restoran konsepti nedir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
restoran konsepti nedir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Kasım 2021 Perşembe

Kavurma İşlemi, Demleme/Pişirme Yöntemlerinin Kahvenin Biyoaktif Bileşenlerine Etkisi

 Kavurma İşlemi, Demleme/Pişirme Yöntemlerinin Kahvenin Biyoaktif Bileşenlerine Etkisi: Fonksiyonel İçecek Olarak Kahvenin İnsan Sağlığına Faydaları

"İlkay GÖK"


İstanbul Okan Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Fakültesi, Gastronomi Bölümü, Tuzla, İstanbul, Türkiye

ORCID IDs of the authors:

İ.G. 0000-0002-4871-8981


Özet

Dünyada en popüler içeceklerden biri olan kahve, sağlığa kanıtlı faydalarından dolayı fonksiyonel gıda olarak değerlendirilebilir. Kahve içeceğinin fonksiyonel özelliği, yapısında bulunan kafein, klorojenik asit ve malliard reaksiyonun ürünü melanoidinler gibi biyoaktif bileşenlerden kaynaklanmaktadır. Kavrulmuş ve öğütülmüş kahve çekirdeğinden, kahve çözünenlerinin ekstraksiyonu kompleks bir işlemdir ve demleme/pişirme yöntemleri, kahve içeceğindeki ana bileşenlerin ekstraksiyonunda ve miktarlarında önemli rol oynar. 


Bu derlemede kavurma seviyesi ve demleme/pişirme tekniklerinin kahve içeceğinin ana bileşenlerine, fizikokimyasal niteliklerine ve sağlığa etkileri aktarılmıştır. Kafein, klorojenik asitler, diterpenler kahveol ve kafestol ve melanodinlerin vücuttaki görevleri, sağlığa faydaları kahve tüketimiyle ilgili çalışma sonuçları incelenerek derlenmiştir. 


İncelenen araştırma sonuçlarına göre günlük 2-3 fincan kahve içeceği tüketiminin güvenli olduğu, kahve içeceğinin metabolik ve mental sağlığı destekleyici, keyif verici ve uyanıklık arttırıcı, yüksek tansiyon ve depresyonla savaşmaya yardımcı, tip2 diyabet, Alzaymır ve Parkinson hasatlıkları gibi bazı kronik hastalıkları, karaciğer kanseri gibi Kahvenin İnsan Sağlığına Faydalarında bazı kanser türlerini ve kardiyovasküler hastalıklar gibi dejenaratif hastalıkları önleyebileceği belirtilmiştir. Bununla birlikte bazı çalışmalarda olumsuz etkileri açıklanmış, hamile kadınlar için zararlı olabileceği ve kahve tüketiminin 300 mg/g kafein miktarıyla sınırlandırmaları gerektiği aktarılmıştır.


Giriş

Kahve dünyada en çok tüketilen içeceklerden biridir (Farah & dos Santos, 2015). Türkiye’de kahve tüketimi ülkelerle kıyaslandığında, Uluslararası Kahve Organizasyonu (ICO) 2019 verilerine göre Avrupa Birliği, Amerika, Japonya, Rusya, Kanada, Cezayir, Güney Kore, Avustralya ve Suudi Arabistan’dan sonra yedinci sıradadır (ICO, 2020). 100 farklı türe sahip olduğu belirtilen kahve ağacının Coffea arabica (Arabika) ve Coffea canephora (Robusta) adlı iki türünün meyvesi kullanılır. 


Kahve türlerinin genetik orijinini ve yetiştirilme koşullarını bilmek bu iki tür arasındaki kimyasal ve lezzet profili arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri anlamak açısından önem taşımaktadır (Ferreira ve diğ., 2019). Ethopya orjinli Arabika kahvesi, dünya kahve ticaretinde yaklaşık %70’lik payla ilk sıradadır ve Robusta’yla kıyaslandığında, Arabika’dan çok üstün kaliteli kahve içeceği elde edilir ve çok daha fazla tüketilir (Farah ve dos Santos, 2015; Ferreira ve diğ., 2019). Yetiştirilmesi daha kolay ve ucuz olan Robusta kahve, çözünebilir madde ekstraksiyonu yüksek olduğu için genellikle instant kahve üretiminde tercih edilir (Moeenfard ve Alves, 2020).


Euromonitor verilerine göre dünyada kahve 2017 de 84,3 milyar dolar, 2018 de 86,95 milyar dolar ve 2019 da 87,5 milyar dolarlık ticaret hacmiyle artan bir tüketim potansiyeline sahiptir. Dünya da kahve tüketimi 2018 de 7.54 milyon ton iken 2019 da 7.70 milyon tona yükselmiştir. Türkiye’de ise 2017 de 157 bin ton, 49,54 milyar TL, 2018 de 186 bin ton, 51,56 milyar TL, 2019 da 206 bin ton, 52,45 milyar TL lik tüketim ve ticaret hacmine sahiptir. 


Euromonitor verilerine göre, gün geçtikçe dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de kahve tüketim miktarı artan bir eğilim göstermektedir (Euromonitor, 2019). Bu nedenle kahvenin sadece içecek olarak değil sağlık açısından faydaları da gittikçe önem kazanmaktadır. Faydaları tespit edildikçe diyet listelerinde ve sağlıklı beslenme önerileri arasında kahve yerini almaya başlamıştır (Cornelis, 2019; Ciaramelli ve diğ., 2019). Bazı araştırmalar kahvenin fonksiyonel bir içecek potansiyeline sahip olabileceğini belirtmektedir (Samoggia ve Riedel, 2019; Ciaramelli ve diğ., 2019).


Kahve 1000’den fazla kimyasal bileşeniyle kompleks bir yapıdır (O’Keefe, ve diğ., 2013). Kahve çekirdeğinin türü, hasat öncesi ve sonrası uygulanan yöntemler, kavurma işlemi, öğütme boyutu, demleme/kaynatma yöntemi, kullanılan su miktarı ve sıcaklığı gibi faktörler kahve içeceğinin kimyasal kompozisyonunu etkilediği açıklanmıştır (Cornelis, 2019; Ciaramelli ve diğ., 2019; Pereira ve diğ., 2020). Benzer şekilde kahve içeceğinin aroma ve lezzetini etkileyen uçucu bileşenlerin miktarındaki değişmenin de demleme yöntemlerine ait farklı ekstraksiyon tekniklerinden kaynaklandığı belirtilmiştir (Cordoba ve diğ., 2020).


Bu derlemede, kavurma ve demleme yöntemlerinin kahve içeceğindeki beş ana bileşen üzerine etkileri ve sağlığa olan faydaları, bu zamana kadar yapılmış pek çok bilimsel araştırmaların sonuçları irdelenerek açıklanmıştır. Öncelikle kahve çekirdeğinin kimyasal yapısı özetlendikten sonra kahve çekirdeğine uygulanan kavurma yöntemiyle çekirdekte meydana gelen değişim, ardından da kahve içeceği hazırlanırken kullanılan demleme/pişirme yöntemlerinin etkileri vurgulanmıştır. Kahve içeceğinin sağlık açısından faydalarını belirleyen beş ana bileşen olan klorojenik asit, kafein, kafestol ve kahveol ve melanodinlerin uygulanan yöntemler sonucunda değişen miktarlarının nedenleri belirtilmiştir.


Kahve Çekirdeğinin Kimyasal İçeriği


Kahve çekirdeği yeşil renktedir ve kavrulduktan sonra kahverengi olur. Yeşil ve kavrulmuş kahve çekirdeklerinin kompleks kimyasal içeriği pek çok bilimsel çalışmada araştırılmış ve aralarındaki farklar belirlenmiştir. Yeşil kahve çekirdeğinin kuru ağırlık üzerinden yaklaşık %60 ı karbonhidrattır. Karbonhidratların yapısında çözünebilen ve çözünemeyen polisakkaritler (selüloz, arabinogalakton ve galaktomannan) bulunur. Robusta türünde Arabika’ya göre oligasakkaritler (stakiyoz ve rafinoz), disakkaritler ve monosakkaritler (glukoz, galaktoz, arabinoz, fruktoz, mannoz, mannitol, ksiloz ve riboz) biraz daha yüksektir (Ludwing ve diğ., 2014).


Yeşil ve kavrulmuş çekirdeklerde bulunan aktif biyolojik maddeler: klorojenik asit ve laktonların (sınıf başına en az üç izomeriyle kafeoilkinik asit, feruloilkinik asit, dikafeoilkinik asit) temelini oluşturan fenolik asitler, metilksantinler (kafein, teofillin ve teobromin), diterpenler (kafestol ve kahweol), nikotinik asit (vitamin B3) ve ön maddesi trigonelin ve önemli miktarda antioksidanlar bulunur (JeszkaSkowron ve diğ., 2020). Arabikanın yağ oranı Robustadan daha yüksektir. 


Kahve yağ içeriğinin yaklaşık %75’ini trigliserid oluştururken diğer kısmını seteroller (stigmasterol, sitosterol), yağ asitleri (linoleik, linoleik, palmitik, steairk, araşidik, lignoserik ve behenik) ve pentakiklik diterepenler (kafestol ve kahveol) oluşturur (Ludwing ve diğ., 2014; Moeenfard ve Alves, 2020). Potasyum, magnezyum, kalsiyum, sodyum, demir, manganez, sülfat, çinko, bakır, stronsiyum, baryum, nikel, kobalt, kurşun, kadmiyum, brom, sezyum, lantan, rubidyum, skandiyum ve fosfor mineralleri bulunur (Zain ve diğ., 2017). Robustanın kafein oranı Arabika’dan iki kat daha yüksektir (Zain ve diğ., 2017; Farah, 2012) ve Robusta çok daha yüksek oranda polifenoller içerir (Tablo 1) (Vitaglione ve diğ., 2012; Godos, ve diğ., 2014).


Kavurma İşleminin Kahve Çekirdeği ve Kahve İçeceğinin Kimyasal Yapısına Etkileri


Kavurma işlemi kahve için en önemli basamaklardan biridir ve yeşil renkli kahve çekirdeği kahverengi renge dönüşürken, yapısında çok çeşitli kimyasal reaksiyonlar meydana gelerek istenen lezzet ve aroma gelişir. Genel olarak uygulanan kavurma sıcaklığı 150-250 °C arasındadır. Kahve kavurma sıcaklığında belirli bir sıcaklık ve süre sabit olarak verilmez (Aliah ve diğ., 2015; Yeretzian ve diğ., 2002; Ku Madihah ve diğ., 2012). Bu nedenle kavurma sıcaklık ve süresini belirlemek için farklı yöntemler kullanılır. Bunlardan biri Agtron/SCA (Specialty Coffee Association) renk skalasıdır (Elmaci ve Gok, 2021). Elmacı ve Gok (2021) çalışmasında açık, orta ve koyu kavrulmuş kahve çekirdeği elde etmek için sırasıyla 95, 55 ve 35 Agtron numaralarını kullanmışlardır.


Kavurma süresi uygulanan sıcaklık derecesine göre 2-25 dakika arasında değişir, yüksek sıcaklıkta daha düşük sürede kavurma yapılır. Tipik bir kavurma işlemi 10-15 dakika içinde biter. Kavurma işleminin en son aşaması egzotermiktir, karbondioksit (CO2) ve farklı uçucu gazlar oluşur. Oluşan gazlar kahve çekirdeğinin iç basıncını 5-7 atmosfere yükseltirken, iç sıcaklık ise 180°C üstüne çıkar ve kahve çekirdeği bir basınç kabı görevini alır (Ludwing ve diğ., 2014; George ve diğ., 2008; Yeretzian ve diğ., 2002). 


Pirolitik reaksiyonlar sonucu oluşan gazın büyük kısmını CO2 (5-12 L/kg) oluşturur ve kahve çekirdeğinin içindeki boşluklara dolarak iç basıncı yükseltir ve sonuç olarak çekirdek %50-100 şişerek büyür ve bu safhada kahve çekirdeklerinin mısır gibi patladığı duyulur. Kavurma devam ettikçe çekirdekte ikinci patlama olur. Kahve çekirdeğindeki kimyasal reaksiyonların ardından, pH, lezzet ve aromasında meydana gelen değişimle, çekirdek koyu kahverengi ve daha gövdeli (baskın tat) olur (Yeretzian ve diğ., 2002; Aliah ve diğ., 2015).


Tablo 1. Yeşil ve orta kavrum Arabika ve Robusta kahve çekirdeklerinin kimyasal kompozisyonu* (Farah, 2012) Table 1. Chemical composition of green and medium roasted Arabica and Robusta coffee seeds (Farah, 2012)



**********


Yeşil kahve çekirdeğindeki bileşenler Maillard reaksiyonu, karbonhidrat karamelizasyonu ve organik bileşiklerin pirolizi ile farklı bileşenlere dönüşür. Kavurma esnasında meydana gelen kahve bileşenlerindeki değişmeler ve kimyasal reaksiyonlar kahve içeceğinin lezzetine, kimyasal dengesine ve insan sağlığına etki eder (Ludwing ve diğ., 2014; George ve diğ., 2008; Smrke ve diğ., 2013; Vignoli ve diğ., 2014). Uzun kavurma süresi ve koyu kavrulmuş (230 °C ve 20 dk. üstü) kahve çekirdeğiyle hazırlanan kahve içeceğinin antioksidan kapasitesinin düştüğü bulunmuştur (Opitz ve diğ., 2017; Esquivel ve Jiménez, 2012).


Bir araştırmada, açık (105 Agtron, 180°C), orta (85 Agtron, 205°C) ve koyu (50 Agtron 210°C) kavurma sıcaklığının, iki farklı demleme yöntemiyle, Türk kahvesi ve filtre kahve, hazırlanan kahve içeceğindeki toplam antioksidan kapasitesine etkisi araştırılmıştır. Toplam antioksidan kapasitesi gallik asit ve kuersetin cinsinden elektrokimyasal yönetmelerle belirlenen çalışmada, en yüksek toplam antioksidan değerinin düşük derecede kavrulmuş kahve çekirdeğinde olduğu, filtre kahvenin antioksidan kapasitesinin Türk kahvesinden daha yüksek olduğu bulunmuştur (Yıldırım ve diğ., 2020).


Yaklaşık 800 uçucu bileşen gelişerek kavrulmuş kahvenin kokusunu sağlar. Kavurma esnasında karbonhidrat, protein, klorojenik asit, aminoasit ve lipit miktarında düşme meydana gelir. Yeşil kahvede çekirdeğinin temel oligasakkariti sakkaroz, indirgen şekerler glukoz ve früktoza parçalanarak, serbest amino asitler ve proteinlerin serbest amino gruplarıyla reaksiyona girer ve Maillard reaksiyonu gerçekleşir. Maillard reaksiyonuyla aminoketonlar ve/veya aminoaldozlar oluşur. Amadori ve Heyns reaksiyonlarıyla oluşan ürünlerle ileri reaksiyonlara devam eder ve sonuç olarak çok çeşitli aromatik uçucular ve renk verici maddeler oluşur. 


Kafein miktarında önemli bir değişiklik olmaz (Yeretzian ve diğ., 2002; Farah ve Donangelo, 2006; Ku Madihah ve diğ., 2012). Kavurma esnasında, kahve çekirdeği klorojenik asit miktarının %95 ini kaybedebilir. Bu azalma, klorojenik asitin farklı yeni bileşenlere dönüşümüyle örneğin klorojenik asit laktonları oluşumuyla açıklanabilir. Ayrıca kavurma esnasında melanoidinler oluşur ve kahve içeceğinin antioksidan özelliğini arttırır. Kahve içeceğinde ağrılıkça galaktomananlar ve tip II arabino galaktonlar, gibi sindirilemeyen polisakkaritler bulunur (Moreira ve diğ., 2012; Yeretzian ve diğ., 2002; Bicho ve diğ., 2011).


Kahve Öğütme İşlemi ve Kahve Partikül Boyutunun Kahve İçeceğinin Kimyasal Bileşenine Etkileri


Kahve öğütme işlemi sırasında kavrulmuş kahve çekirdeği küçük parçalara indirgenir. Öğütme işlemi sırasında farklı partikül boyutu ve şekilleri meydana gelir. Kahve parçacık boyutunun küçülmesiyle, yüzey alanı artarak suyla temas ve ekstraksiyon oranının arttırır ve parçacıkların daha fazla suyu alarak hızla şişmesini sağlar (Hargarten, Kuhn, & Briesen, 2020; Cordoba, Fernandez-Alduenda, Moreno, & Ruiz, 2020). Farklı demleme yöntemleri için kullanılan kahve partikül boyutunun su/kahve oranı, ekstraksiyon süresi ve uygulanan basınçla kıyaslandığı bilimsel araştırmalarda, partikül boyutunun kahve içeceğindeki çözünen madde miktarı ve uçucu bileşenlerine etkisi ile ilgili sonuçlarda farklıklar vardır ama genel olarak pek çok araştırmada partikül boyutunun kahve içeceğinin kimyasal yapısına önemli bir etkisi bulunmamıştır. Kahve partiküllerinin suyla temas süresinin kahve ekstraksiyonunu için çok daha önemli bir faktör olduğu belirtilmiştir. 


