıtım.

Barut, M. (2016). Hint Mutfağı. https://www.gezimanya.com/Yazilar/hint-mutfagi. Erişim Tarihi: 17.05.2019.

Baysal, A., Merdol, T. K. & Taşçı, N. Ç. (2005). Türk Mutfağından Örnekler. Ankara: Hatiboğlu Yayınevi.

Bilgin, A. (2008). Klasik Dönem Osmanlı Saray Mutfağı. A. Bilgin & Ö. Samancı (Ed.), Türk Mutfağı. Ankara: T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

Cengiz, O. (2010). 14-15. Yüzyıl Divanlarında Mutfak Kültürü. (Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üniversitesi, Sakarya. Çakıcı, A. C. & Eser, S. (2016). Yabancı Mutfak Şefleri Gözüyle Türk Mutfağına İlişkin Bir Değerlendirme. Journal of

Tourism and Gastronomy Studies, 4 (Özel Sayı), 215-227.

Çakmak, M. (2017). Uluslararası Mutfakların Ana Yemeklerinin İçeriği Üzerine Karşılaştırmalı Bir Araştırma. (Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üniversitesi, Sakarya.

Çildir, S. (2014). Hint Mutfağı ve Hindistan Yemekleri. https://www.geziseli.com/hint-mutfagi-ve-hindistan-yemekleri/. Erişim Tarihi: 17.05.2019.

Demir, F. (2015). Hindistan’ın Renkli Yemek Kültürü: Hint Mutfağı Üzerine. https://www.themagger.com/hint-mutfagi/. Erişim Tarihi: 17.05.2019.

Demirgül, F. (2018). Çadırdan Saraya Türk Mutfağı. Uluslararası Türk Dünyası Turizm Araştırmaları Dergisi, 3(1), 105-125.

Dilsiz, B. (2010). Türkiye’de Gastronomi ve Turizm (İstanbul Örneği). (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi, İstanbul.

Durlu Özkaya, F. & Cömert, M. (2017). Türk Mutfağında Yolculuk. Ankara: Detay Yayıncılık.

Düzgün, E. & Durlu Özkaya, F. (2015). Mezopotamya’dan Günümüze Mutfak Kültürü. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 3(1), 41-47.

Erdoğan Aracı, Ü. (2016). Türk Mutfağı. H. Kurgun & D. Bağıran Özşeker (Ed.), Gastronomi ve Turizm. Ankara:

Detay Yayıncılık.

Eren, D. (2011). Alternatif Bir Turizm Çeşidi Olarak Mutfak Turizminin Değerlendirilmesine İlişkin Sektör Temsilcilerinin

Görüşlerinin İncelenmesi Üzerine Bir Araştırma. (Yüksek Lisans Tezi), Düzce Üniversitesi, Düzce.

Girgin, G. K., Demir, Ö. & Çetinkaya, V. (2017). Dünyanın En İyi Mutfakları ve Türk Mutfağı. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 5 (Özel Sayı 2), 219-229.

Gökdemir, A. (2009). Mutfak Hizmetleri Yönetimi. Ankara: Detay Yayıncılık.

Göller, V. (2015). Yerel Yemek Tüketiminin Turist Motivasyonuna Etkisi: İspanya Örneği. (Yüksek Lisans Tezi), Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Muğla.

Grolier, P. (2005). Fransız Mutfağı. İstanbul: Dönence Yayınevi.

Güldemir, O. (2014). Orta Asya’dan Cumhuriyet Dönemine Türk Mutfağındaki Yemeklerin Değişimi: Yazılı Kaynaklar

Üzerinden Bir Değerlendirme. VII. Lisansüstü Turizm Öğrencileri Araştırma Kongresi, Kuşadası, Aydın.

Güler, S. (2010). Türk Mutfak Kültürü ve Yeme İçme Alışkanlıkları. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 26, 25-30.

Gültekin, B. (2014). Kruvaziyer Turizmine Katılan Yabancı Turistlerin Türk Mutfağına İlişkin Algıları: Kuşadası Limanı Örneği (Yüksek Lisans Tezi), Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Nevşehir.

Güripek, E. (2016). Uzak Doğu ve Avustralya Mutfağı. H. Kurgun & D. Bağıran Özşeker (Ed.), Gastronomi ve Turizm.

Ankara: Detay Yayıncılık.

Hatipoğlu, A. (2014). Osmanlı Saray Mutfağının Gastronomi Turizmi Çerçevesinde İncelenmesi. (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi, Sakarya.

İnce, C. (2016). Orta Asya ve Hindistan Mutfağı. H. Kurgun & D. Bağıran Özşeker (Ed.), Gastronomi ve Turizm. Ankara: Detay Yayıncılık.

Kılıç, S. & Albayrak, A. (2012). İslamiyet’ten Önce Türklerde Yiyecek ve İçecek. International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 7(2),707-716.

Kızıldemir, Ö., Öztürk, E. & Sarıışık, M. (2014). Türk Mutfak Kültürünün Tarihsel Gelişiminde Yaşanan Değişimler. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 14(3), 191-210.

Korkutata, A. & Kapucuoğlu, İ. (2019). Fransız Mutfağı. M. Sarıışık ve G. Özbay (Ed.), Uluslararası Gastronomi. Ankara: Detay Yayıncılık.

Köksal, S. (2016). Doğu Avrupa Mutfağı. H. Kurgun & D. Bağıran Özşeker (Ed.), Gastronomi ve Turizm. Ankara: Detay Yayıncılık.

Közleme, O. (2012). Türk Mutfak Kültürü ve Din. (Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi, İstanbul.

Mankan, E. (2012). Yabancı Turistlerin Türk Mutfağına İlişkin Görüşleri: Ege Bölgesi Örneği. (Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi, Ankara.

Mat, E. C. (2004). İtalyan Mutfağı. İstanbul: Dönence Yayınevi.

Nevruzova, H. (2005). Rus Mutfağı. İstanbul: Dönence Yayınevi.

Oğuz, Z. (2016). Yerel Değerlerin Turizm Ürününe Dönüştürülmesinde Coğrafi İşaretlerin Kullanımı: Siirt İli Örneği. (Yüksek Lisans Tezi), Mardin Artuklu Üniversitesi, Mardin.

Önçel, S. (2015). Türk Mutfağı ve Geleceğine İlişkin Değerlendirmeler. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 3(4), 33-44.

Özçelik Heper, F. & Karaca, E. (2019). Türk Mutfağı. M. Sarıışık & G. Özbay (Ed.), Uluslararası Gastronomi. Ankara: Detay Yayıncılık.

Özen, E. A. (2016). Güney Avrupa Mutfağı, H. Kurgun & D. Bağıran Özşeker (Ed.), Gastronomi ve Turizm. Ankara: Detay Yayıncılık.

Özgen, I. (2019). Uluslararası Gastronomiye Genel Bakış. M. Sarıışık & G. Özbay (Ed.), Uluslararası Gastronomi. Ankara: Detay Yayıncılık.

Özgüdenli, G. O. & Uzunağaç, Ö. (2014). Selçuklu Anadolu’sunda Ekmek. Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 1(1), 43-72.

Polat, S. (2019). Uzakdoğu ve Avustralya Mutfağı. M. Sarıışık & G. Özbay (Ed.), Uluslararası Gastronomi. Ankara: Detay Yayıncılık.

Sabbağ, Ç. & Boğan, E. (2019). Türk Mutfağının Gelişim Sürecine Genel Bakış, M. Sarıışık & G. Özbay (Ed.), Ulusal Gastronomi ve Türk Mutfağı. Ankara: Detay Yayıncılık.

Sarıoğlan, M. & Cevizkaya, G. (2016). Türk Mutfak Kültürü: Şerbetler. Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 6(14), 237-250.

Solmaz, Y. & Dülger Altıner, D. (2018). Türk Mutfak Kültürü ve Beslenme Alışkanlıkları Üzerine Bir Değerlendirme. Safran Kültür ve Turizm Araştırmaları Dergisi, 1(3), 108-124.

Sonuç, N. (2016). Batı Avrupa Mutfağı. H. Kurgun & D. Bağıran Özşeker (Ed.), Gastronomi ve Turizm. Ankara: Detay Yayıncılık.

Susever, A. E. (2014). Pazarlama İletişimi Aracı Olarak Her Şey Dâhil Sisteminin Türk Mutfağı Tanıtımındaki Yeri. (Yüksek Lisans Tezi), Maltepe Üniversitesi, İstanbul.

Sürücüoğlu, M. S. & Özçelik, A. Ö. (2007). Türk Mutfak ve Beslenme Kültürünün Tarihsel Gelişimi. 38. International Congress of Asian and North African Studies, Ankara.

Şanlıer, N. (2005). Yerli ve Yabancı Turistlerin Türk Mutfağı Hakkındaki Görüşleri. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 25(1), 213-227.

Şanlıer, N., Cömert, M. & Durlu Özkaya, F. (2012). Gençlerin Türk Mutfağına Bakış Açısı. Milli Folklor, 94, 152-161.

Şengül, S. & Türkay, O. (2017). Türkiye’nin Yöresel Mutfakları. Ankara: Detay Yayıncılık.

Tezcan, M. (2000). Türk Yemek Antropolojisi. Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları.

Ünver Alçay, A., Yalçın, S., Bostan, K. & Dinçel, E. (2015). Orta Asya’dan Anadolu’ya Kurutulmuş Gıdalar. Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu Dergisi, 37, 83-93.

Vatan, A. (2019). Kuzey Avrupa Mutfağı, M. Sarıışık & G. Özbay (Ed.), Uluslararası Gastronomi. Ankara: Detay Yayıncılık.


Has aşçıbaşı Ahmet ÖZDEMİR olarak kaynak gördüğüm:

Sn. Emircan YILMAZ, Zuhal ÇİLİNGİR ÜK'a ilgili "Dünya Mutfakları Ve Türk Mutfak Kültürü" isimli akademik çalışmaları için yürekten teşekkür eder mesleki yaşamlarında başarılar dilerim. Profesyonel mutfaklarda, ilgili araştırmalarda ve gastronomi dünyasında ihtiyacı olanlar tarafından mutlaka örnek olarak dikkate alınacaktır.


8 Ocak 2022 Cumartesi

Atık Gıda Yönetimi Ve Sürdürülebilirlik

 Atık Gıda Yönetimi Ve Sürdürülebilirlik


Atık Gıda Yönetimi Ve Sürdürülebilirlik
Adem ADEMOĞLU*

“Ey oğul! İsraf ihtiyaca değil, boşa harcanan şeydir. İsraf yalnız parada değil; sözde, sohbette, yemekte, her işte kötüdür. İsraf teni eritir, canı daraltır ve diri insanı öldürür. Kandilin yağı ölçülü olursa idareli yanar, çok konursa alev fitile boğulur ve söner.” Kâbusname 

İsraf kavramı, Türk Dil Kurumu tarafından "Gereksiz yere para, zaman, emek ve benzeri harcama, savurganlık’’ şekilde tanımlanmıştır (TDK, 2021). Arapça bir kelime olan israf Nişanyan sözlüğe göre "azıtma, taşırma, haddini aşma, boşa harcama’’ anlamına gelmektedir (Nişanyan, 2021). Tanımlardan da anlaşılacağı üzere bir ürünün gereksiz yere kullanımından doğan durum olarak ifade edilmektedir. Gıda israfı ise üretimin ilk başlangıcı olan tarladan evlere ulaşıncaya kadar geçen süreçte birçok nedenden dolayı ortaya çıkması olayına denilir. Gıda israfı bireylerin yetersiz beslenmesi, açlık ve kıtlık gibi küresel sorunlar içerisinde ilk sıralarda yer almaktadır. 

Toplumların atık gıda yönetimi ve gıda israfı konusunda gerekli bilince sahip olmamaları durumunda sadece tüketiciler kayıplara uğramakta bunun yanında gıda zincirinde yer alan paydaşlar ve çiftçiler için de ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Örneğin hasat veya nakil sırasında gıdalarda ezilme, çürüme ve bozulma gibi durumlarda gıdaların israf edilebilmektedir. Bu bağlamda da atık gıda yönetim politikalarının belirlenmediği ülkelerin ekonomilerine ve çevre üzerine ciddi zararlar vermektedir. Dünya nüfusu her geçen gün artmakta ve sürdürülebilir bir gıda sisteminin kurulması gerekmektedir. Artan gıda ihtiyacının karşılanması için uygulanabilir çözümlerin üretilmesi gerekmektedir. Çalışma alanyazına gıda israfı ve kayıpları kavramı, geri dönüştürme, kompostlaştırma ve sürdürülebilir bir atık gıda yönetimi gibi konularda gerekli bilinç düzeyinin arttırılması noktasında, katkılar sunmaktadır.