Elde edilen verilere göre demlemenin ilk birkaç saniyesinde (espresso da 8 sn, filtre kahvede 75 sn), basit karbonhidratlar, organik asitler ve kafein %90 oranında, düşük çözünürlükteki bileşenlerse daha uzun sürede kahve içeceğine geçmektedir (Gloess ve diğ., 2013; Cordoba ve diğ., 2020). Derossi ve diğ., (2018) tarafından yapılan çalışmada öğütme derecesinin kahve kalitesine etkisi tespit edilmiş, bununla beraber demleme tekniklerinin kahve içeceğinin tüm niteliklerini anlamlı şekilde etkilediği sonucuna varılmıştır (Derossi ve diğ., 2018).


Kahve Demleme/Pişirme Yöntemlerinin Kahve İçeceğinin Kimyasal Bileşenine Etkileri


Kahve içeceği, kavrulmuş ve öğütülmüş kahve çekirdeğinin suyla demlenmesiyle/pişirilmesiyle hazırlanır. Kahve içeceği hazırlama katı-sıvı ekstraksiyon yöntemidir ve kavrulmuş kahvenin yapısında bulunan farklı kimyasal bileşenlerinin ekstraksiyonu için çeşitli yöntemler kullanılır. Uygulanan yöntemlerin ekstraksiyon kinetiğine anlamlı etkisi vardır. Kahve içeceği birkaç dakika içinde hazırlansa da uygulanan demleme yöntem ve süreci, demlenmiş kahvenin son kalitesine doğrudan etki eder (Cordoba ve diğ., 2020; Moroney ve diğ., 2016).


Kahve çekirdeği hasadı, yeşil çekirdeğe uygulanan yöntemler ve sonrasında kahve kavurma sıcaklık dereceleri, çekirdeğin kalitesini belirleyen önemli parametrelerdir. Kavrulmuş kahve çekirdeğinin öğütülmesi ve ardından uygulanan kahve demleme yöntemleri, kahve içeceğinin kalitesini belirler. Kahve içeceğinin fiziko kimyasal ve lezzet karakteristiğini etkileyen değişkenler; ekstraksiyon süresi, basınç, kahve çekirdeğinin öğütülme boyutu, kullanılan suyun kalitesi, sıcaklığı ve miktarı olarak belirtilir (Şekil 1). Pek çok işlem değişkeni kahve ekstraksiyonunu etkiler (Cordoba ve diğ., 2020; Moroney ve diğ., 2016; Petracco, 2001).


Öncelikle uygulanan kavurma işlemiyle yeşil kahve çekirdeğindeki lezzeti etkileyen bileşenler, uçucu ve uçucu olmayan bileşenlere dönüşür ve ardından uygulanan demleme/pişirme yöntemiyle de pek çok bileşen kahve içeceğine geçer. Kahve içeceğindeki bileşenlerin miktarı; öğütülmüş kahve çekirdeğinin partikül boyutu, demleme esnasında su ve kahve partiküllerinin teması yani ekstraksiyon süresi, basınç, sıcaklık,kullanılan su miktarı ve kalitesi ve uygulanan demleme yöntemlerine göre değişiklik gösterir (Şekil 1) (Farah ve dos Santos, 2015; Cordoba ve diğ., 2020).


*****


Şekil 1. Kahve içeceğinin fizikokimyasal özelikleri ve lezzet profilini etkileyen ana parametreleri gösteren diagram (Cordoba ve diğ., 2020)

Figure 1. Diagram which indicates main parameters effective on physicochemical properties and sensory profile of coffee beverage (Cordoba, et al., 2020)


Kahve Demleme/Pişirme (Ekstraksiyon) Metotları


Kahve çekirdeğinden suyla çözdürülerek kahve içeceği hazırlanması bir katı-sıvı ekstraksiyon yöntemidir. Katının sıvıdan ayrılması yöntemine temel işlemlerde filtrasyon denir ve sıvının sabit bir yataktan süzülmesi mantığına dayanır. Katısıvı ekstraksiyon yönteminde üç önemli basamak vardır. Bunlar; 1) Öğütülmüş kahvenin suyla teması ve suyu yapısına çekmesi, 2) Temas sonrasında çözünen maddelerin çözücü olan suya geçmesi 3) Elde edilen çözeltinin (kahve içeceğinin) kalan kahve partiküllerinden ayrılma işlemidir (Petracco, 2001; Moroney ve diğ., 2016; Cordoba ve diğ., 2020) (Şekil 1).


Dünyada kahve içeceğini hazırlanmak için kullanılan farklı ekstraksiyon yöntemleri vardır (Şekil 2). Genel olarak ekstraksiyon işlemi tüketiciler arasında demleme/pişirme yöntemi olarak bilinir. Liksiviasyon (sıvıda özütleme), süzme, infüzyon (üstüne sıcak su akıtılarak demleme), dekoksiyon/pişirme (kaynatarak özünü çıkarma), yıkama ve maserasyon olarak farklı demleme/pişirme yöntemleri vardır (Petracco, 2001; Cordoba ve diğ., 2020; Moroney ve diğ., 2016; Gloess ve diğ., 2013).


Temel Demleme Yöntemlerinde Uygulanan Prensipler


1. Dekoksiyon/Kaynatma yöntemi; Türk kahvesi, kaynatılmış kahve, perkolatör kahve ve vakum kahve en çok bilinen dekoksiyon yöntemlerdir. Bu yöntemde öğütülmüş kahve partikülleri belirli sıcaklıktaki suyun içinde kalır, suyun kaynama sıcaklığında olması gerekmez, sıvının içerisine çözünen madde miktarını arttıracak sürede kalması yeterlidir. Genel olarak katı ve sıvının teması uzun sürelidir (Derossi ve diğ., 2018; Cordoba ve diğ., 2020).

a) Türk kahvesi: Kavrulmuş ve çok küçük boyutta öğütülmüş (ortalama 120 mikron) kahve çekirdeği oda sıcaklığında suyla cezve içinde karıştırılır ve ateş üstünde köpürme noktasına kadar, karıştırılmadan pişirilir. Köpüklenme ve baloncuklar oluştuğunda ateş üstünden alınır, kaynatılmaz. Türk kahvesine özel kahve fincanına köpüğüne zarar vermeden, kahve partikülleri ile boşaltılarak içilir. 


Köpürme esnasında sıcaklığın 93-95°C aralığına ulaştığı ve kaynatılmadan bu sıcaklıkta fincana boşaltılmasının ve köpüklenme süresinin üç dakika içinde tamamlanacak şekilde ısının ayarlanmasının lezzet ve sağlık açısından önemi belirtilir. Kahve hazırlanırken kullanılan cezvenin ısı iletkenliği önem taşır (Girginol, 2018; Özdestan, 2014; Cordoba ve diğ. 2020; Elmaci ve Gok, 2021).


b) Kaynatılmış Kahve: Norveç ve Finlandiya gibi Nordik ülkelerinin favori içeceğidir. Öğütülmüş kahve çekirdeği suyla pot içinde karıştırıldıktan sonra kaynatılarak hazırlanır. Kahve partikülleri çöktükten sonra fincana servis edilerek içilir. Sıcak kalması için pot içinde süzülmeden uzun süre bekletilir (Derossi ve diğ., 2018; Cordoba ve diğ., 2020).


c) Perkolatör Kahve: Amerikan’ın en eski demleme yöntemidir. Perkolatör özel bir kahve demliğidir. Üstünde delikli hazneye öğütülmüş kahve, en alt tabana su konur ve ateş üstünde ısıtılır. Tabandaki su kaynayınca, perkolatör içindeki çubuktan yukarı çıkar ve yayıcı levhanın üstünden altındaki öğütülmüş kahveye, sıcak bir yağmur gibi yağar. İnce çekilmiş kahve çekirdeklerinin arasından sızan sıcak su, süzülerek alttaki hazneye akar. Suyun borudan yukarı çıkıp, kahve olarak aşağı süzülmesinden sonra da döngü devam eder (Cordoba ve diğ., 2020).


d. Vakum(Sifon)Kahve:Alt haznedeki su kaynadıkça basınç oluşturarak üst hazneye çıkar ve buradaki öğütülmüş kahve çekirdeği ile karışması beklenir. Ardından ısıtıcı kapanır ve alttaki hazne soğumaya başlayınca, vakum oluşturarak üstteki demlenmiş kahve aşağıdaki hazneye çekilir (Cordoba ve diğ., 2020).


2. İnfüzyonyöntemi; Filtrekahve ve Neapolitan(90±5°C) en bilinen iki yöntemdir. Öğütülmüş kahve çekirdekleri (ortalama 838 mikron) filtre üstüne yerleştirilir ve sıcak suyun öğütülmüş kahve çekirdeği üstünden akıtılmasıyla hazırlanır. Dekoksiyon yöntemindeki gibi doğrudan ısıtma ve uzun süre su ve kahve partikülleriyle temas yoktur. Kahve partikül boyutu daha büyüktür (Cordoba ve diğ., 2020; Caporaso ve diğ., 2014).


3. Basınç yöntemi; French press (piston), Moka kahve (90 ±5°C) ve espresso (90 ±5°C, 9 ±5 bar, 30 ±5 s) en çok bilinen yöntemlerdir. Kahve içeceği basınç kullanılarak hazırlanır. Basınç, demleme için eklenen sıcak suyun öğütülmüş (ortalama 351 mikron) kahve çekirdeklerinin sıkıştırılmasıyla hazırlanan kahve kekinin içinden akmasını sağlar. Uygulanan basınç seviyesi kahve içeceğinin karakteristik özelliğini etkiler (Petracco, 2001; Parenti, ve diğ., 2014; Cordoba ve diğ., 2020; Navarini ve diğ., 2009).


4. Soğuk demleme yöntemi; Soğuk demleme yönteminde diğer yöntemler gibi sıcak su kullanılmaz ve demleme süresi çok daha uzundur, uygulanan tekniğe göre demleme süresi 8 ile 24 saat arasında olabilir. Genel olarak oda sıcaklığında veya daha düşük sıcaklıkta su, öğütülmüş kahve üstüne damlatılarak, French press gibi direkt temasla ya da damlatılarak hazırlanabilir. Düşük sıcaklık ve uzun ekstraksiyon süresi, kahve içeceğine farklı fizikokimyasal özellik ve lezzet karakteristiği sağlar (Cordoba, Pataquiva, Osorio, Moreno, & Ruiz, 2019).


Kahve İçeceğinin İnsan Sağlığına Faydaları ve Fonksiyonel İçecek Olarak Değerlendirilmesi


Kahve içeceğinin insan sağlığına faydaları Tablo 2 de listelenmiştir.


Kahve İçeceğindeki Önemli Bileşenlerin Sağlığına Olumlu Etkileri


Kahvenin sağlığa faydalarından bahsedebilmek, farklı faktörlerin neden olduğu kompleks yapıdan dolayı kısıtlıdır. Kahve kavurma ve demleme teknikleri bu faktörlerden sadece ikisidir. Yapılan araştırmalarda kahvenin dört ana bileşeni olan kafein, klorojenik asit, kafestol ve kahveol ün sağlık açısından önemli etlikleri tespit edilmiştir (Şekil 3). Kahve içeceğindeki bileşenlerin miktarı ve sağlığa faydası, çekirdeğindeki bileşenlerin miktarı, uygulanan kavurma ve demleme teknikleri, kahve türü, toprak ve iklim kombinasyonu, kahve çekirdeğinin elde ediliş metotları gibi pek çok uygulamadan etkilenir. 


Ayrıca kahve çekirdeğini kavurma esnasında oluşan melanoidinlerin sağlık açısından önemli faydaları olduğu da bilimsel olarak açıklanmıştır (Coelho ve diğ., 2014; Farah ve Lima, 2019; Lagner ve Rzeski, 2014; Moreira ve diğ., 2012).


******

Şekil 2. Kahve demleme yöntemleri; Dekoksiyon/Pişirme yöntemi: Türk kahvesi, Kaynatılmış kahve, Perkolatör kahve, Vakum (sifon) kahve (Web2, 2020), İnfüzyon yöntemi; Filtre kahve Basınç yöntemi; French press, Moka kahve ve Espresso (Cordoba ve diğ., 2020; Navarini ve diğ., 2009; Elmaci ve Gok, 2021)


Şekil 3.

Figure 3. Molecular structure of four main compounds found in

Kahve içeceğinde bulunan dört önemli temel bileşenin moleküler yapısı (Cano-Marquina ve diğ. 2013)

coffee beverage (Cano-Marquina et al., 2013)


Kafein

Kafein (1,3,7-trimethylxanthine) temel bileşeni olan ksantin 3 metil grubu ile birleşen bir purin alkoloididir (Higdon ve Frei, 2006; Akça ve diğ., 2018; Ludwig, ve diğ., 2014). Kahvede en çok araştırılan bileşen olan kafein 1820 yılında kahve çekirdeğinden izole edilmiştir. Tüketilen içecekler arasında en yüksek kafein miktarı kahvede bulunmuştur (CanoMarquina ve diğ., 2013). Bilimsel araştırma sonuçları yetişkin bireylerin günlük 400 mg kafein tüketiminin güvenli olduğunu belirtmektedir (Coso, Salinero, & Lara, 2020; dePaula & Farah, 2019). Kafein oda sıcaklığında renksiz ve acıdır. Kahvedeki acılığı sağlayan ana bileşendir. Bitkileri böceklerden koruyucu özelliğine sahiptir (dePaula ve Farah, 2019).


Kafein Robusta türünde Arabika’dan yaklaşık %40-70 daha fazla bulunur (Tablo 1). Kafein oranı düşük olan Arabika bu nedenle biyolojik ve mekanik strese karşı daha hassastır (Farah, 2012; dePaula & Farah, 2019). Yeşil kahve çekirdeğinin kavrulma sonrasında kafein oranında önemli bir değişiklik olmadığı tespit edilmiştir. Kavrulmuş Arabika kahve çekirdeğinde, 100 g kuru maddede yaklaşık olarak 0.7-1.6 g, Robusta’ da ise 1.8-2.6 g kafein tespit edilmiştir (dePaula ve Farah, 2019).


Şekil 1 de gösterildiği gibi, kahve ekstraksiyonunda etkili faktörlerin ve Şekil 2 de yer alan farklı demleme/pişirme yöntemlerinin kahve içeceğindeki kafein miktarına etkisi pek çok araştırmanın konusu olmuştur. Kafein sıcak suyun kullanıldığı ekstraksiyon yöntemlerinde çok iyi çözünür. Türk kahvesi, kaynatılmış kahve demlemenin yer aldığı dekoksiyon yönteminde, filtre kahvenin yer aldığı infüzyon yöntemine göre kafein oranı daha yüksek bulunmuştur. Su miktarının öğütülmüş kahve çekirdeğine oranı, suyun sıcaklığı, kavurma derecesi, öğütülmüş kahvenin partikül büyüklüğü ve demleme süresi kahve içeceğindeki kafein oranını etkiler. Koyu kavrulmuş kahve çekirdeğinde yüksek kafein miktarı bulunur. 


Ayseli ve diğ. (2021) kavurma işleminin Türk kahvesinin fizikokimyasal etkilerini araştırdığı çalışmada orta kavrulmuş (155°C de 18 dk.) Arabika kahve çekirdeğiyle hazırlanmış Türk kahvesinde kafein miktarını 571 mg/L olarak belirlemişlerdir. Aynı çekirdeğin daha yüksek ısıda kavrulmasıyla (170°C de 18 dk.) hazırlanmış Türk kahvesinde ise kafein miktarının aratarak 601 mg/L e yükseldiği bulunmuştur. Araştırmacılar bu artışın istatistiksel olarak anlamlı olmadığını vurgulamışlardır (Ayseli ve diğ., 2021). 


Kahve içeceğinde, genel olarak tercih edilen fincan boyutuna göre yaklaşık olarak 76-112 mg/240 mL, ya da 32-47 mg/100 mL de kafein olduğu belirtilse de yapılan bir araştırmada aynı kahve çekirdeğinin farklı yerlerde hazırlanan kahve içeceğinde kafein oranı 54-118 mg/100 mL bulunmuştur. Bu sonuçlar demleme tekniklerinki farklılığın, kahve içeceğindeki kafein miktarında 6 kattan fazla farklılığa neden olabileceğini gösteriyor. Aynı çekirdekte uygulanan demleme yöntemlerinin neden olduğu kafein miktarındaki büyük farklılık, toplumun kafein alım oranının tespitinin oldukça zor olduğunu açıkça göstermektedir (dePaula ve Farah, 2019; Derossi ve diğ., 2018; Ludwing ve diğ., 2014). Espresso kahvenin bir fincanında kafein miktarı 200-300 mg olabilmektedir (CanoMarquina ve diğ., 2013).