Atık Gıda ve Sürdürülebilirlik

Atık; amaçlandığı biçimin dışına çıkmış ürüne denilmektedir. Bunlar içerisinde gıda ürünleri, yiye"cek ve içeceklerin muhafaza edildiği ambalaj malzemeleri, araçlar gibi her şeyi kapsamaktadır. Bu atıklar içerisinde gıda atıklarının durumu diğerlerine göre oldukça yüksek oranlardadır. Atık gıda, yenilebilir tüm gıda maddelerinin üretim aşamasından servis aşamasına kadar geçen tüm süreçte çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmasına denir. Gıda maddelerinin hasat, nakil, depolama, hazırlık gibi süreçlerde çürüme, bozulma veya ezilme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Gıda atıklarının oluştuğu yerler üretimin başlangıcı olan tarlalar, nakliye sürecinin dışında gerek evlerde gerekse de yiyecek içecek işletmelerinde yiyeceklerin hazırlandığı mutfaklarda veya tabaklarda bırakılan yiyecekler nedeniyle meydana gelebilmektedir. Atık oluşumunda en yüksek gıda israfı ise evlerde görülmektedir.

Atık gıda oluşumu toplumların yaşamının devamlılığının sağlanmasında önemli bir yere sahip olan çevresel, ekonomik ve sosyal olarak sürdürülebilirliğin sağlanması bakımından önem taşımaktadır. Uygun maliyetli, hızlı ve pratik yaklaşımlar sayesinde, gıdalardaki atık oluşumu en alt seviyelere çekilecektir. Üretim ve tüketim aşamalarında yer alan tüm paydaşlar atık yönetiminde görevlerini dikkatli bir şekilde yerine getirmelidir. Konu ile ilgili yapılacak olan çeşitli girişimleri hem devlet hem de özel kuruluşlar desteklemelidir (Songür ve Çakıroğlu, 2016). 

Atık miktarı üretim ve tüketim hacminin artması bunun nedeni ise artan nüfus ve endüstriyel büyümeyle birlikte gün be gün ciddi boyutlara varmaktadır. Dünyanın fiziki dengesinin bozulmasında etkili olup, yaşamı tehdit eden çevresel atıklar, uzun bir süre yok olmadan kalabilmektedirler. Dolayısıyla çevre bilincinin artırılarak doğacak çevre felaketlerinin önlenmesi sağlanmalıdır. Bu sayede atık miktarında bir sıfırlanma görülebilir (Yaman ve Olhan, 2010). Başka bir ifadeyle atık oluşum nedenlerinin tespit edilerek kontrol altında tutulması, atık miktarını sıfır atık olarak nitelendirilecektir.

Sıfır atık felsefesi sürdürülebilir ürünler kullanılması, bütün kaynakları verimli bir şekilde kullanarak olası israf oluşum nedenlerinin belirlenmesi ve bunun en az seviyede tutulması ya da önüne geçilmesini, atıkların oluşması halinde ise bunların ayrı ayrı toplanarak geri kazandırılmasını amaçlayan hedeflerin tamamıdır (Upadhyaya, 2013; Anonim, 2018). Dünya genelinde atık gıdalara yönelik çalışmalar ve bu konun önemine yönelik eğilimler her geçen gün artmaktadır. Sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak ve gıda atıklarının dinamik bir şekilde koordinasyonu sağlamak bakımından önem taşımaktadır (Şahin ve Bekar, 2018). Dolayısıyla doğal kaynakların sürdürülebilmesinde hem toplumsal zararları azaltma hem de ekonomik kayıplara önüne geçilmesi için atık gıda yönetimi üzerinde durulması gereken konuların başında yer almaktadır. 

Atık gıdaların kurtarılması ve geri kazandırılması için çeşitli işletmeler ve kuruluşlar atık yönetimi ve sürdürülebilirlik sağlamak için farkındalık oluşturup, politikalar ortaya koymaktadır. Özellikle organik atıklar komposlaştırma ve biyoyakıt gibi bir takım sürdürülebilir uygulamalar sayesinde geri kazandırılabilmektedir.

Çevreye duyarlı geri dönüşüm bilinciyle atık gıdaların kaybının önlenmesi gerekmektedir. Değişen dünya düzeninden dolayı, sınırlı olan gıda kaynaklarının artan ihtiyaçları karşılaya bilmesi için tüm insanlığın geri dönüşüm bilgi ve bilincine sahip olması gerekmektedir. Bu anlayışla sürdürülebilirlik bakımından nesilden nesile aktarılacak doğal çevre korunmuş olacaktır. Çevre dostu bir strateji, hem sorumlu tüketicileri hem de alternatif tedarik zinciri aktörlerini birleştiren değerler sistemine işaret ederek, başarılı bir gıda kümelenmesi oluşturmada bir yol göstericidir ( Lee ve Wall, 2012). Hjalager ve Johansen tarafından belirtilen, çevre koruma ve atık gıda yönetim stratejilerini birleştirerek sürdürülebilir gıda tüketimine yönelik inovasyonlar sunmaktadırlar. Biyoçeşitliliğin korunmasını destekleyerek yemek yollarının oluşmasını sağlamaktadırlar (Hjalager ve Johansen, 2013).

Tüm dünyada küresel bir sorun olan atık gıda çeşitli kurumlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından konu ile ilgili projeler oluşturularak çalışmalar yapılmaktadır. Bu atıklarının geri dönüştürülmeyip çöpe atılması ekonomik, etik ve çevresel sorunları ortaya çıkarmaktadır (Marthinsen ve ark., 2012; Parizeau ve ark., 2015).

Atık Gıda Raporları

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) raporuna göre, artan gıda kaybı ve israfın önlenmesine yönelik çalışmaların artırılması gerekmektedir. Dünya genelinde tarımsal gıda israfı yıllık 1,3 milyar ton, mali değeri ise 1 trilyon dolar olarak gösterilmektedir. Gıda atık miktarının sadece dörtte biri önlenebilirse, dünya genelinde açlık çeken 830 milyon insan bu durumdan kurtulabilecektir. Bu atıkların önlenmesi topluma etik sorumluluklar yüklemektedir (Gustavsson ve ark., 2011; FAO, 2021; Pirani ve Arafat, 2014: 328; Betz ve ark., 2015). Gıda atık oluşumun da bilinçsiz tüketim nedeniyle ihtiyaçtan fazla alınan gıdalar çürüyerek çöpe gitmektedir. Yiyecek içecek hizmeti sunan işletmeler atıkların yoğun olarak oluştuğu sektörlerden birisidir (Creedon ve ark., 2010). Bu işletmeler içerisinde önemli bir yere sahip olan otellerde en sık görülenler cam, plastik, metal, kâğıt ve gıda atıkları şeklinde sınıflandırılmaktadır (Owen ve ark., 2013).