Kafein 15-120 dk içinde kanda en yüksek seviyeye ulaşır ve alınan miktara göre merkezi sinir sisteminde uyarıcı etki gösterir. Günde 250-400 mg arası ya da 1-5 mg/vücut ağırlığı kafein, keyif verme, enerjik hissetme, işte isteklilik ve motivasyon, güçlü dikkat ve odaklanmayla kendine güven ve bilişsel fonksiyonların artması gibi olumlu etkilere sahipken bilimsel araştırmalar 500 mg üstü kafein alımının tedirginlik, huzursuzluk gibi olumsuz etkilere neden olduğunu göstermektedir. Günde dokuz fincandan fazla (600-900 mg kafein) tüketimin kalp hızı ve kan basıncında artışa neden olduğu bildirilmiştir. Kafeinin ayrıca midenin asit salgısını artışına ve diüretik etkiye neden olduğu belirtilmektedir (Higdon ve Frei, 2006; Garipağaoğlu ve Kuyrukçu, 2009; dePaula ve Farah, 2019; Nawrot, ve diğ., 2003; Grosso ve diğ., 2017).


Kafeinin sağlık üzerine etkilerine ilişkin birçok alanda araştırmalar devam etmektedir. Son yıllarda “kafein tüketimi ile Tip 2 diyabet, Alzaymır ve Parkinson hastalığı riskinde azalma, kafein tüketimi ile karaciğer dokusunda yenilenme” en çok araştırılan konularındandır. İskandinav ülkeleri ve ABD’de yapılan büyük çaplı, prospektif kohort tipi araştırmalarda (hastaların zaman içinde ileriye yönelik izlenmesi), günde üç fincan ve üzerinde kahve tüketen kişilerde Tip 2 diyabetin anlamlı olarak düşük olduğu saptanmıştır (dePaula ve Farah, 2019; Nawrot, ve diğ., 2003; Cornelis, 2019; Grosso ve diğ., 2017; Wierzejska, 2017).


Günlük 300 mg kafein tüketiminin metabolizmayı hızlandırdığı, yaklaşık 79 kcal lik enerji harcamasını sağladığı bulunmuştur. Düzenli kahve tüketiminin, beslenme programına kahve konulmasının, kilo veremeye ve egzersiz uygulamasında yardımcı olarak kilo kontrolünü desteklediği tespit edilmiştir (Ludwing, Clifford, Lean, Ashihara, & Croizer, 2014). Kafein içeren içeceklerin Parkinson hastalığı riskini azalttığını açıklayan araştırmalar, düzenli olarak günde bir fincan kahve ya da çay içen erkeklerde, içmeyenlere göre Parkinson hastalığı riskinin %30-50 daha düşük olduğu göstermektedir. Fare deneylerinde yüksek kafein tüketimi insanlar için günlük 500 mg ya da 5 kahve fincanı kahveye gelen miktarın Alzaymır hastalığına karşı koruyucu etkisi doğrulanmıştır (dePaula & Farah, 2019; Nawrot, ve diğerleri, 2003; Cornelis, 2019; Grosso, Godos, Galvano, & Giovannucci, 2017; Wierzejska, 2017; Nehlig, 2016).


Kahvede bulunan kafein, ağrı giderici, migren ya da obeziteyi tedavide kullanılmaktadır. Antioksidan ve antimikrobiyal özelliğine sahip kafeinin kanserojenik bakteri Streptococcus mutans ve patajojenik bakterilere karşı etkili olduğu ve antienflamatuar potansiyeli araştırmalarda ispatlanmıştır (Saltan ve Kaya, 2018; dePaula ve Farah, 2019; Nawrot, ve diğ., 2003).


Kardiyovasküler sisteme etkileri üzerine çok sayıda araştırma yapılmıştır. Norveç araştırmalarında kroner kalp hastalığının kahve tüketimiyle azaldığı bulunsa da kesin bir sonuç değildir (Ramalakshmi ve Raghavan, 1999; Godos ve diğ., 2014). Risk faktörü yüksek insanlarda içerdiği kafein miktarına bağlı olarak kahvenin hipertansiyonu arttırdığı, 3.3 mg/kg kafeinin kan basıncını yükselttiği belirtiliyor (Lim, Chang, Ahn, & Kim, 2020). Kafein ve uyku üzerine çalışmalar, yaş, kilo vb özelliklerine göre 200 mg kafein ve fazlasını tüketen kişilerde uyanıklığı arttırdığı, uykusuzluğu azalttığı, uzun gece yolculuklarında performansı desteklediği açıklanmıştır (Clark ve Landolt, 2017; Cornelis, 2019; Grosso ve diğ., 2017; Ludwing ve diğ., 2014).


Klorojenik Asit

Polifenoller çok yüksek antioksidan kapasitesine sahiptir ve sağlığı destekleyen önemli biyoaktif maddelerdir (Ozcan ve diğ., 2014; Herawati ve diğ., 2019). Polifenoller açısından zengin kahve, antioksidan potansiyeline sahip polifenol gubundaki flavanoidler, fenolik asitler, lignanlar ve stilbenler gibi bileşikler içerir. 


Klorojenik asit; kafeik asit, ferulik asit ve kinik asidin yapısını oluşturduğu trans-sinamik asit esteridir (Şekil 3 ve Şekil 4). Kahvede 45 çeşit klorojenik asit tespit edilmiştir (Mills ve diğ., 2013). Oluşan klorojenik asit formları ester bağındaki pozisyonuna göre kafeoil, kumaroilveya feruloil-kinik asitlerin farklı isomerik yapılarını içerirler ve kavurma sonrasında bu asitlerin laktonlarına dönüşürler (Cano-Marquina ve diğ., 2013; Farah, 2012; Ludwig ve diğ., 2014; Farah ve Lima, 2019; Zain ve diğ., 2017; Farah ve Donangelo, 2006). Klorojenik asit kafein gibi ısıya dayanıklı değildir ve kavrulmuş kahvede kafein/klorojenik oranı yükselir (Ludwig ve diğ., 2014).


5-O-Kafeolkinik asit olarak da bilinen klorojenik asit, karbonhidrat emilimini yavaşlatma özelliğine sahiptir (Wachamo, 2017). Isıya duyarlı olmasından dolayı kavurma esnasında düşük ve yüksek moleküllü farklı yapılara dönüşür ve kavurma sıcaklığı arttıkça klorojenik asit miktarı düşer fakat yeni oluşan bileşiklerden dolayı çeşitlilik artar. Kavurma sonrası kahvede benzer özellikte yaklaşık 200 bileşik tespit edilmiştir (Goodman ve diğ., 2017; Ludwing ve diğ., 2014). Bu nedenle kavurma esnasında düşen klorojenik asit miktarı, kahve içeceğinin antioksidan kapasitesinin düşmesi anlamına gelmemektedir (Liang ve diğ., 2016). Benzer şekilde Ayseli ve diğ. (2021) orta kavrulmuş Arabika kahve çekirdeğiyle hazırlanmış Türk kahvesinde klorojenik asit miktarını 1399.5 (mg/L), koyu kavrulmuş çekirdekle hazırlanan Türk kahvesinde ise 912.0 (mg/L) olarak saptamışlardır.


******

Şekil 4.

Kahvede en yaygın bulunan polifenoller ve fenolik asitler (Cano-Marquina ve diğ., 2013)


Yüksek ısıyla protein ve karbonhidratlar arasında oluşan Maillard reaksiyonu ürünü melanoidin, bir kısım klorojenik asit ile birleşebilir. Klorojenik asit ve melanoidin bileşenleri kavrulmuş kahvenin toplam antioksidan potansiyelini oluştururlar. Her iki grubun kimyasal yapısı farklı olduğu için antioksidan aktiviteleri de farklılık gösterir ve klorojenik asidin antioksidan kapasitesi çok daha yüksektir. Kahvenin antioksidan kapasitesi düşük kavurma sıcaklığında daha yüksektir ve sıcaklık arttıkça düşer (Goodman ve diğ, 2017; Bicho ve diğ., 2011; Vignoli ve diğ., 2014; Demir ve diğ., 2020). Aynı öğütülmüş kahve ile hazırlanan sıcak ve soğuk demleme kahve içeceklerindeki klorojenik asit konsantrasyonları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (Fuller ve Rao, 2017).


Klorojenik asit vücuttaki metabolizması tam olarak net olmasa da ince bağırsak ve kolon da gerçekleştiği üzerine bilimsel çalışmalar vardır ve ürede farklı metabolitleri tespit edilmiştir (Cano-Marquina ve diğ., 2013; Ludwing ve diğ, 2014). Kahve içeceğindeki klorojenik asitin hücre içi antioksidan etkisinin araştırılmasında, insan kolon karsinoma hücresi Caco-2 üzerine etkisi tespit edilmiştir. Böylece klorojenik asidin sağlık açısından potansiyel faydası hücre içi antioksidan kapasitesine sahip olmasıyla açıklanmıştır (Liang ve diğ., 2016).


Glukoz ve lipit metabolizmasına önemli etkiye sahip klorojenik asidin diabet, kardiyovasküler hastalıklar, obezite, kanser ve karaciğer yağlanması ile ilgili sorunların düzenlenmesi üzerine olumlu etkileri, ayrıca bağışıklık sistemi destekleyici, antienflamatuar, antiobezite, antimikrobiyal, antiviral etkileri açıklanmıştır (Wachamo, 2017; Farah, 2018).


Yeşil kahve çekirdeğinde (kuru ağırlık) toplam klorojenik asit miktarı yaklaşık olarak Arabika’ da %4-8, Robusta’ da %6-12 arasındadır. Bir fincan kahve içeceğindeki klorojenik asit miktarı, kavurma derecesi, demleme yöntemi, su ve öğütülmüş kahve oranı, suyun sıcaklığı, kahve ve suyun temas süresine bağlı olarak değişmektedir. Genel olarak kahve içeceğinde klorojenik asit miktarının çok büyük değişkenlik gösterdiği görülmektedir (Farah ve Donangelo, 2006; Ludwing ve diğ., 2014). 


Bir araştırmada kahve içeceğindeki klorojenik asit miktarı 20-675 mg aralığında tespit edilmişken (Cano-Marquina ve diğ., 2013; Ludwig ve diğ., 2014; Farah ve Lima, 2019), başka bir çalışmada bir fincan ya da 200 mL kahve içeceğinde klorojenik asit miktarı 70-350 mg, kafeik asit miktarı 35-175 mg arasında (Wachamo, 2017), diğer bir araştırmada ise 200 mL kahve içeceğinde klorojenik asit miktarı 15-325 mg aralığında bulunmuştur (Mills ve diğ., 2013). Farah ve Lima (2019) çalışmasında klorojenik asit miktarının 100 mL de 26-1141 mg aralığında, kolorojenik izomerleri ve kavurma esnasında oluşan laktonlarını içeren toplam miktarın ise 100 mL de 50-200 mg aralığında olduğunu belirtmişlerdir (Farah ve Lima, 2019; Ludwing ve diğ., 2014).


Hafif ve koyu kavurma dereceleri ve demleme yöntemlerinin etkisini araştıran çalışmalarda, 100 mL kahve içeceğinin toplam klorojenik asit miktarı, elektrikli filtre kahveyle demlemede 35-170 mg, espresso demlemede 40-1000 mg, moka kahve demleme yönteminde 55-150 mg, French press demleme yönteminde 40-280 mg Türk kahvesi pişirme yönteminde 110-200 mg, kaynatarak pişirme yönteminde 70-230 mg, soğuk demleme yönteminde 35-319 mg aralığında tespit edilmiştir (Farah ve Lima, 2019). Klorojenik asit ekstraksiyon oranının ilk 2 dk da ve 93°C de yüksek olduğu tespit edilmiştir. Espresso yöntemiyle demlenen kahve içeceğinin klorojenik asit miktarı diğer demleme yöntemlerinden daha yüksektir (Şekil 2). Bunun nedeninin espresso demlemede kullanılan su miktarının öğütülmüş kahve miktarına göre diğer yöntemlerden daha az olması ve basınç (9 bar) uygulanmasıyla açıklanmaktadır (Farah ve Lima, 2019).


Kahve içeceğindeki klorojenik asit ve laktonlarının yüksek antioksidan kapasitesi, Brezilya, Norveç, Japonya gibi çok tüketen toplumlar için kahveyi önemli bir antioksidan kaynağı durumuna getirdiği belirtilmektedir. Klorojenik asit askorbik asitle benzer antioksidan aktivitesi göstermektedir. Genel olarak bilimsel çalışmalara göre sağlığa faydaları aşağıdaki gibi özetlenebilir (Farah ve Lima, 2019; Ludwing ve diğ., 2014; Lang, ve diğ., 2013).


• Antioksidan özelliğiyle birlikte anti inflamatuar etkisiyle yara iyileşmesine destek verir,

• Antimutajanik ve anti kansorojenik etkileri,

• Karaciğer koruyucu (aşırı demir yüklenmesi, yüksek alkol tüketimi, obezite kaynaklı karaciğer sorunları) (2 fincan/gün tüketiminin 40% karaciğer kanseri riskinde azalma sağlayabilir),

• Antidiaybetik etkisi (3-4 kahve/gün),

• Kalbi koruyan ve antihepstansif etkisi,

• Antiobezite ve Anti-metabolik sendrom etkisi (1-4 fincan/gün),

• Sinir sistemi koruyucu etkisi,

• Antimikrobiyal, antiviral etkisi,

• Prebiyotik etkisi bulunduğu açıklanmıştır.


Kahveol ve Kafestol


Kahveol (182-1265 mg/100 g Arabika) ve kafestol (182-1308 mg/100 g Arabika) (Şekil 2), kahve yağının yaklaşık %20 sini oluşturan ana dieterpenlerdir (Wuerges ve diğ., 2020). Antioksidan kapasitesi, antiinflamatuar etkisi, kanser ve toksik maddelere karşı koruyucu etkileri olduğu açıklanmıştır. Fakat aynı zamanda serum kolesterol seviyesini arttırdığı ile ilgili bulgular açıklanmıştır. Günlük 2 mg kafestol tüketiminin serum kolesterol seviyesini 1 mg/dL arttırdığı yönünde çalışmalar bulunmaktadır (Wuerges ve diğ., 2020; Ludwing ve diğ., 2014; Moeenfard ve Alves, 2020; Moeenfard ve Alves, 2020). Pek çok güncel araştırma sonuçlarında kahve içeceğindeki miktarların demleme/pişirme yöntemine göre değiştiği, doza bağlı olarak kandaki lipit seviyesine etkisi olduğu, serum kolesterol seviyesi artışının ancak belirli bir miktar üstündeki tüketimle oluşabileceği belirlenmiştir (Lim ve diğ., 2020; Cano-Marquina ve diğ., 2013; Pourshahidi ve diğ., 2016).


Kaynatılmış ve filtre edilmeden hazırlanmış kahve içeceklerinde diğer demleme yöntemlerine göre kahveol ve kafestol daha yüksek miktarda tespit edilmiştir. Filtre yöntemiyle hazırlanan kahve içeceğinde kahveol ve kafestolün, filtreden geçemediği ve üstte kaldığı, bu nedenle filtre yöntemiyle demlenen kahve içeceğinde neredeyse yok denecek kadar az bulunduğu belirtilir. İskandinav kaynamış kahve, French press ve Türk kahvesinde bir fincanda 6-12 mg bulunurken filtre kahvede 0.6 mg bulunmuştur. Diterpenlerin kolesterol artırıcı etkisi olduğu belirtilse de kimyasalların zararlı etkilerine karşı koruyucu potansiyele sahip olduğu açıklanmıştır (Ludwing ve diğ., 2014). Lim ve diğ. (2020) 100 mL espresso kahvede, 0.4-0.7 mg kahveol ve 0.3 ve 0.6 mg kafestol olduğunu açıklamıştır (Lim ve diğ., 2020).


Zang ve diğ.. (2012) kavurma sıcaklığının ve dört ayrı demleme yönteminin; kaynamış, Türk kahvesi, French press ve moka (Şekil 2), kahve içeceğindeki kefestol miktarına etkisini araştırmıştır. Her iki faktörün de kafestol miktarına anlamlı etkilerini ve ekstraksiyon veriminin bu iki faktöre bağlı olduğunu belirtmişlerdir. Çalışma sonucunda, en yüksek kafestol miktarının Frech press (11.9-4.6 mg/L), kaynamış kahve (10-14 mg/L) ve Türk kahvesinde (2.8-1.4) olduğunu, moka kahvede (2.4-1.1) daha düşük kafestol bulunduğunu, ayrıca artan kavurma sıcaklığıyla kafestol miktarında azalmanın demleme yöntemine bağlı olarak %42 oranında olabileceğini göstermişlerdir (Zhang ve diğ., 2012).


Önceki çalışmalar, diterpenlerin serum kolesterolünün artışına neden olan olumsuz etkisine rağmen enflamasyonu düzenleyen ve kansorejen maddelerin detoksifikasyonuyla kanseri önleme etkisinin göz ardı edilmemesi gerektiğini ortaya koymuştur. Çok eski birkaç araştırma sonucuna bakarak henüz olumsuz etkileri tam olarak kanıtlanmamış kahve içeceğini diterpenlerin varlığından dolayı kötülemek doğru değildir. Aksine kahve dieterpenlerinin biyolojik öneminden dolayı, demleme tekniklerine bağlı olarak günlük içilen kahvede bulunan miktarları sağlığa faydalı olabilir (Moeenfard ve Alves, 2020) ve bu nedenle çok daha fazla bilimsel araştırma yapılmalıdır.