Dünya genelinde gıda atıkları çevreye verdiği zararlar, doğal kaynakların tüketilmesi ve ekonomik kayıp olarak ciddi boyutlara ulaşmıştır. Yıllık gıda atığı için ödenen miktar ülkelere göre oldukça yüksek miktarlarda olup, bu rakam İngiltere’de 480 pound (£), Avustralya’da ve Amerika’da 590 dolar ($) civarında yer almaktadır. Gıda zincirinde önemli konuların başında gıda atıklarının önlenmesi veya azaltılması gelmektedir (Koivupuro ve ark., 2012: 183). 2021 yılı itibariyle 7,8 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 9,8 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Küresel gıda üretiminin 2050 yılına kadar yüzde 60 oranında artması her geçen gün artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gerekli görülmektedir (UN, 2019). 

2021 Birleşmiş Milletler Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre Türkiye dünya genelinde en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında yer almakta ve Türkiye’de her yıl kişi başına 93 kilogram yiyecek çöpe atılmaktadır. Rapora göre dünya genelinde her yıl toplam 931 milyon ton gıda israf ediliyor. Bu, küresel çapta perakende satış noktaları, evler ve restoranlarda tüketime hazır gıdanın %17’sinin doğrudan çöpe gitmesi anlamına geliyor. 

Raporda israfın %61’inin evlerde yapıldığı belirtiliyor. Birleşmiş Milletlerin sürdürülebilirlik çalışmaları yapan Wrap adlı sivil toplum kuruluşuyla gerçekleştirdiği araştırmaya göre dünya genelinde israf edilen gıdanın toplamı 40 tonluk 23 milyon kamyon dolusu yiyeceğe karşılık geliyor. Uzmanlar, “Bu kadar kamyonun uzunluğu dünyanın çevresinin yedi katı” diyor. Daha önce gıda israfının daha çok zengin ülkelere özgü bir sorun olduğu düşünülüyordu. Fakat araştırma, gelir gruplarından bağımsız olarak her ülkede önemli miktarda gıdanın israf edildiğine işaret ediyor (UNEP Gıda Atık Endeksi Raporu, 2021). Çalışmalar atık gıdaların çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliği ciddi olarak tehdit ettiğini göstermektedir. 

Bu atıklarının değerlendirilmesiyle ilgili dünya genelinde birçok uygulama olduğu gibi Türkiye’de de gıda bankaları kurulmuştur. Gıda bankası; herhangi bir kar amacı gütmeden açlık sınırındaki kişilere ve meydana gelen doğal afetlerin meydana geldiği yerlerdeki kişilere sağlıklı bir şekilde ulaştırılması için doğrudan veya dolaylı dernekler, vakıflar, belediyelerin desteğiyle ulaştırma olayıdır. Bu gıdalar bağış veya üretim fazlası olup sağlığa uygun her türlü gıda maddesidir (Türkiye İsrafı Önleme Vakfı, 2021).

Şekil 1. Kişi Başına En Çok Gıda İsrafının Yapıldığı Ülkeler

Atık Gıda Yönetimi Ve Sürdürülebilirlik

Şekil 1’de gösterildiği üzere kişi başı en çok gıda israfının yapıldığı ülkeler sıralamasında en çok israfın yapıldığı ülke Demokratik Kongo Cumhuriyeti, ikinci olarak Meksika ve üçüncü sırada Türkiye yer almaktadır (Birleşmiş Milletler Gıda Atıkları Endeksi, 2021). Küresel olarak gıda israfı, her geçen gün artmaktadır.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın 2021 Gıda Atıkları Endeksi’ne göre, dünyada her yıl 931 milyon ton gıda atığı üretilmekte ve bunun 569 tonu evlerden gelmektedir. Küresel ölçekte yılda kişi başına ortalama 74 kg gıda atığı oluşmaktadır. Gıda israfının boyutu Şekil 2’de ülkelere göre toplam ve kişi başına yapılan yıllık gıda israfı verilmiştir.

Atık Gıda Yönetimi Ve Sürdürülebilirlik

Şekil 2. Ülkelere Göre Toplam ve Kişi Başına Yapılan Yıllık Gıda İsrafı

Yıllık toplam gıda israfında ilk sırada Çin yer alırken (milyon ton 91.6), ikinci sırada Hindistan (milyon ton 68.7) yer almaktadır.

Yıllık kişi başı gıda israfında ise Nijerya ilk sırada (185 kg), ikinci sırada ise Yunanistan (142 kg) yer almaktadır (Birleşmiş Milletler Gıda Atıkları Endeksi, 2021). Dünyada en çok israf edilen gıdalar Şekil 3’te gösterildiğine göre ilk sırada "kökler, yumrular ve sağlıklı yağ içeren bitkiler’’ ikinci sırada ise "meyveler ve sebzeler’’ yer almaktadır (FAO, 2021).

Şekil 4’te Türkiye gıda israf araştırmasında, gıdaların tüketilmeden çöpe atılmasının nedenleri sorulduğunda ilk sırada "bozulması’’ yer alırken bunu ikinci sırada gıdaların "tüketilmemesi’’ takip etmektedir (Türkiye İsrafı Önleme Vakfı, 2021).

Atık Gıda Yönetimi Ve SürdürülebilirlikŞekil 3. Dünyada En Çok İsraf Edilen Gıdalar

Gıdalarda Atık Türleri

Gıdalarda atıklar çeşitli aşamalarda ve büyük miktarlarda ortaya çıkmaktadır. Bunların birçoğu çevreye atılmakta ya da hayvan yemi, gübre olarak değerlendirilmektedir. Bu oluşan atıklar nedeniyle doğal kaynaklar tükenmekte ve çevre kirliliği ortaya çıkmaktadır (Yağcı ve ark., 2006).

Dolayısıyla artan atıklar nedeniyle çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik tehlikeye girecektir (Yıldırım ve ark., 2016). Oluşan atıkların kaynaklarına bakıldığından bunlar; hayvansal kaynaklı ve bitkisel kaynaklı olmak üzere iki gruba ayrılmaktadırlar.

Balık ve deniz ürünleri ve süt ve süt ürünleri endüstrisinde; tahıl ürünleri, meyve sebze ve şeker endüstrisindeki atıklar şeklinde gruplandırılabilmektedir.