Melaonoidinler


Melanoidinler kahve çekirdeğinin kavrulması esnasında, proteinlerin serbest amino gruplarıyla indirgen şekerler arsında meydana gelen Maillard reaksiyonunun son ürünleridir ve kahveye özgü renk ve aromaların oluşumuna katkı sağlar. Kahve önemli bir melanoidin kaynağıdır ve kuru maddede kahve içeceğinin yaklaşık %25’ini oluşturur. Melanoidinlerin yapısı kahve çekirdeğinde bulunan galaktomananlar ve arabinogalaktanlar gibi polisakkaritler, aminoasitler, proteinler ile klorojenik asit, kafeik asit ve ferulik asit gibi fenolik bileşenlere bağlıdır. Kahve kavurma işlemi süresi arttıkça melanoidin oluşumu artar (Lagner ve Rzeski, 2014). Kahve melanoidinlerin oluşumunda reaksiyona giren klorojenik asitin yaklaşık %23 oranında kaybı meydana geldiği belirtilir (Coelho ve diğ., 2014).


Kavurmayla oluşan melanoidinler ve yeni bileşenler, yüksek antioksidan özelliği taşırlar. Melanoidinlerin kahve içeceğinde %10-15 oranında antioksidan aktivitesine sahip olduğu belirtilmiştir. Kahve çekirdeğine uygulanan kavurma derecesi arttıkça toplam klorojenik asit miktarı düşmesine rağmen, toplam antioksidan kapasitesi artmıştır (Liang ve diğ., 2016).


Kafeik asidin antioksidan aktivitesinin, klorojenik asitten daha yüksek olduğunu gösteren çalışmalar, kavrulma süresi ve sıcaklığı arttıkça kahve çekirdeğinin antioksidan aktivitesinde önemli bir kayıp meydana geldiğini fakat kavurma sırasında oluşan melanoidinlerin kahvenin antioksidan aktivitesini arttırarak, bu kaybı tamamladığını göstermektedir (Pérez-Hernández ve diğ., 2012).


Melanoidinlerin sağlığa pozitif ve negatif etkileri henüz araştırma aşamasındadır. Eski araştırmalarda gıdaların besin değerini düşürdüğüne dair çok olumsuz açıklamalar olsa da yeni araştırmalar çeşitli faydalarından bahsetmeye başlamıştır. Klorojenik asit ve indirgenme ürünlerini yapısında barındıran melanodinlerin antioksidan, antimikrobiyal, antihipertansif, antialerjik ve prebiyotik özelliğiyle sağlığı destekleyici özelliklere sahip olduğu, bu özelliklere ek olarak metal iyonlarıyla bağ yapabildiği için antimutajenik ve timör büyümeyi önleyici özellikleri de yeni çalışmalarda gösterilmektedir (Lagner ve Rzeski, 2014; Coelho, ve diğ., 2014).


Kahve İçeceğindeki Önemli Bileşenlerin İnsan Sağlığına Olumsuz Etkileri

Kahve içeceğinin insan sağlığına olumsuz etkileri ile ilgili çelişkili bilgiler bulunmaktadır ve olumsuz etkiler tüketim miktarıyla ilişkilendirmektedir (Pourshahidi ve diğ., 2016; Sözlü ve diğ., 2017; Godos ve diğ., 2014). Fazla kahve tüketiminin kansere karşı koruyucu etkisinin yanında kanser sürecindeki farklı basamaklara müdahale etmesi ve/veya ters etkiye oluşturabileceği, kalın bağırsak, mesane, kanseri, pankreas ve göğüs kanser oluşum riskini arttırabileceği belirtilmektedir (Pourshahidi ve diğ.,, 2016). 


Japonya’da 50.000 sağlıklı kadın ve erkek üzerinde yapılan 7-9 yıllık bir araştırmada kahve tüketiminin hepatosellüler karsinomaya etkisi olmadığı rapor edilmiştir (Higdon ve Frei, 2006). Çok sayıda epidemiyolojik çalışma kahve tüketimi ve kanser oluşum riski arasında çok düşük bir ilişki olabileceğini ortaya koymaktadır (Higdon ve Frei, 2006).


Kardiyovasküler hastalıklara kahve tüketiminin olumsuz etkisi kesin olarak açıklanmasa da kahvede bulunan diterpenlerin serum LDL, toplam kolesterol ve plazma homosistein seviyelerini ve hipertansiyonu etkileyebileceği ve bu etkilerin sonucunda kalp hastalıkları gelişim riskine neden olabileceği düşünülmektedir. İskoçya, ABD ve Finlandiya’da yapılan kohort tipi araştırmada koroner kalp hastalıkları riski ve kahve tüketimi arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (Sözlü ve diğ., 2017; Higdon ve Frei, 2006; Godos, ve diğ., 2014). 


Higdon ve Frei (2006) günde beş fincan ve üstünde kahve içeceği tüketenlerin içmeyenlere göre koroner kalp hastalıkları riskinin %40-60 daha fazla olabileceğini açıklamıştır. Araştırmada ayrıca 600 mL kahve tüketiminin akut kroner kalp riski oluşabileceği, 300 mL atında tüketiminse riskinin çok daha düşük olacağı belirtilmiştir (Higdon ve Frei, 2006).


Kahve tüketiminin hipertansiyon ve aritmi ile ilişkisini araştıran çalışmaların sonuçları farklılık göstermektedir. 26 fincan kahve tüketenlerin kan basınçlarında anlamlı bir artış bulunmamıştır. Kohort tipi araştırmada kan basıncı veya hipertansiyon üzerinde olumsuz bir etkisi olmadığı sonucuna varılmıştır (Sözlü ve diğ., 2017).


Kahve ve hamilelik sürecindeki olumsuzluk ile ilgili çelişkili sonuçlar bulunmaktadır. Bazı çalışmalar fazla miktarda kahve tüketiminin düşük riskine neden olabileceğini açıklarken, kahve tüketiminin 300 mg/g kafein miktarıyla sınırlandırmaları gerektiğini, bazıları ise bir etkisi olmadığını açıklamıştır (Higdon ve Frei, 2006).


Kahve içeceğinin osteoporoz ile ilişkisi tam olarak kesinleştirilmemiştir. Bazı çalışmalar 300 mg/gün üstünde kafein tüketiminin riskli insanlarda düşük kemik yoğunluğu, kemik kaybı ve kırıklara neden olabileceğini, bazı çalışmalar ise günlük 20 mL kahve tüketiminin kemik mineral yoğununa destek verdiğini göstermektedir. Yemeklerle birlikte 150-250 mL kahve içeceği tüketiminin demir emilimini %24-73 oranında azalttığına dair bulgulara yer verilmiştir (Sözlü ve diğ., 2017).


Sonuç

Kahve ve içeriğindeki aktif biyolojik maddelerle ilgili çok sayıda hücre çalışmaları, hayvansal deneyler ve epidemiyolojik araştırmalar bulunmaktadır fakat insanlarla ilgili bilimsel araştırmalar yetersizdir. Sağlığa olumsuz etkileri ile ilgili henüz kesinleşmiş yeterli bilgiler olmamasına rağmen olumsuz düşünceler daha yaygındır. Bunun nedenini de çok eski ilk bilimsel çalışmalarda kahvenin insanlarda, kanda lipit ve LDL miktarını arttırdığına dair bilgilerin yer alması olabilir. Bu ilk olumuz sonuçlar kahvenin potansiyel faydalarının belirlenmesi için yapılan bilimsel çalışmaların önünde engel oluşturmaya devam etmektedir. Fakat günümüzde yüzlerce bilimsel araştırma vardır ve bunlar ortak bir sonucu göstermektedir. Bu da kahvenin sağlığa olumsuz etkileri ile ilgili asıl konunun tüketilen kahvenin miktarından kaynaklandığıdır.


Eski bilimsel çalışmalarda özellikle kaynatılarak demlenen/pişirilen kahvenin kalp sağlığına olumsuz etkileri olduğu belirtilmesine rağmen, günümüz çalışmaları bu sonuçları tam olarak desteklememektedir. Kaynatılarak filtre edilmeden hazırlanan kahvenin günde altı fincandan fazla tüketildiğinde zararlı olabileceği ile ilgili yeni bilimsel çalışmalar, sadece kaynatılarak değil filtre edilerek hazırlanmış kahveler için de benzer olumsuzluğun geçerli olabileceğini göstermiştir.


Çok fazla kahve tüketiminde doza bağlı olarak, kahvede bulunan diterpen yağlarının plazma kolesterolü ve LDL miktarında artırdığı ve kalp sağlığı için risk oluşturduğu belirtilmektedir. Çok yüksek miktarda kahve içilmesinin zararlı olduğu belirtilse de, günlük ortalama 6 fincandan, az kahve, 400 mg kafein tüketiminin sağlığa pek çok faydaları olduğu ispatlanmıştır (Moeenfard & Alves, 2020) ve bu nedenle artık günümüzde pek çok bilimsel çalışmada kahve fonksiyonel içecek olarak adlandırılmaktadır.


Kahvenin sağlığa faydalı olmasını sağlayan öncelikle yapısındaki polifenollerdir. Kahvede bulunan klorojenik asitin kan basıncı ve endotelyal fonksiyonlarına olumlu etkisi bilimsel araştırmaların en çok yoğunlaştığı çalışmalar arasındadır. Filtre edilmiş ve filtre edilmeden kaynatılarak hazırlanmış kahvelerde bulunan polifenollerin, çok güçlü antioksidan özelliklerinden dolayı insan epitel dokularında oksidatif hasarı önlenmede faydası olduğunu açıklanmıştır. Kahvenin sahip olduğu güçlü antioksidanların LDL ve VLDL ye bağlanarak oksidasyonu engellediği, kan basıncını düşürücü etkiye sahip olduğunu ve kardiyovasküler hastalıkların önlenmesinde faydaları olduğu bulunmuştur.


Sonuç olarak araştırmalar kahvede bulunan aktif biyolojik maddelerin sağlığa pek çok açıdan faydası olduğu, içerdiği güçlü antioksidan polifenollerin, kahve melanoidinlerinin ve hatta yeni araştırma sonuçlarına göre kahvede bulunan kafein ve diterpenlerin, kahve içeceğinin neden olabileceği olumuz etkileri tersine çevirebileceğini gösteriyor.


Fonksiyonel gıdalar üzerine son zamanlarda çok sayıda bilimsel araştırma yürütülmektedir ve genel olarak bir gıdanın fonksiyonel olması için sağlığı destekleyici (probiyotik, prebiyotik özelliğiyle bağırsaklar için faydalı), bazı özel sağlık problemleri için fayda sağlayıcı (obezite, diyabet, kanser ve timör gibi sorunlara karşı fayda), yaşamı kolaylaştırıcı (laktozsuz süt, glütensiz ürünler) özelliklere sahip olması ve bunların bilimsel olarak kanıtlanması gerektiğini belirtilir (Gok & Ulu, 2019). Kahve içeceği sahip olduğu sağlık destekleyici pek çok özelliğinden dolayı (Tablo 1), bir fonksiyonel içecek olarak değerlendirilebilir. 


Benzer şeklide birkaç araştırmada kahve, sağlığa faydalarından dolayı fonksiyonel gıda olarak tanımlamıştır (Dórea & da Costa, 2005; Esquivel & Jiménez, 2012; Cano-Marquina, Tarin, & Cano, 2013). Kahvenin insan sağlığına pek çok faydası olduğu belirlenmesine rağmen henüz eksik kalan ve araştırılması gereken konular vardır. Önümüzdeki dönemlerde kahve ile ilgili bilimsel araştırmalar daha fazla yapılmalıdır.

Etik Standart ile Uyumluluk Çıkar çatışması: Yazarlar bu yazı için gerçek, potansiyel veya algılanan çıkar çatışması olmadığını beyan etmişlerdir.

Etik izin: Araştırma niteliği bakımından etik izne tabii değildir. 



Kaynaklar

Akça, F., Aras, D., Arslan, E. (2018). Kafein, etki mekanizmaları ve fiziksel performasa Etkileri. Spormetre, 16(1), 1-12.

https://doi.org/10.1501/Sporm_0000000336

Ayseli, M. T., Kelebek, H., Selli, S. (2021). Elucidation of aroma-active compounds and chlorogenic acids of Turkish

coffee brewed from medium and dark roasted Coffea Arabica bean. Food Chemistry, 338, 1-10. https://doi.org/10.1016/j.foodchem.2020.127821

Bicho, C.N., Leitão, A.E., Coclicho, J.R., Alvarenga, N.B., Lidon, F.C. (2011). Identification of nutritional descriptors of roasting intensity in beverage. International Journal of Food Sciences and Nutrition, 62(8), 865-8671. https://doi.org/10.3109/09637486.2011.588594

Cano-Marquina, A., Tarin, J.J., Cano, A. (2013). The impact of coffee on health. Maturitas, 75, 7-21. https://doi.org/10.1016/j.maturitas.2013.02.002

Caporaso, N., Genovese, A., Canela, M., Civitella, A., Sacchi, R. (2014). Neapolitan coffee brew chemical analysis in comparison to espresso, moka and American brew. Food Research International, 61, 152-160. https://doi.org/10.1016/j.foodres.2014.01.020

Ciaramelli, C., Palmioli, A., Airoldi, C. (2019). Coffee variety, origin and extraction procedure: Implications for coffee beneficial effects on human health. Food Chemistry, 278, 47-55.

https://doi.org/10.1016/j.foodchem.2018.11.063

Clark, I., Landolt, H.P. (2017). Coffee, caffeine, and sleep: A systematic review of epidemiological studies and randomized controlled trial. Sleep Medicine Reviews, 31, 7078.

https://doi.org/10.1016/j.smrv.2016.01.006

Coelho, C., Ribeiro, M., Cruz, A.C., Domingues, R.M., Coimbra, M.A., Bunzel, M., Nunes, F.M. (2014). Nature of phenolic compounds in coffee melanoidin. Journal of Agricultural and Food Chemistry, 62, 7843−7853. https://doi.org/10.1021/jf501510d

Cordoba, N., Fernandez-Alduenda, M., Moreno, F.I., Ruiz, Y. (2020). Coffee extraction: A review of parameters and their influence on the physicochemical characteristics and flavour of coffee brew. Trends in Food Science Technology, 96, 45-60. https://doi.org/10.1016/j.tifs.2019.12.004

Cordoba, N., Pataquiva, L., Osorio, C., Moreno, F.L., Ruiz, R.Y. (2019). Effect of grinding, extraction time and type of coffee on the physicochemical and flavour characteristics of cold brew coffee. Scientific Reports, 9. https://doi.org/10.1038/s41598-019-44886-w

Cornelis, M.C. (2019). The impact of caffeine and coffee on human health. Nutrients, 11(2), 416. https://doi.org/10.3390/nu11020416

Coso, J.D., Salinero, J.J., Lara, B. (2020). Effects of caffeine and caffee on human functioining. Nutrients, 12(125), 1-5.

https://doi.org/10.3390/nu11020416

dePaula, J., Farah, A. (2019). Caffeine consumption through coffee: content in the beverage, metabolism, health benefits and risk. Beverages, 5(2), 37. https://doi.org/10.3390/beverages5020037

Derossi, A., Ricci, I., Caporizzi, R., Fiore, A., Severini, C. (2018). How grinding level and brewing method (Espresso, American, Turkish) could affect the antioxidant activity and bioactive compounds in a coffee cup. Journal of the Science of Food and Agriculture, 98, 3198–3207. https://doi.org/10.1002/jsfa.8826

Ding, M., Bhupathiraju, S.N., Satija, A., van Dam, R.M., Hu, F. (2014). Long-term coffee consumption and risk of cardiovascular disease. A systematic review and a dose– response meta-analysis of prospective cohort studies. Circulation, 129, 643-659. https://doi.org/10.1161/CIRCULATIONAHA.113.005925

Dirks-Naylor, A.J. (2015). The benefits of coffee on skeletal muscle. Life Sciences, 143, 182-186. https://doi.org/10.1016/j.lfs.2015.11.005

Dórea, J., da Costa, T.H. (2005). Is coffee a functional food? British Journal of Nutrition. 93, 773–782. https://doi.org/10.1079/BJN20051370

Elmaci, I., Gok, I. (2021). Effect of three post-harvest methods and roasting degrees on sensory profile of Turkish coffee assessed by Turkish and Brazilian panelist. Journal of the Science of Food and Agriculture, 101(13), 5368-5377. https://doi.org/10.1002/jsfa.11185

Esquivel, P., Jiménez, V. M. (2012). Functional properties of coffee and coffee by-product. Food Research International, 46, 488-495. https://doi.org/10.1016/j.foodres.2011.05.028

Euromonitor International. (2019). Hot drink coffee/ Euromonitor from trade sources/national statistic. https://www.euromonitor.com/turkey (Accessed 16 May 2020).