Atık Gıda Yönetimi Ve SürdürülebilirlikGıdalarda Atıkların Meydana Geldiği Aşamalar

Gıda atıkları hem ticari işletmelerde hem de evlerde çeşitli aşamalarda ortaya çıkmaktadır. Atıkların ortaya çıktığı aşamalar üretim, satın alma, taşıma, depolama, hazırlık-işleme, servis-dağıtım sürecinde oluşmaktadır (Xue ve ark., 2017).

Hazırlanacak ürünü özelliğine ve miktarına uygun ön hazırlık çalışmaları yapılmalıdır. Gereğinden fazla hazırlanan ürünler mikroorganizmalardan kaynaklı olarak bozulmakta veya değer kaybına uğramaktadır (EPA, 2010: 18; FAO, 2021).

Bu kapsamda gıda atıklarının meydana geldiği aşamalar alt başlıklarda açıklanmaktadır.

Satın Alma Aşamasında Atıklar

Gıdalarda atık oluşumunun ilk başında satın alma amacının üzerinde yeteri kadar durulmamış olması yatmaktadır. Ürünlerin tedarik edileceği firmalarla kurulan iletişimin yetersiz olması ve amaçlanan kullanım miktarın çok üzerinde ürün tedariki yapılarak depolamasıdır. Satın alınan ürünlerin teslimatı sırasında gerekli denetimin yapılmaması da gıdalarda atık oluşumunu arttırmaktadır (Priefer ve ark., 2013). Doğu satın alma politikası uygulamak için menüye uygun ürünlerin tedarik edilmesi gerekmektedir (Okumuş, 2020). Ayrıca attık gıda ve gıda kayıplarını önlemek için ürünler satın alınırken tedarikçi ile iletişimi güçlendirme, mevsime uygunluk, istenilen amaca uygun ürün, stok kontrolü, üretim ve son kullanma tarihlerine dikkat edilmelidir.

Taşıma ve Depolama Aşamasında Atıklar

İyi bir taşıma ve depolama programının uygulanmadığı durumlarda atık gıda sorunu görülmektedir. Taşıma sırasında gıda maddelerinin özelliklerine uygun sıcaklıkları sağlayacak taşıtların tercih edilmesi gerekmektedir. Bunu sağlamada uygun bölümler ve raflar yer almalıdır. Gıdaların depolanmasında ise verimli bir uygulama düzeni sağlanmalıdır (Okumuş, 2020). Depolardaki stok seviyelerinin kontrol altında tutulması, kapasiteye uygun havalandırma sistemlerine yer verilmesi, ürünlerin özelliğine uygun sıcaklık ve nem seviyelerine dikkat edilmelidir. LİFO (son giren ilk çıkar) ya da FİFO (ilk giren ilk çıkar) sistemine göre depolardan ürün çıkışı sağlanmalıdır. 

Belirli aralıklarda haşere ve kemirgenlere yönelik ilaçlamalar ve gerekli düzenekler sağlanmalıdır (Priefer ve ark., 2013; Songür ve Çakıroğlu, 2016). Dolayısıyla stok seviyeleri takip edilerek aşırı stoklamadan kaçınılmalı ve uygun depolamalar yapılmalıdır. Depoların ısı kontrollerini belirli aralıklarla kontrol edilerek, gerekli temizliğin sağlanması gerekmektedir. Belirtilen bu hususlara dikkat edilmediğinde, gıdalarda kayıp ve atık oluşumu artmaktadır.

Üretim (Hazırlık) Aşamasında Atıklar

Yiyeceklerin hazırlanması aşamasında yapılan çeşitli hatalardan dolayı gıda atıkları oluşmaktadır. Bunların başında personelin bilgi yetersizliği gelmektedir. Bu oluşacak atıkların önlenmesi için personelin eğitilmesi, uygun mutfak araç gerecinin kullanılması, sipariş miktarının doğru tahmin edilmesi gibi tedbirlerle önlenmektedir (Altınel, 2011: 175; Priefer ve ark., 2013; Okumuş, 2020). Toplu yeme içme hizmeti sunan otel işletmelerinde, atık miktarının büyük bir bölümünü gıdaların hazırlanma ve servis aşamalarında meydana gelen atıklar oluşturmaktadır (Shanklin ve Pettay, 1993). Gıdaların işlenmesi aşamasında meydana gelen atıkların geri dönüştürülmemesi, standart reçetelerin kullanılmaması, üretimin gereğinden fazla yapılması, menü planlamaya gerekli özenin gösterilmemesi, personelin bilgi yetersizliği, müşterilerin isteklerine uygun hazırlanmamış yemekler, hijyen hususunda gerekli hassasiyetin olmaması gibi nedenlerle atık oluşumu artmaktadır (EPA, 2010).

Servis Aşamasında Atıklar

Gıda atık miktarındaki artışın oluşmasında en önemli faktörlerden bir diğeri de servis aşamasındaki yapılan hatalardan kaynaklanmaktadır. Gerek ev yaşamında gerekse de ticari işletmelerde yemeklerin porsiyon işleminde atık oluşumunun azaltılması ya da ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirler alınmalıdır. Tüketicilerin tercihlerine yönelik gerekli ilave tedbirler de alınmalıdır. Servis aşamasında atık oluşumun artmasında, yemeğin yanında verilen tamamlayıcı yiyeceklerin fazladan konulmuş olması söylenebilmektedir (Songür ve Çakıroğlu, 2016). Bunun yanı sıra servis için yapılan ön hazırlıkların misafir sayısına uygun olarak yapılması gerekmektedir.

Paketleme Aşamasında Oluşan Atıklar

Gıda kayıp ve atıklar paketleme (ambalajlama) aşamasında da ortaya çıkmaktadır. Paketleme yapıldıktan sonra uygun ortamlarda muhafaza edilmesi ve nakliyesinin yapılması gerekmektedir. Bu süreçte ezilme gibi nedenlerden dolayı bozulma ve çürüme şeklinde atıklar oluşmaktadır. İyi bir atık yönetimi sayesinde bu tür atıklar geri kazandırılabilmektedir.

Gıda İsrafının En Yaygın Olduğu Yerler

Gıda israfı yaşamın sürdürüldüğü çeşitli yerlerde ortaya çıkmaktadır. Bunlar; evler, restoranlar, marketler, tarlalar ve oteller şeklinde sıralanabilir. Yapılan araştırmalar sonucunda en yoğun israfın evlerde yapıldığı görülmektedir. Özellikle çöpe atılan gıdaların başında ekmek ve unlu mamuller, sebzeler ve meyveler ilk sırada yer almaktadır. Bu tür atık oluşumunun önlenmesi bilinçli tüketim alışkanlığı sayesinde önlenebilir. Marketler küreselleşmenin etkisiyle kent kültürü içinde yaşam alışkanlıkları değişmekte ve et, sebze ve meyve, hazır gıda gibi gıdalarda atık miktarı her geçen gün artmaktadır. Özellikle üretimin başlangıç noktası olan tarlalarda ise gıdalarda ortaya çıkan atık miktarını, bilinçsiz yapılan tarım uygulamaları ve üretim sürecinde harcanan enerjinin çevreye salınması etkilemektedir. Bu durum doğal yaşam alanlarında zarar vermektedir (Gıda İsrafı, 2021).