Farah, A. (2012). Coffee Constituents. Y.-F. Chu içinde, Coffee: Emerging Health Effects and Disease Prevention (s. 21-58). John Wiley Sons. https://doi.org/10.1002/9781119949893.ch2

Farah, A. (2018). Nutritional and health effects of coffee. P. Lashermes içinde, Achieving sustainable cultivation of coffee. Breeding and quality traits (s. 1-31). Cambridge: Burleigh Dodds Science Publishing Limited. https://doi.org/10.19103/AS.2017.0022.14

Farah, A., Donangelo, C. M. (2006). Phenolic compounds in coffee. Brazilian Journal of Plant Physiology, 18(1), 113.

https://doi.org/10.1590/S1677-04202006000100003

Farah, A., dos Santos, T.F. (2015). The Coffee Plant and beans: An introduction. V. R. Preedy içinde, Coffee. In Health and Disease Prevention (s. 5-10). Academic Pres. https://doi.org/10.1016/B978-0-12-409517-5.00001-2

Farah, A., Lima, J. d. (2019). Consumption of chlorogenic acids through coffee and health. Implication Beverages, 5(11), 1-29.

https://doi.org/10.3390/beverages5010011

Ferreira, T., Shuler, J., Guimarães, R., Farah, A. (2019).

Introduction to coffee plant and genetics. A. Farah içinde, Coffee: Production, Quality and Chemistry (s. 3-25). The Royal Society of Chemistry. https://doi.org/10.1039/9781782622437-00001

Fuller, M., Rao, N. Z. (2017). The effect of time, roasting temperature, and grind size on caffeine and chlorogenic acid concentrations in cold brew coffee. Scientfic Reports, 7, 1-9. https://doi.org/10.1038/s41598-017-18247-4

Garipağaoğlu, M., Kuyrukçu, N. (2009). Çocuk sağlığı ve kafein. Çocuk Dergisi, 9(3), 110-115.

George, E., Ramalakshmi, K., Rao, L. J. (2008). A perception on health benefits of coffee. Critical Reviews in Food Science and Nutrition, 48, 464–486.

https://doi.org/10.1080/10408390701522445

Girginol, C. R. (2018). Kahve-Fincandan Lezzete. İstanbul: Oğlak Yayınları. ISBN: 9753292757.

Gloess, A.N., Schönbächler, B., Klopprogge, B., D‘Ambrosio, L., Chatelain, K., Bongartz, A., ... Yeretzian, C. (2013). Comparison of nine common coffee extraction

methods: instrumental and sensory analysis. European Food Research and Technology, 236, 607–627. https://doi.org/10.1007/s00217-013-1917-x

Godos, J., Pluchinotta, F. R., Marventano, , Buscemi, , Li Volti, G., Galvano, F., Grosso, G. (2014). Coffee components and cardiovascular risk:beneficial and detrimental effect. International Jornal of Food Science and Nutrition, 65(8), 925-36. https://doi.org/10.3109/09637486.2014.940287

Gok, I., Ulu, E.K. (2019). Functional foods in Turkey: marketing, consumer awareness and regulatory aspect. Nutrition&Food Science, 49(4), 668-686. https://doi.org/10.1108/NFS-07-2018-0198

Goodman, B.A., Opitz, E., Smrke, , Yeretzian, C. (2017).

Engineering the composition of coffee to potentially ımprove its health benefits. Journal of Nutrition and Dietetics, 1(1), 1-9

Grosso, G., Godos, J., Galvano, F., Giovannucci, E. L. (2017). Coffee, Caffeine, and Health Outcomes: An Umbrella Review. Annual Review of Nutrition, 37, 131-156. https://doi.org/10.1146/annurev-nutr-071816-064941

Hargarten, V.B., Kuhn, M., Briesen, H. (2020). Swelling properties of roasted coffee particle. Journal of The Science of Food and Agriculture, 100(10), 3960–3970. https://doi.org/10.1002/jsfa.10440

Herawati, D., Giriwono, P.E., Dewi, F.N., Kashiwagi, T., Andarwulan, N. (2019). Three major compounds showing significant antioxidative, α-glucosidase inhibition, and antiglycation activities in Robusta coffee brew. International Journal of Food Properties, 22(1), 994-1010. https://doi.org/10.1080/10942912.2019.1622562

Higdon, J.V., Frei, B. (2007). Coffee and health: A review of recent human research. Critical Reviews in Food Science and Nutrition, 46, 101-123. https://doi.org/10.1080/10408390500400009

ICO. (2020). International Coffee Organization. ico.org: http://www.ico.org.

Jeszka-Skowron, M., Frankowski, R., ZgołaGrześkowiak, A. (2020). Comparison of methylxantines, trigonelline, nicotinic acid and nicotinamide contents in brews of green and processed Arabica and Robusta coffee beans-Influence of steaming, decaffeination and roasting

processes on coffee bean. LWT Food Science and Technology, 125, 109344 https://doi.org/10.1016/j.lwt.2020.109344

Ku Madihah, K., Zaibunnisa, A., Norashikin, S., Rozita, O., Misnawi, J. (2012). Optimization of roasting conditions for high-quality Arabica coffee. APCBEE Procedia, 4(4), 209-214.

https://doi.org/10.1016/j.apcbee.2012.11.035

Lagner, E., Rzeski, W. (2014). Biological Properties of Melanoidins: A Review. International Journal of Food Properties, 17(2), 344-353. https://doi.org/10.1080/10942912.2011.631253

Lang, R., Dieminger, N., Beusch, A., Lee, Y.-M., Dunkel, A., Suess, B., ... Hofmann, T. (2013). Bioappearance and pharmacokinetics of bioactives upon coffee consumption. Analytical and Bioanalytical Chemistry, 405, 8487–8503. https://doi.org/10.1007/s00216-013-7288-0

Liang, N., Xue, W., Kennepohl, P., Kitts, D.D. (2016).

Interactions between major chlorogenic acid isomers and chemical changes in coffee brew that affect antioxidant activities. Food Chemistry, 213, 251–259. https://doi.org/10.1016/j.foodchem.2016.06.041

Lim, D., Chang, J., Ahn, J., Kim, J. (2020). Conflicting effects of coffee consumption on cardiovascular diseases: does coffee consumption aggravate pre-existing risk factors? Process, 8(4), 438.

https://doi.org/10.3390/pr8040438

Ludwig, I.A., Mena, P., Calani, L., Cid, C., Del Rio, D., Lean, M.E., Crozier, A. (2014). Variations in caffeine and chlorogenic acid contents of coffees: what are we drinking? Food& Function, 5, 1718-1726. https://doi.org/10.1039/C4FO00290C

Ludwing, I.A., Clifford, M.N., Lean, M.E., Ashihara, H., Croizer, A. (2014a). Coffee: biochemistry and potential impact on health. Food Function, 5(8), 1695-1717. https://doi.org/10.1039/C4FO00042K

Mills , C.E., Oruna-Concha, M.J., Mottram, D., Gibson, G. ,R., Spencer, J.P. (2013). The effect of processing on chlorogenic acid content of commercially available coffee. Food Chemistry, 141(4), 3335–3340. https://doi.org/10.1016/j.foodchem.2013.06.014

Majid, N.A.B.A, Edzuan, F.A.M., Noor, A.M. (2015). A review of quality coffee roasting degree evaluation. Journal of Applied Science and Agriculture, 10(7), 18-23.

Moeenfard, M., Alves, A. (2020). New trends in coffee diterpenesresearchfromtechnologicaltohealthaspect.Food Research International, 134, 109207 https://doi.org/10.1016/j.foodres.2020.109207

Moreira, A., Nunes, F.M., Domingues, R.M., Coimbra, C.A. (2012). Coffee melanoidins: structures, mechanisms of formation and potential health impact. Food &Function, 2012(9), 903–915.

https://doi.org/10.1039/C2FO30048F

Moroney, K., Lee, W., O’Brien, B., Suijver, F., Marra, J. (2016). Coffee extraction kinetics in a well mixed system. Journal of Mathematics in Industry, 7(3). https://doi.org/10.1186/s13362-016-0024-6

Navarini, L., Nobile, E., Pinto, F., Scheri, A., SuggiLiverani, F. (2009). Experimental investigation of steam pressure coffee extraction in a stove-top coffee maker. Applied Thermal Engineering. 29, 998–1004. https://doi.org/10.1016/j.applthermaleng.2008.05.014

Nawrot, P., Jordan, S., Eastwood, J., Rotstein, J., Hugenholtz, A., Feeley, M. (2003). Effects of caffeine on human health. Food Additives&Contaminants, 20(1), 1-30. https://doi.org/10.1080/0265203021000007840

Nehlig, A. (2016). Effects of coffee/caffeine on brain health and disease: What should I tell my patients? Practical Neurology, 16(2), 89-95. http://dx.doi.org/10.1136/practneurol-2015-001162

O’Keefe, J. H., Bhatti, K., Patil, H.R., DiNicolantonio, J.J., Lucan, C., Lavie, C. J. (2013). Effects of habitual coffee consumption on cardiometabolic disease, cardiovascular health, and all-cause mortality. Journal of the American College of Cardiology, 62(12), 1043-1050. https://doi.org/10.1016/j.jacc.2013.06.035

Oğuz, S., Erdoğan, Z. (2016). Kahve tüketiminin kalp sağlığı üzerine etkisi. journal of cardiovascular. Kardiyovasküler Hemşirelik Dergisi, 7(14), 136-139. https://doi.org/10.5543/khd.2016.29290

Opitz, E., Goodman, B.A., Keller, M., Smrke, S., Wellinger, M., Schenker, S., Yeretzian, C. (2017). Understanding the effects of roasting on antioxidant components of coffee brews by coupling on-line abts assay to high performance size exclusion chromatography. Phytochemical Analysis, 28, 106-114. https://doi.org/10.1002/pca.2661

Ozcan, T., Akpinar-Bayizit, A., Yilmaz-Ersan, L., Delikanli, B. (2014). Phenolics in human health. International Journal of Chemical Engineering and Applications, 5(5), 393-397. https://doi.org/10.7763/IJCEA.2014.V5.416

Özdestan, Ö. (2014). Evaluation of bioactive amine and mineral levels in Turkish coffee. Food Research International, 61, 167-175. https://doi.org/10.1016/j.foodres.2013.12.027

Parenti, A., Guerrini, L., Masella, P., Spinelli, S., Calamai, L., Spugnoli, P. (2014). Comparison of espresso coffee brewing technique. Journal of Food Engineering, 121, 112-117.

https://doi.org/10.1016/j.jfoodeng.2013.08.031

Pereira, L.L., Guarçoni, R.C., Pinheiro, P.F., Osório, V.M., Pinheiro, C.A., Moreira, T.R., Schwengber ten Caten, C. (2020). New propositions about coffee wet processing: Chemical and sensory perspective. Food Chemistry, 310(25), 125943. https://doi.org/10.1016/j.foodchem.2019.125943

Pérez-Hernández, L.M., Chávez-Quiroz, K., MedinaJuárez, L.Á., Meza, N.G. (2012). Phenolic characterization, melanoidins, and antioxidant activity of some commercial coffees from coffea Arabica and coffea Canephora. Journal of the Mexican Chemical Society, 56(4), 430-435.

Petracco, M. (2001). Technology IV: Beverage preparation: Brewing trends for the new millennium. Chapter 7. R.J. Clarke, O.G. Vitzthum içinde, Coffee. Recent Developments (s.140-162). Blackwell Science Ltd. https://doi.org/10.1002/9780470690499.ch7

Poole, R., Kennedy, O., Roderick, P., Fallowfield, J., Hayes, P., Parkes, J. (2017). Coffee consumption and health: umbrella review of meta-analyses of multiple health outcome. BMJ, 359, 1-18.

https://doi.org/10.1136/bmj.j5024

Pourshahidi, K.L., Navarini, L., Petracco, M., Strain, J.J. (2016). A comprehensive overview of the risks and benefits of coffee consumption. Comprehensive Reviews in Food Science and Food Safety, 671-684. https://doi.org/10.1111/1541-4337.12206

Ramalakshmi, K., Raghavan, B. (1999). Caffeine in Coffee: Its Removal. Why and How? Critical Reviews in Food Science and Nutrition, 39(5), 441-456.

https://doi.org/10.1080/10408699991279231

Saltan, F.Z., Kaya, H. (2018). Kahve: Bir farmakognozik derleme. Journal of Pharmaceutical Science, 43(3), 279289.

Samoggia, A., Riedel, B. (2019). Consumers’ perceptions of coffee health benefits and motives for coffee consumption and purchasing. Nutrients, 11(3), 653. https://doi.org/10.3390/nu11030653

Smrke, S., Opitz, E., Vovk, I., Yeretzian, C. (2013). How does roasting affect the antioxidants of a coffee brew? Exploring the antioxidant capacity of coffee via on-line antioxidant assays coupled with size exclusion chromatography. Food &Function. 4, 1082–1092. https://doi.org/10.1039/C3FO30377B

Sözlü, S., Yılmaz, B., Tek, N. (2017). Kahve Tüketimi ve Bazı Hastalıklarla İlişkisi Coffee Consumption and Relation with some disease. Sdü Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 8(2), 33-39.

https://doi.org/10.22312/sdusbed.273937

Vignoli, J.A., Viegas, M.C., Bassoli, D.G., Benassi, M. (2014). Roasting process affects differently the bioactive compounds and the antioxidant activity of arabica and robusta coffee. Food Research International, 61, 279–285. https://doi.org/10.1016/j.foodres.2013.06.006

Vitaglione, P., Fogliano, V., Pellegrini, N. (2012). Coffee, colon function and colorectal cancer. Food&Function, 3, 916-922.

https://doi.org/10.1039/C2FO30037K

Wachamo, H.L. (2017). Review on health benefit and risk of coffee consumption. Medicinal Aromatic Plants, 6(4), 112.

https://doi.org/10.4172/2167-0412.1000301

Web1. (2020, Haziran 02).

http://www.olaganustukanitlar.com/percolator-perkolatornedir-nasil-calisir/

http://www.olaganustukanitlar.com/

Web2. (2020, Haziran 4).

https://www.wikiwand.com/en/Vacuum_coffee_maker

https://www.wikiwand.com adresinden alındı.

Wierzejska, R. (2017). Can coffee consumption lower the risk of Alzheimer’s disease and Parkinson’s disease? A literature review. Archives of Medical Science, 13(3), 507514.

https://doi.org/10.5114/aoms.2016.63599

Wuerges, K.L., Dias, R.C., Viegas, M.C., Benassi, M.T. (2020). Kahweol and cafestol in coffee brews: comparison of preparation method. Revista Ciência Agronômica, 51(1). https://doi.org/10.5935/1806-6690.20200005

Yıldırım, S., Demir, E., Gök, İ. (2020). Türk ve filtre kahve örneklerindeki toplam antioksidan kapasiterin elektrokimayasal yöntemle belirlenmesi. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 7(1), 382-393. https://doi.org/10.35193/bseufbd.736123

Yeretzian, C., Jordan, A., Badoud, R., Lindinger, W. (2002). From the green bean to the cup of coffee: investigating coffee roasting by on-line monitoring of volatiles. European Food Research and Technology, 214, 92–104.

https://doi.org/10.1007/s00217-001-0424-7

Zain, M.Z.M., Shori, A.B., Baba, A.S. (2017).

Composition and health properties of coffee bean. European Journal of Clinical and Biomedical Sciences, 3(5), 97-100. https://doi.org/10.11648/j.ejcbs.20170305.13

Zhang, C., Linforth, R., Fisk, I.D. (2012). Cafestol extraction yield from different coffee brew mechanism. Food Research International, 49, 27-31. https://doi.org/10.1016/j.foodres.2012.06.032


Dünyada Mutfağın Tarihsel Gelişimi, Mutfak Planlaması Nedir? Mutfak Üniteleri Nelerdir? Mutfak Organizasyonu nasıl yapılır? Mutfak Çalışanlarının Özellikleri nelerdir? Mutfak Çeşitleri Nelerdir? Mutfak Yönetiminde Verimlilik Nedir? Mutfak Bölümleri Nelerdir? Yiyecek–İçecek Departmanı Organizasyon Şeması nedir? Mutfak Bilimi Nedir?

 

Uluslararası yiyecek ve içecek danışmanlığı üzerine profesyonel mutfaklar ve yeni restoran açılışları ve gastronomi danışmanlığı üzerine diğer yazılarıda okuyabilirsiniz..

 

* Yeni Restoran Nasıl Açılır?

* Yeni Restoran Açarken En Çok Yapılan Hatalar Nelerdir?

* Yeni Restoran Konsepti Nedir? Nasıl Oluşturulur?

* Yeni Restoran Açarken Nelere Dikkat Etmeliyim?

* Uluslararası Gastronomi Danışmanlığı Nedir?

* Uluslararası Yiyecek Ve İçecek Danışmanlığı Alailirmiyim?

* Şehrin En İyi Restoranlarına Nasıl Sahip Olabilirim?

* Şehrimde Kalıcı Bir Restoran Sahibi Olabilmek İçin Dikkat !!!

* Kesin Başarı İçin Restoran Danışmanlığı Almalımıyım?