Yiyecek içecek işletmelerinde en çok gıda atığı, hazırlık aşamasında meydana gelmekte ve konuk masasında da atıklar oluşmaktadır. Bunlar, personelin bilgi ve beceri seviyesinin yanında konukların tercihlerinden kaynaklı oluşmaktadır. Yiyecek içecek hizmetinin sunulduğu otel işletmelerinde ise ortaya çıkan atık miktarının azaltılmasında sürdürülebilir bir atık yönetimi sisteminin kurulması gerekmektedir. Otel işletmelerinde en çok atıkların oluştuğu aşama yiyeceklerin hazırlık ve yiyecek servisinde tercih edilen açık büfe sistemidir. Gıda atığının oluştuğu birimlerin başında ise mutfak, servis ve bar gelmektedir. Bu tür işletmelerin benimsemiş olduğu sistemler sayesinde maliyetler azalmakta ve karlılığı artırılabilmektedir (Owen ve ark., 2013: 2; Şahin ve Bekar, 2018; Büyükkol ve Bedük, 2019; Gıda İsrafı, 2021).

Küresel Boyutta Gıda Atıklarını Önlemenin Faydaları

Dünya genelinde gıda atıklarını önlemek çeşitli faydalar ortaya koymaktadır. Bunlar; sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarda ele alınmaktadır. Sosyal olarak dünya nüfusunun beslenmesine yetecek kadar üretilen yiyeceklerin büyük bir kısmı israf edilmekte, yetersiz beslendiği için ölen ya da hastalıklara yakalanan insan sayısı artmakta ve açlık sınırının altında bulunan insan sayısı her geçen gün artmaktadır. Yiyecekleri ihtiyacımız kadar alarak paylaşılmış sorumluluk bilinciyle atık oluşumu önlenebilir.

Ekonomi boyutuyla bakıldığında her bir ürünün tedarik edilmesi, taşınması, hazırlanması ve servisin yapılması için bir takım şartların sağlanması gerekmektedir. Bunlar için mali yatırımlar gerekmekte ayrıca zaman ve emek harcanmaktadır. Gıda maddelerinin israfı nedeniyle mali kaynaklarda çöpe atılmaktadır. Bu nedenle her bir tüketicinin bunların farkında olması ve harcamalarını kontrol etmesi beklenmektedir. Çevresel olarak ise gıda üretimi için harcanan enerjiyle çevreye farklı oranlarda sera gazı emisyonu salınmaktadır. Atık olan her bir gıda maddesinin yerine yenisinin üretilmesi gerekmekte bu durumdan dolayı hem çevreye tahribat vererek ekolojik dengenin bozulmasına yol açmakta hem de ekonomik anlamda zararlar ortaya çıkmaktadır. Çevre bilinci arttırılarak bu gibi durumların önüne geçilebilir (Songür ve Çakıroğlu, 2016).

Gıda Atıklarını En Aza İndirmenin Temel Nedenleri

Dünya genelinde kaynakların tükenilebilir olduğu ve bu kaynaklar kontrolsüz bir şekilde harcanmaktadır. Sosyal, ekonomik ve çevresel kaynakların sürdürülebilir bir şekilde gelecek nesle aktarılması gerekmektedir (Marra, 2013). Üretim, transfer, depolama, hazırlık-işleme, servis gibi tüm akış boyunca farklı oran ve miktarda gıda atığı oluşmaktadır. Tüm bu süreçlerde çevreye kirletici bir takım unsurlar bırakılmaktadır. Dolayısıyla toplum içinde yer alan her bir bireyden kaynakları bilinçli tüketme noktasında duyarlılık göstermesi beklenmektedir.

Atık Gıda Yönetim Stratejisi

Atık yönetimi, canlıların yaşamlarının devamlılığının sağlanması bakımından önem taşıyan su, hava, kükürt, azot dengenin korunması ve sürekliliğinin sağlanması bakımından önemlidir. Yaşam döngüsünün sağlandığı ekosistem, belirli bir düzen içerisinde sürmektedir. Bu döngünün sağlıklı bir şekilde olabilmesi için havanın, toprağın ve suyun kirletilmemiş olması gereklidir (Akın, 2014). Geri dönüşümü sağlanabilecek gıdaların çöpe atılmış olması ekonomik, çevresel ve etik sıkıntıları ortaya çıkarmaktadır (Marthinsen ve ark., 2012). Dolayısıyla yaşam için değerli olan unsurların kirletilmesi tüm canlıların hayatını tehdit ederek yaşamını zorlaştırmaktadır. İyi planlanmış bir atık yönetimi sayesinde ise her türlü atık geri dönüştürülerek tekrar kazandırılarak ekonomiye ve çevreye katkılar sunabilir.

Dünya nüfusundaki artış her gün ciddi boyutlarda gıda atığının meydana gelmesine yola açmaktadır. Artan her bir atık yanında birçok sorunu da getirmektedir. Atık miktarındaki artışa bağlı olarak yaşam alanı olan ekosisteme çok ciddi zararlar oluşturmaktadır (International Hotel Environmental Initiative, 2002). Sürdürülebilir bir atık yönetimi bilinç düzeyi yüksek toplum sayesinde ortaya konulabilir. Bu sayesinde gelecek nesil daha güvenli şartlarda yaşamlarını sürdürebilecektir.

Atık Gıda Yönetimi Ve SürdürülebilirlikŞekil 5. Gıda Kazanım Hiyerarşisi

Şekil 5’te gösterilen gıda atık hiyerarşine göre atıkların kaynağında henüz oluşmadan önlenmesi gerekmekte, bu sağlanamadığı durumlarda oluşacak atık miktarının azaltılması gerekir. Bu atıklardan insanların tüketimi için uygun olanlar ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması ya da insanların tüketimine uygun olmayan atıklar hayvanların tüketimi için kullanılması gerekmektedir. Hayvanların tüketiminde kullanılamayan gıda atıkları enerji elde edilmesi için geri kazanılması ya da kompost haline getirilerek gübre olarak kullanılmaktadır. Gıda atıklarının geri kazanım olanağı olmadığı durumlarda arazi doldurma veya yakılarak imha gibi stratejiler uygulanmaktadır (Bagherzadeh ve ark., 2014; 

Songür ve Çakıroğlu, 2016; EPA, 2021). Yiyecek içecek hizmeti sunan işletmeler, atık gıdaları biyogaz ve kompost olarak geri kazandırmak için biyo-digester sistemlerinden yararlanmaktadırlar. Geri dönüşüm yoluyla elde edilen biyogaz işletmelerde ısıtma veya pişirme sisteminde kullanılmaktadır. Kompost ise verimli gübre olarak bahçelerde kullanılabilir (Şahin ve Bekar, 2018).

Sonuç

Dünya genelinde küreselleşmeyle beraber beslenme alışkanlıklarında büyük değişiklikler oluşmakta ve gıdalar gereksiz yere atılmaktadır. Gıda atıklarını önleme ve küresel gıda güvenliğini arttırmak için mücadele etmek gerekli görülmektedir. İnsanlar tarafından tüketilmeyen her gıda zincirinin her bir aşamasında ortaya çıkacak olan atık gıdaların geri dönüştürülerek kazanım sağlanması beklenmektedir. Toplumlarda gıda kaybını önleme ya da azaltma amacıyla hem hükümetlerin hem de sivil toplum kuruluşlarının çeşitli uygulamalarla farkındalık kazandırılacağı öngörülmektedir. Bu atıklar çevresel, ekonomik ve sosyal sorunlara yol açmaktadırlar. 

Gıda atıklarının önlenmesinde satın alma, taşıma, depolama, hazırlık ve servis gibi tüm tedarik aşamalarında iyi bir atık yönetim sisteminin kurulmuş olması gerekmektedir. Bu sayede atık oluşumu ve bu oluşan atıkların kontrollü bir şekilde önleme, ihtiyaç sahiplerine ulaştırma, hayvan yemi, kompost oluşturma ya da biyo yakıt olarak değerlendirilecektir. Gıda atıklarını kontrol altında tutarak daha yaşanabilir bir dünyayı gelecek nesillere bırakabilmek için toplumun tüm bireyleri, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları gibi paydaşların birlikte çaba göstermesi gerekmektedir.

Atık Gıda Yönetimi Ve Sürdürülebilirlik

Kaynakça
Akın, G. (2014). İnsan Sağlığı ve Çevre Etkileşimi. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 54(1), 105-116.
Altınel, H. (2011). Menü Yönetimi ve Menü Planlama. Ankara: Detay Yayıncılık
Anonim, (2018). Sıfır Atık Yönetmelik Taslağı. Ankara: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı.
Bagherzadeh, M., Inamura, M., & Jeong, H. (2014). Food Waste Along the Food Chain. OECD Food, Agriculture and Fisheries Papers, No. 71, OECD Publishing, Paris.
Betz, A., Buchli, J., Göbel, C. & Müller, C. (2015). Food Waste in The Swiss Food Service İndustry – Magnitude and Potential for Reduction. Waste Management, 35, 218–226.
Birleşmiş Milletler Gıda Atıkları Endeksi, (2021). https://www.iklimhaber.org/. Erişim Tarihi: 04.10.2021.
Büyükkol, M. & Bedük, F. (2019). Antalya’da Faaliyet Gösteren Beş Yıldızlı Otel İşletmelerinde “Sıfır Atık Projesi”nin
Uygulanabilirliği. Uludağ University Journal of The Faculty of Engineering, 25(1), 529-538.
Creedon, M., Cunningham, D. & Hogan, J. (2010). Food Waste Prevention Guide Ireland. Clean Technology Center,
Cork Institude of Technology.
EPA, (2010). Less Food Waste More Profit. A Guide to Minimising Food Waste in the Catering Sector. http://www. tipperarycoco.ie/sites/default/files/Publications /Less%20Food%20Waste%20More%20Profit%20Booklet%202010.pdf. Erişim Tarihi: 12.10.2021.
EPA, (2021). Food Recovery Hierarchy. https://www.epa.gov/sustainable-management-food/food-recovery-hierarchy. Erişim Tarihi: 14.10.2021.
FAO, (2021). Food Loss and Food Waste. http://www.fao.org/food-loss-and-food-waste/en. Erişim Tarihi: 11.10.2021.
Gıda İsrafı, (2021). Gıda İsrafı Nedir? https://gidaisrafi.com/. Erişim Tarihi: 04.10.2021.
Gustavsson, J., Cederberg, C., Sonesson, U., van Otterdijk, R. & Meybeck, A. (2011). Global Food Losses and Food Waste: Extent, Causes and Prevention. Study Conducted for the International Congress Save Food! Düsseldorf, Germany.
Hjalager, A. M. & Johansen, P. H. (2013). Food Tourism in Protected Areas-Sustainability for Producers, the Environment and Tourism? Journal of Sustainable Tourism, 21(3), 417–433.
International Hotel Environmental Initiative, (2002). Hotels Care: Community Action and Responsibility for the Environment. London, UK: International Hotel Environmental Initiative.
Koivupuro H.K., Hartikainen H., Silvennoinen K., Katajajuuri J.M., Heikintalo N., Reinikainen A. & Jalkanen L. (2012). Influence of Socio-Demographical, Behavioural and Attitudinal Factors On the Amount of Avoidable Food Waste Generated in Finnish Households. International Journal of Consumer Studies, 36, 183-191.
Lee, A. & Wall, G. (2012). Food Clusters: Towards a Creative Rural Economy. Working Paper Series: Martin Prosperity Research. University of Toronto, Toronto.
Marra, F. (2013). Fighting Food Loss and Food Waste in Japan. M. A. in Japanese Studies – Asian Studies, Leiden University, Netherland.
Marthinsen, J., Sundt, P., Kaysen, O., & Kirkevaag, K. (2012). Prevention of Food Waste in Restaurants, Hotels, Canteens and Catering. http://infohouse.p2ric.org/ref /54/53132.pdf. Erişim Tarihi: 11.10.2021.
Nişanyan Sözlük, (2021). İsraf nedir? https://www.nisanyansozluk.com/?k=israf+nedir, Erişim Tarihi: 08.10.2021. Okumus, B. (2020). How Do Hotels Manage Food Waste? Evidence from Hotels in Orlando, Florida. Journal of
Hospitality Marketing & Management, 29(3), 291-309.
Owen, N., Widdowson, S., & Shields, L. (2013). Waste Mapping Guidance for Hotels in Cyprus: Saving Money and Improving the Environment. The Travel Foundation; Cyprus Sustainable Tourism Initiative.
Parizeau, K., Massow, M., & Martin, R. (2015). Household-Level Dynamics of Food Waste Production and Related
Beliefs, Attitudes, and Behaviours in Guelph, Ontario, Waste Management, 35, 207–217. Pirani, S. I. & Arafat, H.A. (2014). Solid Waste Management in the Hospitality Industry: A Review. Journal of
Environmental Management. 146, 320-336.
Priefer, C., Jörissen, J. & Bräutigam, K. R. (2013). Technology Options for Feeding 10 Billion People. Options for Cutting
Food Waste. Science and Technology Options Assessment, European Parliament, Brussels, Belgium.
Shanklin, C. W. & Pettay, A. (1993). An Analysis of the Type (And) Volume of Waste Generated in the Food and Beverage Operations of Two Selected Mid-Scale Hotel Properties (P. 18). Proceedings of the 1993 Annual Conference of the Council of Hotel, Restaurant and Institutional Educators.
Songür, A. N. & Çakıroğlu, F. P. (2016). Gıda Kayıpları ve Atık Yönetimi. Türkiye Klinikleri Journal of Nutrition and Dietetics-Special Topics, 2(3), 21-26.
Şahin, S. K. & Bekar, A. (2018). Küresel Bir Sorun “Gıda Atıkları”: Otel İşletmelerindeki Boyutları. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 6(4), 1039-1061.
TDK, (2021). İsraf Nedir? https://sozluk.gov.tr/, Erişim Tarihi: 08.10.2021.
Türkiye İsrafı Önleme Vakfı, ( 2021). Gıda Bankası. http://www.israf.org/. Erişim Tarihi: 11.10.2021.
UN (United Nations), (2019). World Population Prospects: The 2017 Revision, Key Findings and Advance Tables. https://esa.un.org/unpd/wpp/publications/files /wpp2019_keyfindings.pdf. Erişim Tarihi: 14.10.2021.
UNEP Gıda Atık Endeksi Raporu, (2021). https://www.unep.org/resources /report/unepfood-waste-index-report-2021. Erişim Tarihi: 11.10.2021.
Upadhyaya, L. (2013). Zero Waste. (Bachelor’s Thesis), Centria University of Applied Sciences, Chemical Engineering, Kokkola.
Xue, L., Liu, G., Parfitt, J., Liu, X., Van Herpen, E., Stenmarck, Å., & Cheng, S. (2017). Missing Food, Missing Data? A Critical Review of Global Food Losses and Food Waste Data. Environmental Science & Technology, 51(12), 6618-6633.
Yağcı, S., Altan, A., Göğüş, F. & Maskan, M. (2006). Gıda Atıklarının Alternatif Kullanım Alanları. Türkiye 9. Gıda Kongresi; 24-26 Mayıs, Bolu, 499-502.
Yaman, K. & Olhan, E. (2010) Atık Yönetiminde Sıfır Atık Yaklaşımı ve Bu Anlayışa Küresel Bir Bakış, Biyoloji Bilimleri Araştırma Dergisi, 3(1), 53-57.
Yıldırım, H., Capone, R., Karanlik, A., Bottalico, F., Debs, P. & El Bilali, H. (2016). Food Wastage in Turkey: An Exploratory Survey on Household Food Waste. Journal of Food and Nutrition Research, 4(8), 483-489.