* Dünyaya Örnek Olabilecek Yeni Restoran Projeleri Nelerdir?

* Yeni Restoran Açmak İsteyenlerin En Çok Sorduğu Sorular?

* Yeni Restoran Açarken Nelere Dikkat Etmeliyim?

* Yemek Fotoğraflarına Ve Yemek Stilistliğine Eleştirel Bir Bakış

* Gastronomi Araştırmalarında Yemeğin Kültürel Tarihi Nedir?

* Modern Mutfaklarda Sous Vide Pişirme Yöntemi Nedir?

* Profesyonel Mutfaklarda Pişirme Teknikleri Nelerdir?

* Günümüzde Fine Dining Restoranlarda Türk Mutfağının Yeri

* Yüksek Mutfak, Avangard Mutfak ve Rafine Mutfak Nedir?

* Parofesyonel Mutfaklarda Moleküler Gastronomi Konusundaki Görüşler Nelerdir?

* Profesyonel Otel Mutfağı Organizasyonu Nedir? Nasıl Yapılır?


Resmi web site: https://www.hasascibasiahmetozdemir.com/


2 Kasım 2021 Salı

Ötekinin Merceğinden Osmanlı'da Eğlence Kültürü

 Ötekinin Merceğinden Osmanlı'da Eğlence Kültürü

Zeynep DİNÇER BERDİBEK

Özet: 
İnsanoğlunun varlık biçiminde yemek, içmek, uyumak gibi temel gereksinimlerin yanı sıra eğlenceden de söz etmek gerekir. Zira gündelik hayatın bunaltıcı, yorucu veya rutin düzeninden çıkmak ancak bununla mümkün olmaktadır. Hemen her dönemde ve mekânda farklılık gösterebilen bu anlayış, seyahatname yazarlarının da dikkatinden kaçmamıştır. Özellikle Batılı seyyahlar, bu konudaki gözlemlerini aktarırken mukayeselerden, eleştiri ve yorumlardan bolca yararlanmıştır. 

Söz konusu çalışmada Batılı seyyahların dikkatiyle Osmanlı topraklarındaki eğlence anlayışı incelenecek; konuyla ilgili açıklamalar, çeşitli yorum ve fotoğraflarla izah edilecektir.

Osmanlı'da Eğlence KültürüGiriş
İnsanoğlunun yolculuk tutkusu, merak, eğlence, din, siyaset, kültür gibi pek çok amaçlarla yaptığı seyahatler çoğunlukla dikkat çekici, farklı ve öğretici olmuştur. Kimi seyahat sahipleri kendi gözlemlerinin bilinmesini istediğinden veya bu görevle seyahate çıktığından gözlemlerini zaman kaybetmeden yazıya aktarmış, birikimlerini sonraki nesillere ulaştırmıştır.

Resim: Hamama giden Türk kadını.2
Elbette bu önemli kültür materyallerinde; gezi sahibinin bakış açısı, kültürü, mesleği, inançları veya bilgi dağarcığının etkilerini de görmek mümkündür. Özellikle bir başka kültüre ait aktarımlarda bu durum daha da belirginleşir. 

Mesela Batılı bir seyyahın Batıya ait değerlendirmeleri ile Doğuya ait değerlendirmeleri aynı değildir. Çünkü Doğu; farklıdır, ötekidir ve onun için yabancıdır. Ancak ötekinin yaptığı yorum ve gözlemler aktarımı yapılan kültürün kendisini farklı bir gözle değerlendirmesine olanak sağladığı için önemli bir işleve sahiptir.

Bu amaçla söz konusu çalışmada, Batılı gezginlerin seyahatnameleri ele alınarak; burada Osmanlı eğlence algısı üzerinde durulmuştur. Ayrıca açıklamalar seyyahların yorumları ve aktardıkları örneklerle birlikte değerlendirilmiştir.

Ele alınan seyahatnameler şunlardır: 

“Tavernier Seyahatnamesi”, “Thévenot Seyahatnamesi”, “Topkapı Sarayında Yaşam-Albertus Bobovius ya da Santuri Ali Ufkî Bey’in Anıları”, “Tournefort Seyahatnamesi”, “Reinhold Lubenau Seyahatnamesi: Osmanlı Ülkesinde 1587-1589”, “Osmanlıda Bir Köle: Bretten Michael Heberer’in Anıları 1585-1588”, “Türkiye Günlüğü 1573-1578”, “Fresne-Canaye Seyahatnamesi 1573”, “Chardin Seyahatnamesi: İstanbul, Osmanlı Toprakları, Gürcistan, Ermenistan, İran, 1671-1673”, “Padişahın Huzurunda, Elçilik Günlüğü 1616-1618”, “Muhteşem Süleyman’ın İmparatorluğunda” ve “Sultanlar Kentine Yolculuk: 1571-1581” olmak üzere toplam on iki tanedir.

Bu metinler 16. ve 17. yüzyıllarda kaleme alındığı için değerlendirmeler doğrudan bu yüzyılları kapsamaktadır. 

16.yüzyılda yazılan metinler: 

Osmanlıda Bir Köle: Brettenli Michael Heberer‘in Anıları, Fresne-Canaye Seyahatnamesi, Türkiye Günlükleri, Reinhold Lubenau Seyahatnamesi, Muhteşem Süleyman’ın İmparatorluğunda, Sultanlar Kentine Yolculuk. 17. yüzyılda yazılan metinler ise: Chardin Seyahatnamesi, Tournefort Seyahatnamesi, Tavernier Seyahatnamesi, Thévenot Seyahatnamesi, Padişahın Huzurunda: Elçilik Günlüğü, Topkapı Sarayında Yaşam-Albertus Bobovius ya da Santuri Ali Ufkî Bey’in Anıları’dır.

Gezginler; eczacı (Reinhold Lubenau), bitki bilimi uzmanı (Joseps de Tournefort), elçi(Stephan Gerlach), köle(Brettenli Michael Heberer), tüccar (Jean-Baptiste Tavernier) gibi farklı meslek gruplarına sahiptir. Bu nedenle incelemelerde meslekî bakış açısının da etkileri hissedilir derecededir.

Seyyahların yazdığı metinlerde Osmanlı’ya ait bazı değerler (örneğin ordu düzeni, ticaret, adalet) saygın ve güzel bulunurken bazıları da olumsuz duygularla (din, yönetim, bazı eğlence biçimleri) aktarılmıştır. Mesela Reinhold Lubenau koyu bir dindar olduğu için Müslümanlara karşı yorumlarında daima kötümserdir. Ya da Stephan Gerlach’ın seyahatnamesinde de benzer bir yaklaşım dikkati çeker.

Osmanlıda Eğlence Kültürü

Metinlerin yazımında mektup, günlük veya siyasetname gibi farklı tarzlardan yararlanılmıştır. Anlatımlar; yazarın gezi süresine, üslûbuna ve gezi amacına göre de farklılıklar gösterir. Örneğin Osmanlı'da Eğlence Kültüründe Chardin Seyahatnamesi daha çok bir siyasetnâme niteliğinde olduğu için farklı konulara pek yer verilmez.

Tüm bu dikkatler doğrultusunda yazarların eğlenceye bakışları da farklılık gösterir. Bazıları seyyahların daha önce karşılaşmadığı oyunlar veya eğlenceler olduğu için yazarlar, anlatımlarda şaşkınlıklarını gizleyemez. Bazı eğlence biçimleri klasik algıya uygun olsa da uygulanma yönünden farklılıklar gösterir ve pek çok eleştiri içerir. Ancak buna rağmen eğlence metinlerde ihmal edilmemiş, hemen her detay üzerinde durulmuştur.



Seyahatnamelerdeki eğlence algısına geçmeden önce ele alınan eğlence kavramını tasnif etmek yerinde olacaktır:

Eğlence özneleri Eğlence zamanları Eğlence mekânları Eğlence türleri

Eğlence Mekanları: 
Genel eğlence biçimleri halkın büyük bir kısmının dahil olduğu geniş alanlarda yapılırken daha özel eğlence biçimleri daha mahdut bir alanda gerçekleşmektedir. Halkın eğlence alanları olarak At Meydanı, Bayezid Camii meydanı, Ayasofya Camii yakınları, evler, bahçeler, sokaklar, kır, orman, hamam vs. sıklıkla adı geçen mekânlardır.

Eğlence Zamanları: 
Bahar başlangıcı, bayramlar, düğün, sünnet, zafer kutlamaları, şenlikler veya özel törenler eğlencelerin yapıldığı belli başlı dönemlerdir.

Eğlence Türleri: 
Eğlence türleri tam bir tasnife tabi olmasa da genel olarak spora dayalı eğlenceler, zihne dayalı gösteriler, maharet isteyen gösteriler, oyunlar, müzik, geleneksel eğlence biçimleri vs. olarak kategorize edilebilirler.

Eğlence Mekânları

Kırlar özellikle bahar aylarında halkın eğlenip hoşça vakit geçirdiği mekânlardır. Bayramlar, şölenler, törenler ve zafer kutlamaları genellikle sokaklarda ve büyük geniş alanlarda kutlanmaktadır. Ayrıca uzun kış gecelerinde veya daha özel gösterilerde kahvehaneler ve hamamlar eğlence mekânları olarak gösterilebilir.

Hamam:

Özellikle hamam Osmanlı’da hem yıkanma yerleri hem de eğlence alanları olarak anılmaktadır. Tavernier, kent ve kenar mahallerde toplam elli adet hamamın varlığından söz eder. Bunlar belli zamanlarda kadınlara belli zamanlarda da erkeklere açık durumdadır. Kadınların buralarda bir araya gelmeleri önemli bir hazırlık süreci gerektirir. Orada yenilecek yiyecekleri hazırlamak ve birlikte eğlenmek için epey zaman harcanır.1

Osmanlıda Eğlence Kültürü

Resim :Bayram yeri eğlenceleri-15

Kahvehane:
Özellikle erkeklerin toplanıp bir araya geldiği kahvehaneler hem sohbetlerin yapıldığı hem hikâyelerin anlatıldığı hem de bilhassa Karagöz başta olmak üzere çeşitli oyun ve gösterilerin sergilendiği alanlardır.

Kırlar, ormanlar ve sokaklar:

Bilhassa nevruz kutlamalarının mekânı olan kırlar, Ramazan ve Kurban bayramının da kutlandığı yerlerdir. Elbette bu törenler için büyük ve geniş meydanlarda panayırlar kurulur, halkın bir arada eğlenmesi sağlanırdı. Çeşitli gösteriler, yiyecek ve içecekler ve müzik eşliğinde toplu eğlenceler tertip edilirdi. Ormanlar da av eğlencelerinin yapıldığı yerlerdir:

Resim 4 : Curcunabazlar ve gece eğlenceleri.

Resim 5: Kır eğlencesi. Resim 6: Bahar eğlenceleri.

Eğlence Zamanları...

Düğünler, bayramlar, avlar, baharın gelişi, Padişah’ın tahta çıkması vs. toplu eğlenceler için belirli zamanlardır.

Düğünler:

Mutribâ al elüne sâzunı sohbet demidür Sâkiyâ sun mey-i gül-rengi ki ?işret demidür "Karamanlı Aynî"

Osmanlı döneminde düğün eğlencelerine geçmeden önce kız isteme merasimlerini anlatmak gerekir. Öncelikle kız istenirken damat, kızı göremez. Bazı işbirlikçilerle kızı bahçede dolaşırken görebilmesi tamamen onun şansıyla alakalıdır. Normalde damat, gelinin yüzünün nasıl olduğunu bilmez. Çünkü kadınlar kıldan dokunmuş, siyah bir peçelerle yüzlerini örterler. Genç kız dışarıyı görebilse de, dışarıdakiler peçesinden dolayı onun yüzünü göremezler. 

Gelinin yalnızca boyu hakkında bir fikir sahibi olunur. Benzi soluk mu, teninin rengi nedir, şaşı mı bilinmez. Bu sebeple erkekler körü körüne evlenmek zorunda kalırlar. 7Kız ailesi damadın sunduğu olanakları da kabul ederse kız verme merasimi tamamlanır ve belirtilen sürelerde düğün eğlencelerine geçilir. Herkes güzel kıyafetlerini giyip, değerli mücevherlerle süslenir. Düğün alanı adeta bir şenlik yeridir. 

At üstünde, çalgıcılar eşliğinde düğün alayı şenlik yerine gider. Gelinin evine çıngıraklı eşeklerin sırtında çeşitli hediyeler gönderilir. Kadınlar ve erkekler kendi aralarında dans eder, yer içer, eğlenirler. Çeşitli şekerlemeler ve hediyeler dağıtılır. Erkek yaptığı evlilik gereği kız ailesine evlilik parası öder. Türklerin adetlerine göre bir erkek tam yedi kadınla evlenebilir. Ancak buradaki temel şart erkeğin evlilik parasını ödeyebiliyor olmasıdır.8

Osmanlıda Eğlence Kültürü

Düğünde çeşit çeşit yemeklerden oluşan bir şölen hazırlanır. Çeşitli pirinç yemekleri, koyun eti parçaları, güvercin kızartması, tatlılar ve meyveler de bulunur. İçecek olarak konuklara şerbet ikram edilir.

Kendi aralarında eğlenen kadınlar için kadın çalgıcılar vardır. Onların da kendilerine özgü çalgıları vardır. Mesela ellerinde uzun saplı kaşıklar bulunur ve bunları şakırdatarak eğlenirler. Aynı zamanda kadınlar karşılıklı oyunlar oynarlar. Bunlarda bedenlerini abartılı bir biçimde hareket ettirirler.9

Bayramlar:

Yılda bir?ıyd olıcak halk-ı cihân hurrem olur Elem-i hecrün ile ol bize bir mâtem olur "Cinânî"

Pek çok seyyah, gezileri boyunca Osmanlılarda kutlanan iki dinî bayrama rastlamıştır. Bayramlarda hemen her detay uzun uzun açıklanmış, kimi zaman farklı yorumlarla gözlemler yazıya aktarılmıştır. Bazı seyyahlar, bayramları küçük ve büyük bayram olarak tasnif etmiştir. Kurban bayramı, Müslümanlar tarafından hayvanların kesilip paylaşılması yönüyle ayrı bir dikkatle aktarılmıştır. 

Kimi zaman hayvanların kesilmesi vahşilikle bağdaştırılmış bunun çok insaflı bir durum olmadığı izah edilmiştir. Ramazan bayramında ise Ramazan ayından sonra insanların yaptığı kutlamalar anlatılmıştır. Neticede her iki kutlamada buluşma meydanlarında bir araya gelen insanlar kendilerini büyük bir eğlencenin içerisinde buldukları için bu durumu heyecanla tasvir etmişlerdir.

Ramazanın geldiğinin haberi yüksek yerlerde hilali gözleyen gözcüler tarafından belli bir bahşiş karşılığında verilir. Bunun üzerine haber, halka sözlü olarak duyurulur ve Ramazan topu atılır. Minareler kandillerle donatılıp bir ay boyunca bunların her akşam yanması sağlanır. Bu ay gecelerle gündüzler adeta Türkler için yer değiştirmiştir. Şafak vakti yaklaşırken yeme içme kesilir ve akşam ay belirinceye kadar hiçbir şey yenilmez. İftar açma vaktinde herkes yer içer ve eğlenir. Kahvehanelerde müzisyenler ve kukla oynatıcılarıyla (Karagözcüler) sohbetler edilir.12

Osmanlıda Eğlence Kültürü

Resim 10: Gelin tasviri. Resim 11: Osmanlı’da bir düğün alayı.

Ramazan bayramı, Ramazan ayından sonra gelir. Bayram duası tamamlandıktan sonra, kutlamalar başlar, sadakalar dağıtılır ve eğlenceler tertip edilir.13

Gerlach, 14 Ocakta denk geldiği Ramazan bayramını anlatırken, Türklerin bugünde en güzel kıyafetlerini giydiğini, gün boyu şehirde gezip eğlendiklerini belirtir. Ayrıca atlı karınca, salıncak veya arabaya binen insanlar bir taraftan eğlenirken, bir taraftan da birbirlerine ekmek, kurabiye, çörek, armut vs. armağan ederler.14

Bugün Türklerin en neşeli kutlama günüdür. Bütün meydanlar ve caddeler süslenir. Etrafta portakallar, narlar, halka biçiminde çörekler, simitler bulunur. Belli yerlere salıncaklar asılıdır, buna oturan kişileri hızla sallanır ve daha yükseklere asılı olan çörekleri yakalamaya çalışırlar. Bir taraftan da davullar, zurnalar çalınır. Güzel kokular püskürtülerek etraf hoş kokmaya başlar.16

Tournefort ise Küçük bayram yani Kurban bayramını anlatırken Kandiye kentinde bulunduklarını anlatmaktadır. Evlerin kapılarında koyunların ve kuzuların boğazlandığını belirttikten sonra bayramın üç gün sürdüğünü söyler.17

Reinhold da bunlardan farklı olarak Yeniçeri ve Acemioğlanlarının bu günlerde sokak sokak dolaşıp kopuz ve keman çalmalarını hatırlatmaktadır.18

Schweigger, bu günlerde selamlaşmanın önemine değinerek insanların karşılaştıkları zaman “bayramlık (Lik Wairam)” dediklerini belirtir. Ayrıca bazı Yeniçeri ve Acemoğlanları ellerinde gül suyu ile sokakları dolaşmakta, harçlıklarını çıkarmaktadır. Ancak bu, kimi zaman zorbalığa kadar gider; çünkü para alıncaya kadar bu askerler insanın peşini bırakmaz.19

Ölümler:
Osmanlı topraklarında yaşayan Tatarların geleneğinde ölüm için yapılan bir eğlence oldukça ilginçtir. Türkiye Günlüğü’nde sözü edilen bu eğlenceye göre bir insan yıldırım çarpması sonucu ölürse, ona farklı bir cenaze töreni düzenlenir. Şanlı, şerefli bu törende Tanrı’nın ölen kimseyi çok sevdiğine ve onu oğlu yerine koyduğuna inanılır. Böylece o kişiye eliyle dokunduğu için ölene yıldırım çarpmıştır. Bu kutlu ölüm sebebinden ötürü, Tatarlar ölenin şerefine büyük bir şölen düzenler, yiyip içip eğlenirler denmektedir.20

Savaş Öncesi ve Sonrası Kutlamalar:

Reinhold Seyahatnamesinde Türklerin savaşa gitmeden zafer töreni düzenledikleri belirtilmektedir. Bundaki amaç, savaşın daha başlamadan kazanılmış kabul edilmesidir. Bu sebeple savaş öncesi insanlar çeşitli eğlenceler yapar, yiyip içerek motive olurlar.21

Av Eğlenceleri:
Osmanlı döneminde av partileri yalnızca Padişaha ait özel eğlenceler değil aynı zamanda halkın da başvurduğu sporlar arasındadır. Tavernier’in bahsini ettiği avlar daha çok İzmir ve çevresinde gerçekleşmiştir. Burası dağlara yakın ve avın bol bulunduğu bir yerdir. Bu sebeple hemen her yerde bolca av hayvanı avlanır.22

Bretten ise Padişahın av eğlencesini paylaşmaktadır. Buna göre Padişah ava çıktığında bazı hayvanlar ortalığa salınarak köpeklerin onları yakalamasına izin verilir. Bu da av alanının şenlenmesine, ortamın hareketlenmesine neden olur: “...köpekleri salıverdiler. Ortaya ansızın bir tavşan çıktı ve köpekler onu takip ettiler. Az sonra başka bir tavşan göründü, sonra bir tane daha. Her yer çok şenlenmiş, bir kovalamaca başlamıştı. Bana kalırsa hükümdara hoş bir vakit geçirtmek için tavşanları oraya götürmüşlerdi.” 23

Osmanlıda Eğlence Kültürü

Resim 24 : III. Ahmet’in katıldığı bir av partisi.

Eğlence Türleri
A. İnsanlar Tarafından Yapılan Gösteriler
1. Spora Dayalı Gösteriler

Güreş:
İki kişi arasında oynanan güreş, belli kurallar çerçevesinde yapılan güç ve teknik oyunudur. Üst bedenin çıplak, alt bedenin ise deriden yapılmış bir pantolonla oynandığı bu erkek oyunu Batılı seyyahlar tarafından ilgiyle karşılanmıştır. Pek çok seyahatnamede oyunun kuralları ve kıyafeti detaylı bir şekilde anlatılmaktadır.

Mülk-i tende pehlevân iken Sehî ?aklumı zülf Dest-i çenberden basup itdi beni çenber güreş...

Sehi Bey Divanı
Lubenau, üstleri tamamen çıplak ve mavi örtülere sarınan yağlı adamları tasvir ettikten sonra hasmının sırtını yere değdirenin oyunun galibi olduğunu vurgulamaktadır.

Nicolay ise bu gösterinin daha çok Padişah huzurunda yapılanlarının ihtişamlı olduğunu belirtmiştir. Burada oyuncular ikişerli gruplar halinde gösteride bulunur, üstleri çıplak ve yağlanmış manda derisinden poturlarıyla rakibini alt etmeyi amaçlarlar: “Birbirlerini tam tutamadıkları için güreş kızıştığında, tıpkı vahşi boğalar veya ayıların mücadelesinde olduğu gibi birbirlerine dişlerini geçirirlerdi. Tüm güç ve öfkelerini ortaya seren güreşçiler birbirlerinin burunlarını, kulaklarını veya vücutlarının başka bir noktasını ısırırlardı. Hatta sonunda ısırdıkları bu parçaları kopartırlardı.”25

Oyun sonunda terlerini silmek için güreşçilerin omuzlarında havluları da bulunurdu. Bedenlerine iyi bakmaları gereken bu sporcular, hizmetleri karşılığında günlük on-on iki akçe de maaş alırlardı.

Osmanlıda Eğlence Kültürü

Resim 26 : Güreş ve güreşe hazırlanma süreci.

Şapka Fırlatma Oyunu:

Lubenau, süvariler arasında gözlemlediği şapka fırlatma oyunundan bahsetmektedir. Aslında can sıkıntısından türetilen oyun, yazarın dikkatini çekecek kadar eğlencelidir. Belki de burada amaç, askerlerin eğlence algılarını da örneklemektir. Burada Komorn adlı yerin yakınlarında Hristiyan gezi ekibini karşılayan Türk askerleri dikkati çeker. Askerler, ekibi beklerler can sıkıntısından kendi kendilerine bir oyun oynarlar. Oyun şöyledir: birisi yere bir Macar şapkası atar. 

Sonra atının üstündeki askerler hızla atını sürüp elindeki mızraklarla şapkayı yerden almaya çalışırlar. Bazıları da şapkaya ok atarak yerden yükseltir veya ona ateş ederek paramparça ederler. Böylece gülüşmelere ve eğlenceli vakitler geçirilmesine vesile olurlar. Burada Türklerin yere kendi şapkalarını değil de bir Macar şapkasını atmaları da dikkat çekicidir.27

Matrak Oyunu:

Matrak, değneklerle iki kişi arasında oynanan bir oyundur. Oyuncular darbe almamak için sol ellerinde içi yün kıtıkla doldurulmuş bir torbayla korunurlar. Rakibini alt eden yarışı kazanmış sayılır: “ ...Kalabalık bir Türk grubu ve bize kendi adetlerine göre bir çeşit döğüş gösterisi sundular. Önce değneklerle sonra biraz daha iri sopalarla ve nihayet kalın kütüklerle birbirlerine saldırdılar. Her biri sol elinde tuttuğu ile kendisini darbelere karşı koruyordu.”28

Cirit:
At üstünde oynanan, maharet ve hıza dayanan cirit, özellikle cuma namazından sonra oynanmıştır. Bu oyunda Atmeydanı’nda bir araya gelen Türkler, tertemiz giysileri ile atlarına biner ve iki takıma ayrılırlar. Verilen işaretin ardından ikişer süvari, elindeki sopalarla atlarını dört nala sürer. Oyunda eldeki sopayla rakibin vurulması ve darbe alınmaması temel amaçtır. Oldukça hızlı bir oyun olan ciritte süvariler, rakiplerinden korunmak için; atlarının altına veya yanına saklanır, rakibi uzaklaştıkça tekrar atının sırtına otururlar.29

Osmanlıda Eğlence KültürüResim-38

Bilardo:
Tavernier Seyahatnamesinde İzmir'de oynanan kumar ve bilardo oyunundan söz edilmektedir. Detaylara girilmese de 17. yy’da bu oyunun adının geçmesi dikkat çekicidir. Kumarda da büyük paralar kazanılabildiği vurgulanmıştır.30

B. Yeteneğe Dayalı Gösteriler

Tabak Çevirme:
Tabak çevirme adı üstünde belli boydaki tabakların ağız, el bazen de ayak yardımıyla çevrilmesinden oluşan bir oyundur. Bu maharet, Batılı seyyah Reinhold’un gezileri sırasında dikkati çeker. Yazar, bir gencin bir sepette tabakları getirip topluluğun önünde gösterisine başladığını hayret belirten ifadelerle anlatmaktadır. Üç uçlu bir aleti ağzına ve birini de sol eline alan adam; çubuklara yavaş yavaş tabakları yerleştirip onları çevirmiştir. Bir tabağı da sağ elinde çeviren adam, seyircilerin dikkatini çekerek büyük bir beğeniyle izlenmiştir. 31

Sihirbazlık:
Seyyahların zaman zaman karşılaştıkları gösterilerden birisi de sihirbazlıktır. Çeşitli varlıkları büyük bir maharetle gizleyen veya ortaya yeni bir şeyler çıkaran sihirbazlar Lubenau’nun gözlemleri arasındadır. Bir gösteride meydana kaftanlı bir Türk girerek kaftanını çıkarıp yere serer. Gencin yalnızca mahrem yeri örtülüdür. 

Çeşitli sıçramalar yapan adam, kaftanını giyer gibi yapıp tekrar çıkardığında ortaya sürekli bir şeyler çıkarır. Bir kez kaftanın altından kaynar su dolu bir kazan ve bir güvercin çıkarır. Başka bir sefer de zenci bir çocuk kaftanın altından çıkar ve koşarak seyircilerin yanından uzaklaşır.32

C. Zihin Oyunları

Satranç:
Tournefort, satrancın İslam dinine aykırı bir oyun olduğunu belirttikten sonra Türklerin ne iskambil ne de zar atmada başarılı olmadıklarını söyler. Satrançtan ziyade zaman zaman dama oynadıklarını da ilave eder.33

Mangala:
Türklerin en sevdikleri oyunlardan birisinin mangala oyunudur. Tournefort seyahatnamesinde menkele; Thévenot seyahatnamesinde de mankala olarak adlandırılan oyun, dama gibi iki kanatlı bir düzlemde ve iki kişiyle oynanmaktadır. Her kanatta çukurlar vardır ve oyuncular otuz altı deniz kabuğu alarak kendi saflarındaki çukurları doldurmayı amaçlarlar. 34

Osmanlıda Eğlence KültürüResim : Mangala Oynayan Türk Kızları-35

Ayrıca, oyunun kendisi yaklaşık iki ayak boyunda ve yarım ayak eninde uzunca bir kutudan
yapılmıştır. 36

D. Maharete Dayalı Gösteriler

Tahta Bacaklarla Yürümek:

Sultanlar Kentine Yolculuk kitabında, yazar; İran Elçisinin Konstantinopolis’e gelişi üzerine Sultan Murad tarafından düzenlenen bazı gösterilerden söz etmektedir. Burada amaç, konuklara ihtişam ve eğlence ile saltanatın gücünü kanıtlamaktır. Bu esnada topluluğun arasına genç bir adam katılır. Bacaklarına bir mızrak uzunluğunda değnekler bağlatarak ortalıkta dolanır ve etrafta dikkat çeken, hoş bir görüntüye vesile olur. 37

Hokkabaz:
Resim:38

Cihân bir sîmyahâne felek hem sihrsâz anca? Meh ile mihr çâpük-dest bir iki hokkabâz anca? "Hayali Bey"


Tournefort, hokkabazların Bayezid Camisi yakınındaki meydanda toplandığını, halkı gösterileriyle eğlendirip hayrette bıraktığını belirtmektedir. Göstericiler burada çok güzel maharetler sergilemekte, hünerlerini sergilemektedir.39

Karagöz:
Türkler Karagöz’den vazgeçmezler. Bu oyun, özel hanelerde oynatılır. Ama ramazan ayı boyunca Karagözcüler kahvehaneden kahvehaneye dolaşır, yeterince para toplarlarsa gösteriye başlarlar. Karagöz oynatıcıları genellikle Yahudi’dir. Bir odanın köşesine yerleşerek beyaz bir bez parçası gererler ve geride birçok kandil yakarlar. Perdede ellerinin gölgesiyle figürleri oynatmaya başlarlar. Arada Türkçe ve Farsça şarkılar söylerler. 40

Fal:
Eğlence mekânında falcılardan da söz etmek gerekir. Falcıların ellerinde fal bakmak için bulundurdukları çelikten bir tekerlek vardır. Bu tekerleğin üstünde çeşitli harf karakterleri yazılıdır. İnsanlar bunlardan birine işaret ettiklerinde falcı, bunun ne anlama geldiğini bir kitaptan araştırır. Bazıları zar atarak bazıları da gözleri kapalı harflerden birine parmaklarını basarak işaretlemede bulunur. Gerisi falcıya kalmıştır. Baht, kısmet, çalınan bir eşya vb. konular hakkında yorumlar dinlenir.41

E. Hayvanlarla Yapılan Gösteriler

Hayvanlarla yapılan gösteriler hem farklı hem de ilginç olduğu için seyredilen kitle tarafından büyük bir beğeni ile karşılanmıştır. Çoğunlukla söz konusu coğrafyada sık karşılaşılmayan veya tabiatlarının dışında gösteriler yapan hayvanlar hem sahibine para kazandırmakta, hem toplumu eğlendirmekte, hem de bilhassa bayram veya özel günlerde yeteneklerini sergileyebilmektedirler. Bazen hayvanların kendi aralarındaki dövüşleri veya yarışları ilginç sayılmış bazen de bu hayvanların sadece kafeslerinde sergilenmesi dikkat çekici olmaya yetmiştir.

Seyahatnamelerde Türklerin hayvan eğitimi konusundaki yetenekleri vurgulanmakta, ayrıca bu tür gösteriler daha önce pek karşılaşılmayan türden eğlenceler olduğu için detaylı bir şekilde anlatılmaktadır.42

Özellikle fil, koç, aslan, şebek, sırtlan, yaban eşeği, leopar, at bahsi geçen hayvanlardır. Bunlardan aslanlar vahşiliği yönüyle dikkat çeker; ancak eğitildikleri için halka çok munis davrandıklarından söz edilir. Koç, fil, şebek ise sıradan sayılamayacak hareketler sergilediği için hayret dolu ifadelerle anlatılır. Gösterilerin yapıldığı mekan olarak en çok Ayasofya Camiinin bulunduğu yer, Sultan Bayezid Camiinin yakınları ve Konstantinopolis’ten söz edilmektedir. Metinlerde hayvanlarla ilgili açıklamalar şu şekildedir:

Koç:
Reinhold Lubenau, yazdığı seyahatnamesinde;18 Mart tarihinde koçuyla birlikte bir Türk’ün yaptığı gösterilerden bahseder. Buna göre koçun sahibi, hayvanı çeşitli hareketleri yapmak üzere eğitmiştir. Ona çeşitli talimatlarda bulunduğunda hayvan da izleyeni hayrette bırakacak şekilde maharetlerini sergilemiştir. Koç; adam şarkı söylediğinde dans ederek, merdiven inip çıkarak ya da sahibinin tek eli üzerine dört ayağıyla durarak izleyenleri eğlendirmiştir. 

Osmanlıda Eğlence KültürüResim 58 : Havai fişek gösterileri.

Ayrıca hayvan, sahibinin seslenmesi üzerine küçük çıtalar çakılı bir direğe tırmanıp direğin tepesinde dört ayağıyla birlikte beklemiştir. Yazarın anlattıkları bununla da bitmez ve koçun bir halkanın içinden atlayıp geçtiği, iki arka ayağının üzerinden yürüyerek ön ayakları ile bir bardak taşıdığı, Macar halk danslarını taklit edip at bindiği ve ölü gibi yerde hareketsiz yattığı ilave edilmiştir. Ölü taklidi yaptıktan sonra da “kasap geldi” ifadesiyle hayvanın tekrar canlanıp kaçtığı belirtilir. Lubenau’nun bu konudaki sözleri idrakten yoksun bir hayvanın böyle eğitilmesine rağmen bazı insanların asla eğitilemeyeceğini vurgulamasıyla sona erer. 43

Aslan:
Salamon Schweigger, Konstantinopolis’te bulunan garip hayvanlardan bahsederken sözü, aslanlara getirir. Buna göre Atmeydanı veya Hippodromos adı verilen yerin yakınlarında, St. Sophia ibadet evine ait bir aslan kafesinden bahseder. Burada daima iplere bağlı olarak muhafaza edilen on dört aslanın varlığından söz eder. Aslanlar evcilleştirilmiş kadar munistirler. İpe bağlı bir şekilde sokaklarda dolaştırıldıkları halde insanlara zarar vermezler. İnsanlar bu hayvanları gördüğünde canlanır ve neşe içerisinde onları seyrederler.44

Bu aslanlardan seyahatname yazarı da Reinhold da söz etmektedir. Buna göre Türk hükümdarlarının şahsi eğlenceleri için bazı hayvanların bakımı yapılmaktadır. Aslanlar da bunların başında gelir. Kilisenin yakınında ya da bitişiğinde sekiz adet aslan barınağı vardır. Burası Arslanhane olarak adlandırılır. Bakıcıları aslanlarla büyük bir yakınlık içerisindedir. Onlarla adeta birer köpeklermiş gibi oynaşmakta, kafalarını aslanların ağızlarının içine sokabilmektedirler.45

Fil:
Constantinus sarayında beslenen filler bakıcıları tarafından özel bir şekilde eğitilmiştir. Hortumlarıyla birlikte pek çok maharette bulunan filler yetenekleriyle herkesi şaşırtır. Örneğin bir topu öteye fırlatabilir, hortumlarıyla yerdeki bir değneği kaldırabilirler. Ziyaretçiler tarafından yere atılan asperi hemen algılayıp hortumlarıyla yakalar, sahiplerine uzatırlar. Ayrıca bakıcıları tarafından küçük bir davula vurulduğunda tüm gövdelerini sallayarak dans ederler.46 Bu oyunları seyretmek oldukça eğlenceli ve keyiflidir.