Has aşçıbaşı Ahmet ÖZDEMİR olarak kaynak gördüğüm:
Sn. Adem ADEMOĞLU' na ilgili "Atık Gıda Yönetimi Ve Sürdürülebilirlik" isimli akademik çalışmaları için yürekten teşekkür eder mesleki yaşamlarında başarılar dilerim. Profesyonel mutfaklarda ve gastronomi ve aşçılık camiasında ihtiyacı olanlar tarafından mutlaka örnek olarak dikkate alınacaktır.

Mevlevilik Ve Mevlevi Mutfağındaki Bazı Ritüeller

Konu İle İlgili Diğer Bazı Makaleleri'de İncelemek İsteyebilirsiniz...

* En iyi Restoran Projeleri Nelerdir?
* Yeni Restoran Yönetimi Nedir?
* Restoran Mutfak Yönetimi Nedir?
* Yeni Restoran Yönetim Sirküleri Nasıl Yapılır?
* Yestoran yada otel işletmeleri için Organizasyon Anlaşma Metni nasıl hazırlanır?
* Restoran Yönetim Raporları Nasıl Hazırlanır?
* Restoran Yönetiminde Cost-Maliyet Hesapları Nasıl yapılır?
* Restoran Yönetiminde Çizelge ve Tutanaklar nelerdir?
* Restoran İşletmeciliğinde "Anket ve Formlar" nasıl hazırlanır?
* Nasıl Marka Restoran Olunur?
* Yeni Restoran İşletmeciliğinde Misafir Memnuniyeti nasıl kontrol edilir?
* Başarılı Türk Mutfağı Şeflerine Nasıl Ulaşırım?
* En Zengin Aktivite & Banquet Menüleri Nelerdir?
* En farklı Örnek Restoran Menüleri Nelerdir?
* En Zengin Kış Menüsü Nasıl Yapılır, özelliklleri nelerdir?
* En farklı Menü Çeşitleri Nelerdir?
* Zengin Örnek Otel Menüleri Nasıl Yapılır?
* Restoran Menü Planlaması Nedir?
* Restoran Seçenekli Menüleri Nasıl Hazırlanır?
* Restoran Menü Analizi Nasıl Yapılır?
* Restoran ve Otel Düğün Menüleri (Örnek)
* Restoran ve Otel Menü Yönetimi Nedir?
* En iyi Ziyafet Menüleri Ve Protokol Hizmetleri Nedir?
*** Yukarıda belirtilmiş olan ve yazı içeriğindeki diğer etiketlenmiş konular ile ilgili alanlarda daha fazla bilgi ve gastronomi danışmanlığı alanında hizmet alanlarım içerisinde destek almak için iletişim bilgilerimden tarafım ile bağlantıya geçebilirsiniz. ***


Türk Mutfağından Kaybolan Kerkük Yemekleri Nedir?

 Türk Mutfağından Kaybolan Kerkük Yemekleri Nedir? Ziyat AKKOYUNLU* Özet:  Bu makalede, Orta Asya’dan başlayarak Osmanlı’ya ve oradan da Ker...