Sırtlan:
Halk arasındaki anlatılara göre sırtlanlar, ölüleri gömülü oldukları topraktan çıkartarak yiyen hayvanlardır. Onların en özel yetenekleri, Reinhold’a göre her dili anlayabilmeleridir. Örneğin bir bakıcı hayvanın çok çirkin olduğunu ve korkunç göründüğünü söylediğinde hayvan, yerinden duramayarak öfkeli hareketler sergiler. Tam tersi yani olumlu bir ifade kullanıldığında da hayvanın öfkesi yatışır, munis bir tavır takınır. Bu hayvanı yakalamak da ancak bu şekilde mümkün sayılmaktadır, denilir.47

Leopar ve Misk Kedileri:
Konstantinopolis’te tahta kafesler içinde leopar ve misk kedileri bulunmaktadır. Misk kedileri, diğer kedilere oranla daha büyük, parlak gri renkte, vahşi ve yırtıcıdır.48

Eşek:
Yabani eşekler genellikle çok ürkektirler. Hiçbir yöntemle eğitilemezler.49

Diğer Hayvanlar:
Ayasofya yakınlarındaki Hipodrumus, her yıl Nasıralı İsa’nın doğum gününün kutlandığı bir mekândır. Burada pek çok farklı yerden gelen insanlar kendi kıyafetleri içinde kral ve kraliçenin huzuruna çıkarlar. Ayrıca aslanlar, yaban eşekleri, ayılar, leoparlar ve başka nadir hayvanlar sergilenir veya birbirleriyle savaştırılırlar.50

Şebek, papağan gibi başka ülkelerden getirilen hayvanlar da sergilendiklerinde insanlar tarafından ilgiyle karşılanırlar.51

Sultan Bayezid Camiinin yakınlarında da bazı insanlar; maymun, at, keçi, köpek vs. hayvanlara öğrettikleri becerilerle para kazanır, garip ve eğlenceli oyunlar sergilerler. 52

At:
İmrahorbaşı yani padişahın at bakıcısı Padişaha ait atların bakımı ile ilgilenir. Genellikle at bakımı ile ilgilenen diğer insanlar çok yoksul oldukları için kalan zamanlarında halkı eğlendirmekle bir tür ek gelir elde ederler. Örneğin, keçi derisinden yapılmış bir gayda çalar, dans ederler ve izleyenlere büyük keyif veren hareketler sergilerler. 

Yeterince dans ettikten sonra da izleyicilerden para toplarlar. Bazen bu gösteriler altı veya yedi kişilik gruplarla birlikte yapılır. Kimi zaman da çeşitli hayvanları temsil eden maskelerle gösterilerini renklendirirler. 53

Osmanlıda Eğlence Kültürü

Resim 54: Boş vaktinde gayda çalan at bakıcısı. Resim 55: Maskeli curcunacılar.

F. Araçlarla Yapılan Eğlencelikler:

Dönme dolap:
Bayram günlerinde su değirmenlerine benzeyen kocaman çarklar yani dönme dolaplar vardır. Çarkın içinde insanların oturmasına uygun oturma yerleri bulunur. Büyük küçük demeden isteyen herkes tahtaların üzerine oturur ve çark dönmeye başlar. Birileri tarafından döndürülen çarka “çark-ı felek” de denebilir. İnsanlar sırası geldikçe en tepede bazen de en aşağıda olurlar. Elbette bunlar bayramdan birkaç gün önce hazırlanır. Bayram günü dönen çarklar etrafa hoş bir görüntü verir.56

Salıncak:
Salınur goncadur gül-şende ?anki bâd-ı âhumdan Salıncakda salınur görsem ol serv-i gül-endâmı "Sehi Bey Divanı"

Çeşitli eğlence günlerinde caddelere kurulan salıncaklardan da söz etmek gerekir. Bunlar büyük caddelerin kenarlarında, yüksek direklerden oluşan bir ya da iki iskeleye kurulmuştur. Direklerden uzanan ipler ve iplere konan oturma düzeneği vardır. Halk buralarda iplere tutunarak keyiflerince sallanır. Padişah bile kimi zaman bu oyunlarla vakit geçirir. Schweigger’e göre bu oyun, Türklerde dans etmek geleneği olmadığı için ortaya çıkmış olmalıdır. Belki de daha iyi savaşabilmek için baş dönmesine kendilerini alıştırmak amaçlı yapılmıştır denmektedir.

Osmanlıda Eğlence Kültürü
Resim 57: Salıncaklar.

Havai Fişek Gösterileri:

Havai fişekler Osmanlı eğlence kültüründe önemli bir yer teşkil etmiştir. Özellikle gece patlatılan havai fişekler etrafı aydınlatarak hoş görüntülere vesile olur. Canaye’nin sözünü ettiği bu görkemli gösteri Sultan Selim’in sarayının bahçesinde izlenmiştir. Ve günlerce devam eden gösteriler; düğün, bayram gibi pek çok özel günde de sergilenmektedir.59

G. Diğer Eğlence Türleri

Dans Gösterileri:
Şenlikler, düğünler, bayramlar veya özel günlerde yapılan müzikler eşliğinde yapılan dans gösterileri dikkat çekicidir. Ağırbaşlı, hep aynı sakinlik ve tavır içindeki halk; Tornefort’a göre bayram günlerinde adeta çıldırmışçasına dans eder.60

Bu danslar Türklerin kendilerine hastır ve genellikle değişiklik göstermez. Dans edenlerin oyunlarından biri halaydır. Baştaki oyuncu eline bir mendil alır ve diğer oyuncular da yan yana dizilirler. Erkekler sayısız sıçramalar yaparken genç kızlar hemen hemen hiç kıpırdamaz.61

Bayramlardaki şenlikler Tounefort’a göre oldukça uzun, sıkıcı ve utanç verici şekilde devam eder: “Her gün çok nükteli şarkılar uydurup söylerler ve danslarında kullanmadıkları beden duruşu yok gibidir. Şenlik bize biraz utanç verici ve bütün gece sürdüğü için de oldukça sıkıcı geldi.”62

Schweigger’e ise Türklerde dans etmek geleneği yoktur, bunun yerine çeşitli gösteriler düzenlenerek halk eğlenir. Lubenau ise düğünlerde insanların dans ettiklerinden; ancak kadınlarla erkeklerin ayrı yerlerde eğlendiklerinden söz etmektedir.

Şiir ve Şarkılar:
Türklerin büyük bir kesimi, şiirle meşguldür. Şiirlerinde güzel ve dokunaklı bölümler, araya ilave edilen Farsça sözler vardır. Şarkıları ise farklı bir makamda söylenmektedir. Bu, önce hoşa gitmese de insanın kulağı alıştıkça zamanla güzel gelmeye başlar.63

Müzik:
Eğlencelerin olmazsa olmazı kabul edilen müzik; düğün, bayram, sünnet, şenlik, zafer ve özel kutlamalarda meclisin en temel unsurlarından birisidir. Söz konusu eğlencenin temasına göre değişiklik arz eden müzik tarzları, yabancı seyyahların da merceğinden kaçmamıştır. Daha çok ağlamaklı, sert, tekrara düşen, karmaşık bazı müziklerden duyulan rahatsızlık dile getirilmiş, müzik aletlerinin bahsine detaylıca yer verilmiştir.

Örneğin Schweigger, Türklerin müziğe çok düşkün olduklarını söyler ve bu müziklerin genellikle ağlamaklı bir tınısının olduğunu dile getirir. “Türklerin müzik aletleri tıpkı uzun saplı, üzerine teller gerili bir tavaya benziyor. Tınısı keman sesi gibi. Bu aleti çalarken bir yandan korkunç bir sesle şarkı söylüyorlar. 

Bütün şarkıların ağlamaklı bir havası var.”64

Özellikle Sultanlar Kentine Yolculuk kitabında, kahramanlık coşkusu vermek için yapılan savaş müzikleri dikkati çekmiştir. Bu müzikler hoş bulunmaz. Zira bunlarda sert, saldırgan ve insanı rahatsız eden bir hava vardır. Ses uyumsuzlukları ve müziğin sesi insanı rahatsız eder. Aletler karmakarışık ve düzensiz bir halde seslendirilir. Ayrıca savaş müziği olarak hep aynı ezgi çalmaktadır. Müzik aletleri ise özellikle genç delikanlılar tarafından çalınır.65

Türklerin Cithara’ya benzer bir müzik aletleri vardır. Bu aletin Arp’e benzer. Bunu ellerine alıp ucu tüylü bir mızrapla çalar, akşamları sokakları dolaşırlar.
Uzun saplı, küçük gövdesiyle tıpkı bir yemek kaşığını andıran çalgıları da vardır. 66 Şeker kamışından uzun flütler, üzerine ince çubuklarla vurulan davullar, pirinç madeninden yapılma iki çanağın birbirine vurularak güçlü bir ses çıkarttığı aletler dikkati çeker. Uzun ağızlıklı gaydalar, kopuz, İki ve üç telli kemanlar, kamıştan yapılma her biri bir evvelkinden daha kısa kamış borulara sahip müzik aletleri de vardır. Bunların bir kısmı sabah akşam Türk hükümdarlarının sarayında çalınır.67

Osmanlıda Eğlence KültürüResim 68: Türk müzik aletleri

Tef:
Lubenau’nun dikkatini çeken müzik aleti tef’i çağrıştırmaktadır. Zira bu aletin bir yüzü deri ile kaplı, öteki tarafı da boş bir kevgire benzer. Etrafında pirinç madeninden yapılma ince levhalar yer alır. Alet, parmakların deriye belli ritimlerde vurulmasıyla çalınır.

Zil:
Türklerin çalgıları arasında pirinç madeninden yapılma büyük ziller de vardır. Günümüzde baterinin bir bölümü olarak da kullanılan bu ziller tabak boyunda tasvir edilmiştir. Tabak boyundaki bu kapakların tepesinde parmakları geçirmek üzere birer halka bulunur. İki kapak birbirine çarptırıldığında ses çıkmış olur. Ancak bu, daha çok epeyce silahın sürtüşmesinden çıkan bir sese benzemektedir.69

Tabaklarla Müzik Çalma:

Tabaklarla müzik yapma gösterisine Reinhold Seyahatnamesinde dikkat çekilmiştir. Buna göre bir gün bir genç, eğlence meydanına elinde bir sepetle girer. Genç, sepetinden otuz kadar porselen tabak çıkarır. Bunların büyüklükleri de birbirinden farklıdır. Adam, tabaklarını belli bir düzende yerleştirdikten sonra kaselere vurarak hoş müzikler çıkarır ve halkı eğlendirir.70

Tambur:
Nicolas de Nicolay, Acemi oğlanlar bahsinde tambur çalan gençlerden bahseder. Bunlar müziğe yetenekleri bulunmasa da, bir çalgı çalmaya oldukça heveslidirler. Genellikle tambur adı verdikleri bir çalgı çalarlar. Buna kendi nahoş seslerini de katarlar. Ancak bu nahoş ses olsa olsa keçileri dans ettirebilir.

Osmanlıda Eğlence KültürüResim: Tambur çalan Acemioğlan.71

Sonuç

Batı için Osmanlı, bir taraftan başarının, ihtişamın, serüvenin, saray ve değerli mücevherlerin simgesi olarak görülürken bir taraftan da çatışmanın ve “öteki”nin merkezi olmuştur. Bu elbette Osmanlı topraklarını ziyaret eden seyyahların da benimsediği bir tavırdır. Zira gezi notlarında hemen her detayı aktaran seyyahlar, ifadelerinde eleştirel ve detaycı söylemlerden de uzak durmamıştır. Bu durum dinî algıdan, gündelik yaşama, hastalıktan eğlenceye dek geniş bir yelpazede varlığını hissettirir.

 Özellikle çalışmanın konusu olan eğlence algısı hemen her gezgin tarafından incelenmiş ve pek çok ayrıntıyla birlikte gerek resimler gerekse sözcüklerle aktarılmıştır.

Bu seyahatnamelerden Chardin Seyahatnamesi, siyasetname türünde olduğu için eğlenceye dayalı detaylar yoktur. Salomon Schweigger, Sultanlar Kentine Yolculuk başlıklı seyahatnamesinde Türk hokkabazlardan salıncaklara, bayramlardan hamam eğlencelerine kadar pek çok konudan söz etmiştir. 

Ayrıca pek çok resim ile anlatılanlar daha somut bir şekilde ifade edilmiştir. Tournefort Seyahatnamesi’nde ve Reinhold Lubenau Seyahatnamesi’nde diğer metinlere oranla daha ince detaylar ve gözlemler söz konusudur. Mesela satranç oyunu veya tabak çevirme oyunu yalnızca bu eserlerde anlatılır. Geriye kalan seyahatnamelerde ise gerek bir oyunun adı, gerek belli bir zamanda veya mekânda yapılan eğlenceler benzer şekillerde yorumlanmıştır.

Genel olarak bahsi geçen eğlence biçimleri zaman, mekân, özne ve eğlence türleri olarak tasnif edilmiştir.

Kaynaklar:
Albüm, 1610 c. , Dublin, Chester Beatty Library,
Crailsheimli Adam Werner, Padişahın Huzurunda, Elçilik Günlüğü, 1616-1618, Çeviren:
Türkis Noyan, Kitap Yayınevi, İstanbul 2011.
Faroqhi, Suraıya, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam: Ortaçağdan Yirminci Yüzyıla, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 2005.
http://greatestbattles.iblogger.org/Ottoman/Album/Ralamb.htm?i=1
Jean Baptiste, Van Mour, Lale Devri Ressamı, Çeviren: Osman Öndeş, Erol Makzume, Aksoy Yayıncılık, İstanbul 2000.
Jean Chardin, Chardin Seyahatnamesi: İstanbul, Osmanlı Toprakları, Gürcistan, Ermenistan, İran, 1671-1673, Çeviren: Ayşe Meral, Kitap Yayınevi, İstanbul 2014.
Jean Thévenot, Thévenot Seyahatnamesi, Çeviren:Ali Berktay, Kitap Yayınevi, İstanbul 2014.
Jean-Baptiste Tavernier, Tavernier Seyahatnamesi, Editör: Stefanos Yerasmos, Kitap Yayınevi, İstanbul 2006.
Joseps de Tournefort, Tournefort Seyahatnamesi, Editör: Stefanos Yerasimos, Kitap Yayınevi, İstanbul 2013.
Mermer, Ahmet, Karamanlı Aynî ve Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara 1997.
Michael Heberer von Bretten, Osmanlıda Bir Köle: Bretten Michael Heberer’in Anıları
1585-1588, Çeviren: Türkis Noyan, Kitap Yayınevi, İstanbul 2016.
Nicolas de Nicolay, Muhteşem Süleyman’ın İmparatorluğunda, Çeviren: Şirin Tekeli,
Menekşe Tokyay, Kitap Yayınevi, İstanbul 2014.
Okuyucu, Cihan, Cinâni (Hayatı-Eserleri-Divanının Tenkidli Metni), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1994.
Phillppe du Fresne-Canaye, Fresne-Canaye Seyahatnamesi 1573, Çeviren: Teoman Tunçdoğan, Kitap Yayınevi, İstanbul 2009.
Reinhold Lubenau, Reinhold Lubenau Seyahatnamesi: Osmanlı Ülkesinde 1587-1589, Çeviren: Türkis Noyan, 2 Cilt, Kitap Yayınevi, İstanbul 2016.
Schweigger, Salamon, Sultanlar Kentine Yolculuk: 1571-1581, Çeviren: Türkis Noyan, Kitap Yayınevi, İstanbul 2014.
Stephan Gerlach, Türkiye Günlüğü 1573-1578, Çeviren: Türkis Noyan, Kitap Yayınevi, İstanbul 2007.
Stephanos Yerasimos, Topkapı Sarayında Yaşam-Albertus Bobovius ya da Santuri Ali Ufkî Bey’in Anıları, Çeviren:Ali Berktay, Kitap Yayınevi, İstanbul 2012.
Tarlan, Ali Nihat, Hayâli Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara 1992.
Tulum, Mertol, Sûrnâme: Sultan Ahmet’in Düğün Kitabı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2008, s. 94.
Yekbaş, Hakan, Sehî Bey Divânı, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2010.

Türk Mutfağından Kaybolan Kerkük Yemekleri Nedir?

 Türk Mutfağından Kaybolan Kerkük Yemekleri Nedir? Ziyat AKKOYUNLU* Özet:  Bu makalede, Orta Asya’dan başlayarak Osmanlı’ya ve oradan da Ker...